Bölüm-2

54 7 0
                                    

Ayağımın boşluğa gelmesini, düşmek üzere olduğumu umursamadan sekeleyerek yürümeye devam ettim. Bugün pazartesi olduğu için erken uyanmıştım. Pazartesiden daha öte okullar açılıyordu... Özlemediğim arkadaşlarımı görecektim. Dersler, ödevler, boş muhabbetler, hocanın kızgın bakışları. Ah! Neyse ki son senem dedim içimden. Camdan dışarıya bakarken anladım ki, bugün hava hafif soğuk. Sokakta tek tük insan vardı. Büyük ihtimalle çoğu işine gitmek için sokaktaydılar. Yüzlerinde mutsuz bir yüz ifadesi, gözlerinde her şeye rağmen bir umut...

Odamdan çıktığımda ağabeyim çoktan kalkmış ve kahvaltıyı hazırlamıştı. "Günaydın ağabey," dedim hafif neşe katarak. Sessiz kalıp başımla onaylamayı seçerek ağzıma bir zeytin attım, çekirdeğini çıkardım ve tabağımın içine attım. Çaydanlık ağabeyimin yanında olduğu için çayımı koyması gerekiyordu. "Ağabey bana çay koysana ya," dediğim de ağabeyim çaydanlıkları havaya kaldırdı ve çayı boşalttı. Hemen bardağımı aldım ve bir yudum aldım. Biraz sıcak ama olsun, çay güzel şey.

Karnımı güzelce doyurup rahat rahat ağabeyimi izledim. Bana hiç benzemezdi. Küçük bir burnu vardı bir kere, gözleri yeşil, saçları kahverenginin kapalı tonu yani siyaha dönük bir rengi. Uzun boyluydu bense ondan bir kafa boyu kısaydım. Kendimden bahsedecek olursam, kahverengi gözlerim var, burnum hafif büyük, saçlarım siyah. Boyum kısa sayılır. Kişiliklerimiz desem tamamen zıt. Ağzımın çaydan başka bir şey istediğinde anladım ki ben susadım, mutfağa gidip bir su aldım ve içtim. Elime telefonu aldım ve bildirim, mesaj vs. var mı diye baktım. 1 cevapsız arama vardı, baktım okuldan arkadaşım Ayşe geri aradım. Çaldı... Çaldı... Çaldı... 4. çalış da açtı.

"Alo Aylin?"

"Efendim Ayşe,"

"Okula kaçta gidersin?"

"Saat kaç dur bir bekle," telefonu kulağımdan çekip saate baktım saat 8 e geliyordu. Hemen bekletmeden, "Tam 8'de hazır ol, ben seni okula giderken kapıdan alırım,"

"Tamamdır ben kaçtım bye," der demez hemen yüzüme kapattı telefonu.

Mutfaktan çıkıp merdivenleri çıktım. Odama girdim ve çantamı kapıp ağabeyimin yanına gittim. Yanağını öpüp, "görüşürüz ağabeyim, bana bol bol dua et," "Görüşürüz küçük çaplı bücür," dedi ve şakadan bir sinirlenmiş yüz ifadesi yapıp dış kapının önüne geldim. Bilerek babamın konusunu açmamıştım. Biliyorum yine onun üzerinde çalıştığı bariz bir şekilde belli. Kafası karışık bu bir, yüzü asık bu iki ve üçüncü nedeni bulamadım. Bu arada ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamıştım. Okul yönüne doğru yürüdüm, Ayşe'i az kalsın unutuyordum. Evlerinin önüne geldiğimde zillerine bastım yaklaşık 1 dakika sonra Ayşe bir ayağına giydiği ve diğerine daha giyemediği ayakkabılar, yerde sürünen çantası ile karşımdaydı. "Ne yaptın kızım kendine, sakatlanmak falan mı istiyorsun?" "Yok be Aylin'im seni beklerken hazırlanmamıştım, şimdi aceleye geldi," hafif güldüm söylediğine. Hiç arkadaşım yok diye söyleniyordum hala bana göre yoktu. Ama Ayşe istisna. Yani şöyle; ben her ne kadar arkadaşım olarak görmesem de o beni en yakın arkadaşı olarak görüyor.

Ayşe kapıyı örtüp küçük merdivenleri indi, yanıma geldi. "Hadi gel Aylin!" Evet benden hızlı yürüyüp beni geçmişti. Sonuç; şuan yan yanayız.

Yol boyunca pek konuşmayıp, okula daha hızlı yürüdük. Bahçeden girdiğimizde benim içimde bir farklılık oluştu. Böyle sanki ilk buraya geliyormuşum gibi. Sonra kafamı kaldırdım baktım bu bizim okul değil. Ayşe ile aynı anda kafalarımızı birbirine çevirip kahkaha attık. Bu ilk değildi. Yan bina bizim okuldu. İki lise yan yana bizim mahallede, bizimki normal yandaki lise ise meslek lisesi idi. Çıkmadan son bir kez baktım. Bir çocuk ağaca yaslanmış arkadaş grubu ile konuşuyordu. Arka profilinden birine benzettim. Hani şu geçen yolda durup dururken benim yanımda yürüyen çocuğa. Aslında o biraz bana tanıdık gelmişti. Sanki daha önce bir yerlerde görüştük, tanıştık gibi. Yanımdaki şahıs kolumu dürtükledikçe ben sinirlendim. Kafamı çevirdim ve hadi işareti yapıp bizim okula doğru yürüdü. Aklıma Erdem ile konuşmamız geldi. Gitmeden son bir kez daha Erdem olduğunu düşündüğüm kişiye baktım. İnanın veya inanmayın ama göz göze geldik. Gülümsedi ve eliyle gel işareti yapıp ağzını oynatarak gelsene dedi. Gözlerimi kapadım açtım, gerçek mi değil mi diye. Gerçekti. Gülümseyip yok kalsın gibi bir hareket yaptım arkama döndüm ve bizim okula doğru yürümeye başladım. Ayşe beni beklememişti normal olarak.

BoşlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin