1.1

572 83 102
                                    

wp

jeon:
lazım olan bir şey var mı

sincap:
sey aslinda onemli bir sey yok ama

sincap:
canim cilek cekti

sincap:
almasan da hic sikinti degil fakat rastlarsan neden olmasin😋😋🍓

sincap:
tesekkurler jeon!!!

jeon:
tamamdır

____

Sürekli camı kontrol ediyordum. Evime saat dokuzda gelecekti fakat dokuzu yarım saat çoktan geçmişti. Evi bu süreçte en az elli kez kontrol etmiş olmalıydım. Geldiğimde direkt cosplay kıyafetlerimi çıkarıp duşa girmiş ve cilt bakımı yapmıştım. Sonrasında ise neredeyse üç saat temizlik. Biraz evi dağınık kullanıyordum da...

Üstüme en tatlı bulduğum pembe pijamalarımı giydim ve saçlarımı iki yandan bağladım. Yüzüme ise neredeyse yok denilecek bir makyaj yapmıştım. Saçlarımın kenarlarına birkaç çıtçıtlı toka taktıktan sonra doğal göründüğüme emindim.

En sonunda zil çaldığında kocaman peluş terliklerime aldırmadan kapıya koştum. Açtığımda karşımdaki bir çift kahve gözle buluştu direkt gözlerim. O konuşmayı yapacağımız zaman gelmişti ve geçiyordu bile. Üstünde bir deri ceket vardı, saçları ise dağınıktı. Bir eli kapının kenarına dayanmıştı. Bu haline düşmemek elde değildi gerçekten.

"Hoşgeldin Jeon!" diyerek kapıyı daha fazla açtığımda içeri girdi ve elinde daha önce fark etmediğim poşeti bana uzattı. "Hoşbuldum." Poşeti alıp içine baktığımda bir paket çilekle karşılaştım.

Elini ensesine atarak "Bayağı bir yere baktım en sonunda markette buldum. Geç kaldığım için kusura bakma." Elimi dağınık, yumuşak saçlarına atıp karıştırdım ve en içten tebessümümü sundum. "Ya ben sana denk gelirse demiştim, uğraşmana gerek yoktu!" Kapıyı kapatıp salona girdiğimizde alışılmışın dışında pembe olmayan beyaz koltuğuma oturdu. Yine de bir sürü pembe yastık doluydu etrafı.

"Sen iki dakika bekle ben çileği buzdolabına koyup geliyorum." Başını salladığında mutfağa ilerledim. Paketinden çıkarıp tabağa koyarken zaman kazanmaya çalışıyordum. Çünkü nereden başlasam, nasıl devam ettirsem hiçbir fikrim yoktu. Ne diyecektim ki?Tabağı buzdolabına koyduğumda hava sıcak olduğundan Jeon'a bir bardak buzlu su hazırlayıp sonunda salona gelmiştim.

Çok büyük olmayan salonumda öylece oturup beni beklediğini gördüm. Deri ceketini çıkarıp koltuğun kenarına koymuştu. Beyaz oversize bir t-shirt ile kalmıştı şimdi de. Bu halleri çok tatlıydı onun. Suyu uzattığımda teşekkür etti ve sıcaklaşmaya başlayan oda yüzünden camı açtım. Yağmur yağıyordu fakat yine de kavruluyordum. Yağmur damlalarının az az içeri girmesini umursamadan Jeon'un yanına oturdum ve ellerimi kucağımda birleştirdim.

Nereden başlayacaktım?

O benim yerime inisiyatif aldığında ortamın sessizliği bozulmuştu. "Roseanne, evet merak ediyorum ve başka önemli sebepler var fakat anlatıp anlatmamak sana kalmış. İstemezsen zorlayamam. Bugünkü zorlamam yüzünden özür dilerim. Sinirliyken kendime hakim olamıyorum." Suyu tek dikişte bitirip önündeki sehpaya koyarken hiçbir şey demeden onu izliyordum. Sıcacık hissettiren sesi beni çok rahatlatıyordu. Her ne kadar korksam ve endişelensem de ona anlatmaya kararlıydım. İkinci kez bu işe kalkışıyordum, tepkisinin ne olacağını bilmiyordum fakat ona güveniyordum. Bana garip bakmayacaktı, yargılamayacaktı. Nedense bundan emindim. Hiç olmadığım kadar hem de.

Kimi Ni Todoke •RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin