3. Bölüm

112 12 31
                                    

"Ok takımı ne alaka?" diye sordu Niki, kulağıma eğilip.

Bende alt dudağımı büzüp, iki elimi de iki yana açtım. Hiç bir fikrim yok.

Şimdi, soramayız da... Ok takımı ile güçlerinizin ne alakası var Efendi Apollon, diye. Belli ki okları havada falan uçuracak.

"Ok yağmuru mu yaratacak acaba tek bir oktan?" ~Niki

"Bilmiyorum ki." dedim, Niki bana fısıldayarak sorduğunda, bende aynı şekilde cevap verirken.

"Ne fısıldaşıyorsunuz arkamdan?!" Apollon'un gürlemesi ile ikimiz de yerimizde sıçramıştık.

"Hiç... Hiç bir şey Efendi Apollon. Ne kadar müthiş bir yeteneğiniz var diye düşünüyorduk." ~Niki

Sanki ne olduğunu biliyorsun yeteneğinin!

Oklar hani hazırdı? Daha önce öyle demişlerdi. Nerede o zaman? Sinirlenirse bize patlar diye korkuyorum.

Birisi koşarak ok takımını getirdi ve durduğumuz yerde Apollon'a verdi. İşte şimdi başlıyoruz!

Apollon yayı gerdi ve oku attı, saniyeler içerisinde. O kadar hızlı olmuştu ki, bu benim nefes alıp-vermem gibi bir şeydi. Hedefi tam ortasından vurmuştu. Yoksa tam on ikiden mi deniyor? Her neyse, en başarılı atış yani!

"Harikasınız Efendi Apollon!" ~Niki

"Evet, Efendim. Bu inanılmazdı." ~Yun

Ama nerede güçlerini kullanacağı kısım?

"Öyleyim, biliyorum." dedi Apollon, bundan hoşnut bir biçimde.

Dur biraz... Ok takımı istedi ve çok güzel kullanıyor ama efsaneye göre bir okla vuruluyor.

Sihirli güçler değil, övmemiz gereken güçleri. Bu! Ok kullanışı!

"Efendi Apollon, o kadar muhteşem bir atıştı ki, bunu evrende ki kimse yapamaz. Kimse sizi geçemez!" ~Yun

Niki sadece ayak uydurmaya çalışıyor gibi bir şeyler düşünüyordu. Belki o da anlamıştı.

"Efendi Eros kendinin en iyisi olduğunu söylüyor ama siz çok daha iyisiniz!" ~Niki

"Onun kadar olamam." ~Apollon

Ya adam, şimdi kendini küçük görmenin sırası mı?! Dünyadaki aşkı kurtarmaya çalışıyoruz! Azıcık yardımcı ol!

"Hayır, efendim. Ondan da iyisiniz!" ~Yun

"Gördünüz, şimdi gidin." ~Apollon

Daha iyi olduğunu kabul edene kadar gidemeyiz.

"Efendim, sizi izlememize izin verin. Övülmeye layıksınız." ~Niki

"Evet, evet. Yoksa Efendi Eros'u izlemek zorunda kalacağız. Ama biz en iyisini izlemek istiyoruz." ~Yun

"Buraya sizi o mu yolladı?! Beni küçük görmek için mi?!" diye gürledi Apollon. Neden böyle bir düşünceye kapıldı ki?

"Hayır, hayır! Biz çok uzak bir yerden sizin ününüzü duyup geldik, efendim." ~Niki

Aferin Niki, kurtar bizi!

"Bunları bir yere kapatın!" ~Apollon

NE?!

Biz tepki verene kadar, bizi kollarımızdan tutup sürüklemeye başlamışlardı. Ne yapacağız şimdi?

Her yer gibi taştan olan küçük bir yere girdik ve üstümüze kapanan kapı ile sessizce birbirimize baktık.

"Niki, ben... Böyle olacağını bilemedim. Özür dilerim." ~Yun

Aramızdaki bir kaç adımı doldurup, bana sarıldı. Buraya plansız gelmiştik ve bir an önce bitecekmiş gibi Apollon'u övmeye başladım, bu da sonumuzu hazırladı.

"Senin suçun değil, Yun. Bu işte beraberiz. Hem, arkadaşlar birbirine destek olmalı. Senin yanlışın, benim yanlışımdır. Yalnız değilsin." dedi, kolları hâlâ bana sarılıyken.

Senden hoşlanıyorum... Hemde çok hoşlanıyorum. Deliler gibi. Aşığım sana. Yaz-kış fark etmez. Sen ne zaman gülümsesen, ne zaman yanımda olsan benim düşlerimdeki o güzel yaz güneşi sen oluyorsun. Seninle arkadaş kalmak istemiyorum, dalgaların insanları kabul ettiği gibi sende beni kabul edemez misin?

"Teşekkür ederim." ~Yun

Saatler böyle birbirini kovaladı. Açtık, susuzduk, hava sıcaktı, burası karanlıktı... İyice daralmış, buradan çıkmak istiyorduk.

Bir anda, yer ayaklarımın altından kayar gibi oldu ve kendimi sarsıntıların içinde, zaman makinesinde buldum.

Sarsıntılar kesildiğinde, Niki tereddütle zaman makinesinin kapısını açtı.

Açması ile, alkış tufanının kopması bir oldu.

Ama nasıl olur? Yalnızca saatler içinde defne yapraklı taç ortaya çıkamaz ki!

"Yun, gel hadi." diyerek, elini bana uzattı Niki. Bende elini tuttum ve onunla birlikte yürüdüm.

"Efsane geri döndü, çocuklar! Aferin size!" diyerek üstümüze atladı adeta, zaman makinesinin mucidi olan kadın.

"Ama sadece bir kaç saat oldu..." diyebildim, şaşkınlıkla. Defne yapraklı tacın ortaya çıkması mümkün değil.

"Merak etme, siz bir şeyi tetiklediniz ve onun geleceği, şimdiki geçmiş oldu. Bu sayede bir kaç saatte zaman hızlı akmaya başladı ve zaman makinesinin ayarı sayesinde günler saat gibi geçti. Bu sayede hızlıca buraya geldiniz! Müthişsiniz! Bu kadar hızlı beklemiyorduk!" kadın bize sıkıca sarıldıktan sonra, çekiştire çekiştire kıyafetlerimizi değiştirmeye götürdü ve sonrasında yeniden çekiştirerek bizi yemek yememiz için bir yere oturttu.

Bir sürü yemek var burada! Hangi birini yiyeceğiz?!

"Ne sevdiğinizi bilmiyorduk, menüdeki güzel şeylerden istedik bizde."

"Bunlar çok fazla... Buradaki herkese yeter." ~Niki

"Evet. Hep birlikte yiyebiliriz." ~Yun

"Önce siz yiyin. Hadi bakayım, aferin benim çocuklarıma. Yarın en sevdiğiniz yemeklerden yaptırırız." diyerek, yanımızdan ayrıldı.

"Bu deliceydi... Bunlar gerçekten oldu mu? Biz geçmişe, hatta bir efsaneye mi gittik cidden?" dedi Niki, ağzına bir şeyler tıkıştırırken.

"Ve buna devam edeceğiz... Bu cidden delice. Sence... Kendimizi de bulur muyuz bu hikayelerin, yaşanmışlıkların, efsanelerin arasında?" diye sordum, Niki'ye bakmadan.

"Yun, bana olan duyguların... Bunun arkadaşlığımızı etkilemesini istemiyorum. Yaz aşkı diyorsun, geçmeyen yaz aşkı mı olur? O yaz olur ve biter." ~Niki

"Hayır... O yaz başladı, hayatımın en güzel yazında. Ve bitmiyor, Niki. Çünkü seni hâlâ çok seviyorum." ~Yun

"Yun... Vazgeçmelisin. Bunu bana yansıtma. Senin gibi bir arkadaşı kaybetmek istemiyorum." ~Niki

"Söylesene, daha önce yansıttım mı? Sana olan duygularımın farkına varmış mıydın?" ~Yun

"Hayır ama-" Niki'nin lafını kestim ve konuşmaya devam ettim. "O zaman, sessiz ol Niki. Nereden bu konuya geldiğimizi bilmiyorum. Sana sorduğum soru çok başkaydı, buralara çekmek senin hatan. Bende senin gibi bir arkadaşımı kaybetmek istemiyorum. En yakın arkadaşımsın. İçin rahat olsun." diyerek, yemek yemeye devam ettim.

𝑬𝒑𝒊𝒄 𝑶𝒇 𝑺𝒖𝒎𝒎𝒆𝒓 - 니키 ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin