"Sutean, hanımım buradayken ona sormaya ne dersin? Sabahtan beri kara kara düşünüyordun." dedi Rich, beni işaret ederek.
"Hanı-... Bu kadar çabuk mu? Beni şaşırttın doğrusu. Hanımefendi, izninizle size bir soru sormak istiyorum. Uygun mudur?" dedi Sutean.
"Evet, tabii. Sorabilirsiniz." dedim bende.
"Güzel bir hanımın gönlünü kazanmaya çalışıyorum. Bunu nasıl yapabilirim?" ~Sutean
"Demek, sorun bu. Orjinal hikayede gülü yapmaya çoktan başlamış olması gerekirdi. Geç kaldık. Ama hâlâ düzeltebiliriz." diye fısıldadı Niki, diğer ikisine belli etmeden.
"Bir hediye verebilirsiniz." diye cevapladım.
"Ne gibi?" diye sordu o da bana.
"Çiçeğe ne dersiniz? Narin ve güzel, çok zarif bir hediye bana kalırsa." diye cevapladım yeniden.
"Ama dışarıda tek tük çiçek var, onları bir araya getirmem mümkün değil." ~Sutean
"Neden demirden yapmıyorsunuz? Ustanızdan sonra siz buranın ustası olacaksınız. Hünerlerinizi kalbinizi sunduğunuz hanımefendiye de gösterebilmelisiniz. Bu onun kalbini kazanmak için iyi bir yol olacaktır." dedi Niki, araya girerek.
Çok güzel konuştu...
Bu çocuğun kafasına taş falan mı düştü? Niye zeki gibi konuşmaya başladı?
"Hangi çiçeği yapabilirim ki?" bu sefer de dövündü kendi kendine, Sutean.
"Neden ona eşi benzeri olmayan bir çiçek yapmıyorsunuz? Eminim bu sayede gönlünü kazanabilirsiniz. Kim eşsiz bir çiçek istemez ki?" dedim, Sutean'e fikir verebilmek için.
"Ama belli bir çiçek olmadan nasıl yaparım?" ~Sutean
"Kalbinizden ne geçiyorsa, demiri öyle şekillendirin. Sonuçta, sevdiğiniz için önemli olan onu ne kadar çok sevip, ne kadar çok emek harcadığınız olacak. Ne kadar güzel olup, olmaması değil. Sizi demirden bir çiçek için ya da gerçek bir çiçek için sevmeyecek. Sizi, siz olduğunuz için sevecek. Aşk böyledir, gözü kör eder. Bir tarafı korkutur ama diğer taraf cesurdur. Ama ortak olan tek şey, sevgileridir. Her şekilde birbirlerini çok severler." dedi Niki, bana anlatır gibi. Bana bakıyordu. Oysaki Sutean'e bakması gerekmez miydi? Şaşı gibi de durmuyor, bu çocuk direk bana dönük.
"Dönsene önüne!" diye bağırdım. Kıpkırmızı oldum ve bunu görmesini istemiyorum. Neden üzerime alınıyorum ki? Kesin o konuşurken garip bir şey yaptım, o yüzden bana bakmaya başladı. Tamamen rezil biriyim!
Sutean demiri dövmeye başladığında, biz henüz kendi zamanımıza dönememiştik. Sanırım iş burada bitmiyor, ha?
Ama akşam üstü oldu bile. Geceyi burada geçirmemiz gerekirse ne yapacağız?
"Ya geceyi burada geçirmek zorunda kalırsak? Nerede uyuyabiliriz?" diye sordum, Niki'ye.
"Güzel soru..." dedi ve kafasını kaldırıp, Rich'e baktı. "Zengin bebesi, bu gece kalabileceğimiz bir yer var mı?"
Nishimura Riki!!
"Bana mı dedin? Kalacak yer... Hmm... Bizim evde kalabilirsiniz. Boş odalarımız var." dedi Rich, bozuntuya vermeden. Yine anlamadı sanırım.
"Başka bir sorun var mı? Çok geç olmadan halletmeliyiz çünkü." dedi Niki.
"Hayır, yok. Şimdilik..." dedim bende.
Sutean'in demiri dövüşünü izlerken, gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı. O kadar tatlı bir uyku olacakmış gibi hissediyorum ki... Buna engel olamam.
Gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
"Yun... Yun. Yun, hadi. Uyan. Yun, uyansana. Kucağımda mı taşıyayım illa ki? İkimizde şuracıkta düşeriz, bende o kadar güç yok. Uyansana, uyuyan güzel... Off... Yaz vakti kış uykusuna mı yattın Yun? Uyan hadi!" Niki'nin sesi kulaklarımı doldururken, homurdandım ve kafamı biraz hareket ettirdim.
Omzumdan dürtüldüğümde, yavaşça gözlerimi açtım ve kafamı kaldırdım.
"Uyandım... Uyandım..." dedim, ağzımın içinden konuşarak.
"Omzum ağrımış... Kalk hadi, Rich'in evine gideceğiz. Orada uyumaya devam edersin." dedi ve ellerimden tutarak, beni ayağa kaldırdı.
Bir elimi bırakmayarak, beni ilerletmeye devam etti. O beni elimden tutup çekmese, şu an burada durup uyuyabilirim.
On dakika kadar bir yürüyüşün ardından durduk. Bazı sesler vardı ama çok boğuk geliyor, görüntülerse göz kapaklarımın ağırlığından görünmüyordu.
Tekrar yürümeye başladığımızda, bu sefer ayağım bir yere takıldı ve uykulu bir şekilde düşünce, ağlamaya başladım.
Tek istediğim uyumaktı! Çok uykum var! Şimdi canım da acıyor!
"Şşt! Yun, ağlama. Bir şey yok. Sana basamaklara dikkat et dedim. Merdiven çıkmaya çalışıyoruz şurada." dediğini duydum, Niki'nin.
"Niki..." diyebildim.
"Efendim, Yun?" diye cevap verdi o da.
"Uykum var." dedim.
"Yun... Seni kucağıma alacağım ama merdivenlerden mi, yoksa camdan mı aşağı atarım bilemiyorum." dediğinde, ayaklarım yerden kesildi ve havalandım.
Ne oluyor ya?!
Çok uykum var ama... Bununla uğraşamam. Yüzmüyorum ya, boğulmam. Hâlâ uyuyabilirim.
Sonunda yumuşak bir yüzeyle temas ettiğimde, biraz açılmış olan uykumla bunun yatak olduğunu anladım ve tekrar mayıştım bu rahatlıkta.
"Niki... Benimle uyu." dedim.
"Neden seninle uyuyayım?" ~Niki
"Beni hiç mi sevmiyorsun?" ~Yun
"Seviyorum tabii ki." ~Niki
"Öyleyse neden duygularımı görmezden geliyorsun?" ~Yun
"Senin duygularını görmezden gelmiyorum ki. Kendi duygularımı görmezden geliyorum. Aslında... Hayır. Onları da görmezden gelmiyorum. Sadece "biz" olabileceğimizi görmezden geliyorum o kadar. Sen benim için çok değerlisin. Seni kaybetmek istemiyorum. Bu korkutucu. Korkak olduğum için özür dilerim. Ama seni bu şekilde koruyabilirim. Ailenin sana daha fazla zarar vermesine izin veremem. İyi geceler, Yun." dediğinde, gözlerimi açmaya zorlayamadım. Yoksa elini tutup, gitmemesini söyleyecektim. Ama ağzımı bile açamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑬𝒑𝒊𝒄 𝑶𝒇 𝑺𝒖𝒎𝒎𝒆𝒓 - 니키 ✔
FanfictionHerkesin aşkı küllerinden doğmuştu. Bizim ki ise, yaz güneşinden. Kapak Lux Design tarafından yapılmıştır.