Video :candan erçetin-sensizlik
Multimedya : Ateş
Sonunda ilk bölümü yazdım. Umarım benim hissettiğim gibi hissedersiniz ve umarım bu bölümü beğenirsiniz. :) Haa eğer beğendiyseniz bunu bana nasıl göstereceğinizi biliyorsunuz.; ))) İyi okumalar...
........................................................
Elinde çevirip durduğu, yakmadığı sigarasıyla oturuyordu. Sigara içmezdi normalde. Sevdiği kadının kokusunu gölgeleyecek başka bir koku istemezdi üstünde. Dudakları hatırladığı anıyla acı bir şekilde kıvrıldı. Günlerce, 'neden biz hiç kavga etmiyoruz' diye dırdır etmiş; sonunda da 'neden sen ben gibi kokmuyorsun, sıkı sarılmamışsın işte' cümleleriyle istediğini almıştı. Arada yapardı sevdiği bunu. Sarılmak için, öpmek için, sevildiğini duymak için gereksiz bahaneler uydurur, illa istediğini alırdı.
Daha ne kadar öylece hiç konuşmadan oturacağını merak ediyordu kadın. İlk zamanlarda olduğu krizlerini atlatmış olsada korkuyordu yine de. Uzun zamandır sakin ve normal tepkiler veriyordu. Tek sorun, genç adamın iyileştikçe içine kapanık olmasıydı. Tamam; bundan öncede konuşmaz, anlatmazdı ama, en azından kriz anlarında gördükleriyle anlaşılırdı içine hapsettikleri. Bazı günler kıskanmıyor değildi o kadını. Kim bu kadar sevilmek istemezdi ki. Ama öte yandan geride bıraktığı adama bakınca sızlardı işte içi. O zamanlarda doktor kimliğinden çıkıp, aile dostları oluveriyordu. Derin bir nefes çekti genç kadın. Güzeldi adam. Çok güzeldi. Delilik halinin bile yakışabileceği nadir güzellikteydi. Gözleri, güldüğü zaman yanaklarında oluşan iki güzel çukurları. Güzel de seviyordu üstelik. Bir hayalet olsada sevdiği, sadıktı yine de. Ara ara gülümsemesi onu da mutlu edip gülümsetiyordu. Kim bilir hangi güzel anılarını düşlüyordu.
Bakışlarını yerden çekip pencereye dikti. Etrafındaki herşey onu hatırlatırken, artık onu görmemek içini eziyordu. Aslında neler hissettiğinin bir alfabesi olsaydı anlatabilirdi. Ama yoktu. İçinin nasıl ezildiğini anlatamazdı. Onun gibi birşey anlardınız sadece. Pencerenin ardından süzülen kuru yapraklara baktı uzun uzun. Bu havalardı onu getiren. Yaprakların uçma arzusuyla kıvrandığı havalarda. Bahar gibi olmasına rağmen en sevdiği kış mevsiminde işlemişti içine. Ne fark ederdi ki. Onunlayken gördüğü, yaşadığı tek mevsim Bahar'dı. Usulca kalktı yerinden. Elindeki sigarayı masanın üzerine bıraktı. Çıkışa yönelirken duyduğu sesle durdu.
"Ateş! "
Arkasını dönmeden duruyordu öylece. Ne diyecekti. Konuş mu? Anlat mı? Samimi olmadığını belli eden bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına.
"İlaçların işe yarıyor. Kendini daha fazla üzme. İstediğiniz oluyor. " Devamı vardı sözlerinin. 'Bitti...'demek istiyordu. 'Artık onu görmüyor, duymuyorum.Oldu işte o çok istediğiniz şey. Gitti benden. Sonsuza kadar gitti... '
Kalbi söyleyemedikleri için hızlı atıyordu. Öfkeleniyordu çünkü. Üstesinden gelememişti onun yokluğunun. Günler, aylar geçmesine rağmen kalbi inanmamıştı sevdiğinin yok olduğuna. Ruhu, yörüngesini şaşırmış bir pusula gibiydi. Eksik gibi hissetmiyordu. Sadece kayıp gibiydi. Gece gündüz demeden her yerde aramıştı onu. Bulabilirmiş gibi. Sonunda gücünün ve umudunun tükendiğini anladığında bıraktı kendini boşluğa. O gittikten sonra girdap gibi saran o boşluğa...
Klinikten çıktığında insanların gördüğünün aksine yorgun, parçalanmış hissediyordu. İyileştikçe ayrımına varıyordu gerçeğin. O ruhunu kaybetme pahasına onunlayken, sevdiği bırakıp gitmişti onu. Kapının önünde şuursuzca beklediğini fark etti. Burda olmaması gerekiyordu. Söz vermemiş miydi ki. 'Sen bıraksan bile ben bırakmam. ' diye. Bırakmayacaktı. Artık görmese bile, sevmeye devam edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Şizofren Hali
RomanceBirine aşık olmak ne kadar gerçek...Hissettiğini sandığın aşk ne kadar gerçek... Yayın Tarihi: 17.05. 2015