ve günler geçti kısa sürede hem minho ya hem de arkadaş çevresine çok alışmıştım. annemle beraber yine okula gelmiş ve sınıfa doğru çıkıyordum fakat üstüme doğru kızgın bir şeklide koşan minho görüş açıma girince bende gerilmiştim. yanıma gelmiş ve kolumdan tutarak beni arka bahçeye götürmüştü ona sorgular bir şekilde bakarken konuşmaya başladı.
"duyduklarım doğrumu jisung?"
"ne diyorsun minho hangi duydukların"
"okulda ki biriyle sevgili olduğun ve sadece benimle oyun oynadığın"
"seninle neden oynıyayım minho saçmalıyorsun ayrıca ne sevgilisi"
"inanmıyorum gerçekten ya! hayatıma girmiştin ve tam şu an da çıkıyorsun han jisung sana sevgilinle mutluluk falan dilemiyorum"
diyerek çekip gitmişti minho. gerçekten ne oluyordu bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı lee minho kalbimi kolayca çalıp sonra hayatından çıkarmıştı beni. gözlerim dolu dolu anneme bile hiç bir şey demiyerek okuldan çıkmış ve evimin orada ki parka gidip oturmuştum.
gözlerim de küçük göz yaşları, derinlerime kadar hissettiğim boşluk hissi ve yalnızlık ile baş başaydım. minho ile tanıştığımız ilk günden beri gözlerinin içinde kayboldum, kalbimiz birbirine bağlanmış gibiydi o günden beri. hem de sonsuza dek.
şimdi tam ona bağlanmışken bir anda hayatından çıktığımı söylemişti. kalbim derin bir yaraya tuz basarmış gibi sızlıyordu. göğüs kafesimin ortası ikiye bölünüyor gibi hissediyordum. boğazım da ağır bir yumru vardı görüş açımda ise koca bir bulanıklık.
biliyorum şu anda ölmüyorum fakat sanki kalbime bıçaklar saplanmış ve ölümün son dakikaları gibi hissediyorum.
şimdi içimde tuhaf bir sıkıntı var. sessizliği dinliyorum kalbimde bir sızıyla ama kafamın içinde onlarca ses var. gerçekten dinliyormuyum sessizliği kafamın içinde ki onca sese rağmen. bu sessizliği değilde sensizliğin acısını çekmek gibi.
şimdi ölüyormuyum yoksa bunlar çirkin bir rüyanın parçası mı? yoksa bu olanların hepsi benim çekeceğim acının küçük bir kısmı mı? eğer öyleyse duy beni kalbim ve zihnim, bunlar daha hiç bir şey gün gelecek kalbim kum gibi tanelere ayrılacak zihnim karmaşık bir çöp yığını gibi karmaşık olacak.
benimkisi aşk mı yoksa sıradan bir sevgimi bilmiyorum ama o her neyse çok büyük bir bıçak saplandı kanlar damla damla akıyor. acıyı da hissediyorum ama çığlık atamıyorum çünkü atsam bile kendimden başka kimse o çığlığı duymıyacak.
bulanık olan görüş açım bir kaç damla göz damlası ile netleşmişti. titrek nefesler alıyordum. ama kimsenin gözünde parkta ağlayan acınası biri olarak gözükmek istemiyordum bu yüzden oturduğum yerden kalkıp eve doğru yürümeye başladım. parkta o kadar fazla durmuştum ki okuldakiler çoktan öğle arasına çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cherry | Minsung
Fanfictionbir adet kiraz yemem ile başıma bin tane dert gelmişti. Ama önemli değildi çünkü o kiraz benim kaderimi minho ile bağlamıştı. Ölümümde, yaşamımda Lee Minho ile olacaktı.