Hayatınız boyunca aslında hep yalnız bir varlıksınız. Kimse ölüme kadar gelmez, gelemez; Bu sadece bir kader oyunudur. Ölüm bir kaderdir, beraber olabilmekte. Bu yüzden ailem olan insanlarda dahil bana ölümüne benim yanımda olacakları hakkında söz verseler inanmam. Abim ve ablam dışında kimse de bana bu sözü vermeyecekti belki de. Yine yalnızdım, kaderim kimsesizliğe yazılmıştı.
Annem ve babam sadece beni hayata getirmekle yükümlü iki kişiydi.
Geç kalmıştım, yine! Hiç önümdekileri umursamadan kaldırım da insanları itekliyerek koşuyordum. Umrumda değildi, ulan okulun ikinci ayı ve şu belasını verdiğim telefon alarmı hâlâ yanlış zamanlama ile çalıyordu! Şükürler olsun ki öğretmenler anlayışlı kişilerdi, tabii artık onlarda sabır bıraktığımı düşünmüyorum. İki ay da yedi kere geç kalmak, enteresan doğrusu.
Okulun kapısına geldiğim de, okulun duvarlarından birine yaslanıp elimi kalbimin üstüne koydum. Sesini duyabiliyor ve hızlı atışlarını net bir şekilde hissedebiliyordum.
Bir beş saniye öyle durduğumda aklıma geç kaldığım dank edince hızla kapıya yönelmiştim, güvenlik görevlisi olan kadın benim önüme geçip durdurdu.
Ona ciddi bir bakış atıp tam söze girecektim ki kadın benden önce davrandı. "Dur bakalım, saat kaç haberin var mı?" Beklemeden cevapladım, "Bakın, biliyorum geç kaldım ama dersim boş sanıyordum!" Tabikide öyle bir şey yoktu, kadın beni süzdü. "Hangi sınıftasın sen?" Hassiktir ya, ne yani sınıf öğretmenini veya müdürü mü işe sokacaktı? Saçmalık. Sınıf şubemi söyledikten sonra kulübesine girip defterde gördüğü numarayı kablolu telefondan çevirdi. Saniyesinde telefon açılınca daha da gerilmiştim. Kısa bir süre telefonla konuştuktan sonra geri yanıma geldi, "Zil çalana kadar içeri giremezsin."
Evden çıkar çıkmaz çantama koymayı unuttuğum telefondan saati kontrol ettim. Evet geç kalmıştım ama daha zilin çalmasına 20 dakika civarında bir süre vardı, kafamı kaldırıp kadına mahçup bir ifadeyle baktım. "Ne? Ama zilin çalmasına daha çok var! Ayrıca bir sebebim de var geç kalmam ile ilgili." Söylerken biraz fazla bağırıyordum belki de, farkındaydım ama içeri girmek için ne olursa yapardım. Özellikle dersimizin biyoloji olması beni daha fazla huylandırıyordu.
Derste yazılan notları geç kaldığım için evde enayi gibi yetiştirme telaşına girmek berbat bir his. "Müdürün kesin cevabı, otur ve bekle." Ben daha cevap vermeden kadın arkasını dönüp kulübeye geri girmişti. Sessizce kadına sayıklarken bir yandan da yere oturup bacaklarımı kendime çekip okulun duvarına kafamı yasladım.
Dakikalar birbirini kovalıyordu, artık sıkıntıdan okulun önünden geçen arabaların birinin önüne atlayacaktım!
Oturmuş hâlâ beklerken okulun önünde bir araç durdu. Oldukça lükstü, açıkçası görünce kıskanmıştım.
Küçükken arabalar çok ilgimi çekerdi. İnsanlar teknolojide ne kadar ilerlemişti de böyle bir icat ortaya çıkmıştı diye düşünür dururdum.
Annem eve getirttiği adamların verdiği paralara doyamayıp bizi dilendirirdi. Önce burnumuzdan kan gelene kadar döverdi, sonra elimize pis bir çöp poşetini sıkıştırır evden acımasızca atardı. Az para getirince de aç bırakırdı, gözümüzün içine baka baka yemek yer, geceleyin ise iğrenç inlemeler ile bizi uyutamazdı.
Bu yüzden geceleri yatamaz oldum. En çok gecelerinden nefret ettim, ama onu bile bir parçam halime getirdim. O paraları biriktirip, ablamla büyüdüğümüzde sürebileceğimiz lüks bir araba almayı çok isterdim.
Gelen arabanın arka kapısından bir kız çıktı. Okul kurallarına çok uyduğu söylenemezdi, süslenip püslenmiş gelmişti işte. Altına giydiği formanın bir parçası olan etek balık etli bacaklarını açıya çıkarıyordu, ne kiloluydu ne de zayıftı. Giydiği ceketin marka olduğu belliydi ayrıca bir rozet takıyordu, misafir falan mıydı bu kız? Yavaş adımlarla güvenliğin bulunduğu kulübeye ilerledi ve kendisini fark etmesi için seslendi, "Günaydın." Kadın kızın sesini duyduğu gibi döndü ve ona gülümsedi. "Günaydın, bugün erkenciyiz?" Güvenliğin dediği ile şaşırdım, erkenci derken?! Kız, samimiyetsiz bir gülüş ile karşılık verdi. "Sınav haftası yaklaştı, öğrenci kurulu ile bir toplantı yapacağız." Şimdi anlamıştım, öğrenci başkanıydı. Zengin bebesi hâllerinden anlamalıydım ya!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YALNIZ ÇOCUKLARI
Teen Fictionİki can, tek kan. Tek can, iki kan. İki can, tek birini kurtarır; Tek can, ikisini korur. O yağmurlu gece belki de gerçek kan ve kardeşliklerinin imzasıydı. - Saye ve ablası Yuva evde yaşadıkları travmalar ile üstüne kovuldukdan sonra uzun boylu...