-Fabrika.-

2 0 0
                                    

Sokaklar soğuktur ancak evlerde bir o kadar can yakıcıdır. Peki ya parklar? Belkide bir çocuğun saklanabileceği tek yer orasıdır, orada yanan en küçük ateş bile ısıtıyor seni. Evdeki soba ise yakar, ısıtmaz. Ben çok yanmışım oysaki; kimsede, "Dokunma, canın yanar." diyip uyarmadı ki.

Ben her şeyi kendim öğrendim fakat isterdim ki biride bana öğretsin.

Çığlık atmaya devam edeceğim, belki birileri duyar da kurtarır diye. Umudum asla ölmeyecek, içimdeki çocuğun neşeside sönmeyecek. Söz veriyorum.

Erkan, "Soyadını biliyor musunuz?" diyerek sordu. Fabrikadaydık, burası bizim toplanma alanımızdı. Erkan'ın babasının, Altaner'in gizli silahlarını ürettiği fabrikasında. Bu işlere bulaşmaya çok küçük yaşta başladım, zorunda kaldım. Başta yaşamak istedim ancak can alacağımı bilmeden kabul etmiştim. Bir süre sonra insan alışıyordu, artık benim için silahlar sadece babamın eline yakışmıyordu. Erkan'ın sorusundan sonra hepimiz birbirimize baktık, hiç birimizde bilmiyorduk. Ablam araya girdi, "Siz dört salak bunca dedikodudan ne çıkardınız acaba?" ablamın cümlesine alınmış bir ifade ile baktım. Atlas güldü, "Sorun şu ki, benim bildiğim kadarıyla bu kız kendi hâlinde bir öğrenciymiş. Bu olaydan öncede ismini duyan belirli kişiler varmış."

Kayra derin bir iç çekti ve bana döndü. "Bela mıknatısı gibi bir götün var Aybel, bravo gerçekten." Sinirle onun üzerine yürüyordum ki Batu kolumdan hazırlıklıymış gibi çekti. "Çektiğim kadar bir güzelde çakarım Kayra!" Kayra ve ben çok didişen tipler değildik ama böyle olay ortalarında şaka manasında bana bulaşmaya bayılırdı. Batu beni kenara çekti, "Yerinde dur lan! Sende bi' sus Kayra. Çenendeki yayı yamultmayayım!" Göz devirdi, Erkan ve ablam ise o sırada bizi sinirle izliyordu. Bende onlarla benzer şekilde sinirli bir yüz ifadesi ile gözlerimi kaçırdım.

Erkan bana doğru ilerledi. "Aybel, okula bu şekilde devam edersen bir bok olmayacak, farkındasın değil mi?" Cevap bulamadığımdan ve haklılık payı yüzünden gözlerimi onla kesiştirmedim. Okulu bazen asıyordum, sınavlarımı kopyayla geçiyordum, öğretmenler tarafından sevilmiyordum, daha kötüsü sayılamayacak cezam vardı. Fakat bunun için beni suçlayan kişinin abim olması ironikti, o benim yerimde olsa kızın ağzını yamulturdu! Benden ses çıkmayınca iç çekti, diğerlerine baktı. "Aynısı sizin içinde geçerli, Atlas dışında hanginizin dersleri iyi lan? Kendinize çeki düzen verin," Yeniden bana döndü kahve gözleri. "O kızla biz ilgileniriz." Ablam sessizliğini bozdu, "Bencede, bu gidişle bir bok olmayacak. Üniversite sınavı öyle kolay mı geçiliyor? Tabii sizlerin bir hedefi var mı ondan bile emin değilim." Gözleri benimle kesişmediğinden Kayra ve Batu ile konuştuğunu anlamıştım. Ablam göz teması kurarak konuşurdu. Kayra ve Batu ise aynı fırçayı bin kere yedikleri için alışmıştılar, cevap vermeyip öylece bakıyorlardı.

"Bizimle ilgili bir şey yoksa gidelim, size kolay gelsin." Dedim, sinirle bakan gözlerim pişmanlıkla yumuşamıştı bile. Onları gururlandırmak istiyordum ancak bazı şeyler içinde geç olduğunu düşünerek başlayamıyordum. Ablam bana döndü, "Seninle özel konuşacağım, kal." bu abiminde beklemediği bir şey olduğundan şaşkınlıkla ablama baktı. Ancak ablam hiç bir şey demedi, bende esirgemedim. Kayra, "Ee, biz günlük dayak dozumuzu aldık gençlik. Size iyi günler..." Abim, Kayra'nın ensesine şaplağı geçirdi. "Bir yere gittiğiniz yok! Fabrikada bir sürü iş birikti. Sanki çok ders çalışıyorsunuz, gelin biraz yardım edin!" Kayra yediği darbe ile ensesini sıvazladı, "Erkan, elinin ayarını..." Abim dinlemeden üçünüde ittirerek fabrikanın içine ilerletti. Ablamla beraber kaldığımızda gülümseyerek onları izledik, sessizlik etrafımızı sarınca ablam başladı konuşmaya. "Aybel, neden böyle yapıyorsun?" Konu yine okul ve derslerdi. "Abla, okuma hevesim olan bir yerde büyümedim ben, sende biliyorsun bunu?"

KARANLIĞIN YALNIZ ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin