4-Herkesten Uzak, Ölüme Yakın.

48 15 44
                                    

Herkese merhaba, nasılsınız?
Umarım çook iyisinizdir.
Uzatmadan bölüme geçelim ama ondan önce son bir şey söyleyeceğim.
Oy verip, bol bol yorum yapmayı ihmal etmezseniz çok sevinirim, keyifli okumalaarr.

Gözlerimden akan yaşlar, mavi kot pantolonuma damlarken, ellerim titremeye başlamıştı.
Hayır şimdi olmaz İzel, şimdi olmaz.

Ellerim genellikle kriz geçireceğim zaman titrerdi.
İki elimi, bacaklarımın arasına sıkıştırdım ve derin nefesler almaya başladım.
Kafamı, gökyüzüne çevirdim ve geriye doğru yaslandım.

Okulda öğrendiğim kadarıyla şiddetli iç kanamaların çoğu ölümle sonuçlanırdı, hele bu kanamalar kalp veya beyin de gerçekleşiyorsa.
Eda'nın kalbinde ve midesindeydi.
Midesi tedavi edilse bile kalbi iyileştirmeleri çok zordu.

Artık ağlamamı durduramadığım sıra da, Buğra yanıma geldi.
"Bir şey mi oldu Eda'ya? Neden geldin?" dedim hıçkırıklarımın arasında.

"Hayır olmadı, sen cevap vermeyince merak ettim."
Bu kadar sakin olmasını anlayamıyordum.
Buğra, Eda'nın yakın arkadaşıydı, Buğra'yla beni de Eda tanıştırmıştı.
Şimdi Eda'm ölüyordu ama o çok sakindi.
Belki de beni tedirgin etmek istemiyordu ama bu derece umursamaz durması beni daha çok deli ediyordu.

Birden ayağa kalkıp, yere düşen telefonumu aldım ve hastane girişine doğru yürümeye başladım.
Buğra, arkamdan birçok kez seslendi ama dinlemedim.
En sonunda koşarak yanıma geldi.
"Sen otur, ben giderim." dedi, tedirgin bir şekil de.

Aldırış etmeden, yürümeye devam ettim.
Gri merdivenleri, ikişer ikişer çıkıyordum.
Küçükken annem için çıktığım merdivenleri şimdi de Eda için çıkıyordum.
Merdivenleri bitirip, yoğun bakımın olduğu tarafa doğru yürümeye başladım.

Buğra, sürekli olarak arkamdan sesleniyordu.
"İzel dur nolur, kötü olacaksın." dedi en son.

Dinleme, dinlersen hatırlarsın.

Hatırlarsan, kötü hissedersin.

Dinleme, dinleme, dinleme.

Sonunda yoğun bakımın önüne geldiğimde, sağ tarafta duran kahverengi koltuklardan boş olanına oturdum.
Etrafıma bakarken koridorun başından, koşa koşa buraya doğru gelen Buğra'yı gördüm.
Nefes nefese kalmıştı.
Olduğum yere, yaklaştığında koşmayı bırakıp yavaşça yürümeye başladı.
"Sen nasıl gelebildin buraya?" dedi çekinerek.

"Annemi burada kaybetmiş olabilirim ama Eda benim çocukluk arkadaşım. Yetimhane de kimsesizken yanımda sadece o vardı. Babam bile yoktu Buğra, sadece Eda vardı."
Gözlerimi kapatıp, derin bir nefes aldığım sırada Buğra, bana sımsıkı sarıldı.
"Ağlama çiçeğim, Eda iyileşecek." dedi, ben hâlâ ağlarken.
Tek kelime edemedim çünkü ben artık umudumu yitirmiştim.
En son umudumun olduğu zaman, teyzemin kanser olduğunu öğrendimiz zamandı.
İyileşeceğine çok emindim ama düşündüğüm gibi olmadı.
Hep böyle değil miydi zaten? Her zaman en iyisini düşünürdük, kendimizi böyle olacağına inandırırdık ve mutsuz son.
Artık, kendimi en kötüsüne hazırlıyordum, o şey her neyse gerçekleştiğinde çok üzülmeyeyim diye.

Yavaşça, Buğra'nın kollarından sıyrıldım ve sırtımı, koltuğa yasladım.
Kendimi o kadar çaresiz hissediyordum ki!
En son, teyzem öldüğünde bu denli çaresizdim.
Teyzemin cansız bedeninin yanında saatlerce yatmıştım, uyuyor sanmıştım.
Siz hiç, uyuyor sandığınız bir ölünün yanında saatlerce yattınız mı? Ben yatmıştım.

Hayatın gerçekleriyle 9 yaşındayken karşılaşmıştım, ilk önce annem gittin benden sonra da teyzem.
Zaten babam hiç gelmemişti.
Keşke babam da benden gitti diyebilseydim, hiç gelmemesinden çok daha iyiydi benim için.
Beni hiç istememiş olmasından iyiydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 25, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yenilgiler ve MenekşelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin