kariyerim boyunca, ki on iki yaşımdan beri bu ortamın içerisindeydim ben, hep ileriyi düşünerek adımlar atmıştım. arkadaş ilişkilerimi ünüme zarar gelmemesi için özenle kurmuş, insanlar ne derse tamam demiş ve bir köşeye sinmiştim. istediğim hiçbir şeyi tam anlamıyla yapabilmiş değildim. tam anlamıyla kendim olabilmiş değildim ki en başta ben. hoşlandığım hiçbir kıza ya da erkeğe açılamamış, yaşıtlarım gibi gezip tozamamıştım. çünkü küçük yaşta başlayan modellik kariyerimin ardından hep bir kamera merceği tarafından takip edilir hale gelmiştim. onlardan kurtuluşum yoktu ve onlar bana değil ben onlara saygı duymak zorundaydım. öğretilen buydu en azından. ünlüydüm ve beni her yerde çeken magazinciler olmalıydı. hatta onlara malzeme vermeliydim ki haber yapabilsinler.
tam bir kabustu. on bir senem bir kabustan ibaretti. işin getirdiği yorgunluk bir yana sevenlerimi hayal kırıklığına uğratmamak için kendimden ödün vermelerim başladığında her şey tepetaklak olmuştu bile. kameralara oynamak istemiyordum, kendim olmak istiyordum fakat bu, imkansızdı. ben, bana verilen rolü oynamak zorundaydım. on bir yıl boyunca da kusursuz biçimde rolümü canlandırmıştım.
"inanamıyorum inanamıyorum inanamıyorum... sana inanamıyorum yeonjun." yeji endişeden aklı çıkmış halde salonda tur atarken ben hiç gergin değildim. ilk senemizdeki gibi değildi çünkü durum. o zamanlar korkuyordum. habersiz çekilen ve internete düşen o fotoğrafımızdan korkuyordum. üzeri kapandığında da rahatlamıştım ama o zamanki gibi değildi hiçbir şey. ben istemiştim bu kez, ilişkimizi açıklamayı.
soobin herhangi bir şey söylememişti ama yanımdaki bedeni fena halde gergindi. ileri geri gidip gelen yeji'yi izlerken elimi sıkıca tutuyordu. benimse başım onun omzunda, huzurla duruyordum yanı başında.
"neden yaptın ki bunu? neler olacak bilmiyor musun?" yeji hışımla bana döndü ve yaklaştı ama gözlerime baktığında yavaşça sessizleşip durgunlaştı. omuzları düştü. gözlerini kırpıştırdı ağırca. "biliyorsun..."
"elbette biliyorum." dedim yüzümdeki tebessümle. "sonuçta isteyerek açıkladım ilişkimizi." soobin'in tutmakta olduğum elini daha sıkı tuttum. parmaklarımızı birbirine kenetleyip baş parmağımla elini okşadım. "yoruldum yeji. en iyi sen biliyorsun beni, neler çektiğimi. ben artık yoruldum."
dudakları aşağıya doğru sarktı ve hemen önümde dizleri üzerine çöküp diğer elimi de o tuttu. "her zaman yanındayım ben tamam mı?" dedi boğuk sesiyle. "her daim hem de. tamam mı yeonjun? ne olursa olsun size destek olacağımın sözünü veriyorum sana."
"teşekkürler." dedim neşeli bir sesle. "biliyorum elbette."
derin bir nefes alıp ayağa kalktı. burnunu çekip gözlerini kuruladı. "şirkete kadar gitmem gerekecek yine de. seni savunmam lazım." kafama vurdu. "salak bebe..."
o gittiğinde evde yalnız kalmıştık. linda annemle gittiği için bu kez gerçekten de baş başa ve yalnızdık işte.
"ya pişman olursan?"
"olmam."
"yeonjun," sakince bana döndü koltukta. bir bacağını koltuğa toplamıştı ve iki elimi de tutup gözlerime bakmaya başlamıştı. "diyelim ki ileride bitirdik, ilişkimiz bittiğinde verdiğin bu karar yüzünden pişman olmayacak mısın? bu karar yüzünden benden, kendinden nefret etmeyecek misin? yeonjun... yeonjun lütfen böyle fedakarıklar yapma. yalvarıyorum sana. mutlu olmam gerekiyor biliyorum ama olamıyorum. hayatını mahvediyormuş gbi hissetmekten kendimi alamıyorum." hislerini anlayabiliyordum. empati yapmak zor değildi bu konuda onunla.
"hayatımı mahveden şeyi söyleyeyim mi sana?" gözlerindeki acı çeken ifade beni fazlasıyla üzüyordu. ellerini bırakıp ellerimi yanaklarına çıkardım. "soobin, bu sektör beni mahvediyor." yavaşça göğsüne yattığımda o da geriye doğru yattı ve üzerinde yer almama müsaade etti. "samimi söylüyorum, bana zararı olan tek şey bu lanet şirket ve kariyerim. bilmiyor olabilirsin ama ben on iki yaşımdan beri bu insanların arasındayım. sektörün en içindeyim." mavi ceketine sıkıca tutunurken gözlerimi yumdum. "o pedofili pisliklerin arasında geçen yıllarımı ve kaybolan çocukluğumu sana anlatmak bile istemiyorum..." tutuşu sıkılaşırken kalp atışları da artmıştı. sinirlendiğini anlamak zor değildi. "sense... sen, benim kurtuluşum oldun soobin. ciddi söylüyorum bunu. nefes oldun bana." yavaşça geri çekildiğimde o da koltukta oturur pozisyona geçti. tüm ilgisi benim üzerimdeydi. gözlerinde pek çok duygu yer alıyordu ve karmakarışık hissettiği ortadaydı. "şunu rahatça söyleyebilirim ki, ileride senin söylediğin gibi yollarımız ayrılsa bile verdiğim bu karardan asla ama asla pişman olmayacağım. aksine, bana bunu yapma cesareti verdiğin için sana hep minnettar olacağım." dudaklarına nazik bir buse kondurduğum an gözlerini yumup tuttuğu göz yaşlarını serbest bıraktı. sesimi çıkarmayıp yalnızca ona sarıldım ve ağlamasına izin verdim ben de.
"jun..." dedi boğuk sesiyle, deli gibi titriyordu ayrıca ses telleri. "ben seni çok seviyorum. yemin ederim deliler gibi seviyorum. canımı, ruhumu verecek kadar çok..." boynumu ve yanağımı öptükten sonra devam etti konuşmasına. hâlâ ağlıyor, iç çekişleri zaman zaman sözlerini yarıda kesiyordu. "hangi kararı alırsan al, yanında olacağım. ant içerim ki yeonjun, ben hep burada olacağım. seni bu pislik insanlardan da herkesten de korumak için çok güçlü olacağım."
bir süre daha ağladı bana sarılarak. benimse yaptığım tek şey onun sırtını sıvazlamaktı. benim kadar rahatlamıştı o da, hissedebiliyordum. kalbindeki o yük hafiflemişti.
"şimdi ne yapacaksın peki?" geri çekilip sildi gözlerini. "derslerin de kötüydü senin."
son söylediği beni güldürdüğünde o da gülüşüm sayesinde biraz olsun gülümsedi.
koltukta arkama yaslanıp derin bir nefes aldım. kapalı televizyon ekranında görünen bedenlerimize bakarken kocaman gülümsedim. "mutlu olacağım. bundan sonra yapmaya çalışacağım ve yapacağım tek şey bu olacak." ellerimizi bir kez daha birleştirdikten sonra başımı omzuna koydum. gözlerim hâlâ ekrandaydı. "seninle, sonsuza dek..."
elimi dudaklarına kadar götürüp uzunca bir öpücük kondurdu üzerine. "sonsuza dek..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ders notu # yeonbin
Fanfictionsoobin bölümünün en çalışkan öğrencisi ve notlarını kolay kolay kimseye vermez. eğer onun notlarını istiyorsanız en az yeonjun kadar güzel olmalısınız. oh, bir saniye, direkt yeonjun olmalısınız. FOR ANHELEOS [ texting + duzyazi ]