yeonjuwn (onaylanmış hesap)
yeonjuwn çok yakında yeonjun'un temsil ettiği bahar kokularından biri olan "baharın tazeliği" çıkacak, beklemede kalın millet 🌸
⎯
yeonjuwn sizin favoriniz acaba "baharın tazeliği" mi olacak yoksa "gece mavisi" mi? 🌸 🦋
⎯
"sence hangisi daha güzel?" soobin ona koklattığım iki kokudan da memnun kalmış durmuyordu. bu da beni çok geriyordu. ben kokuları çok beğenmiştim. sırf bu yüzden işin içindeydim zaten. yoksa hayranlarımı kandırmış gibi hissederdim kendimi. "soobin," diye mızmızlandım ve kıyafetini tuttum. "beğenmedin mi ya?"
"beğenmedim." diye homurdandı ve parfüm şişelerini sehpaya bırakıp beni kucağına çekti. "sen sıkma bunları." dedikten sonra burnunu boynuma yaslayıp uzunca içine çekti kokumu. şaşırıp kaldığım için ne yapacağımı bilemedim. "senin kokun her ikisinden de daha güzel jun. kullanma bunları olur mu?"
dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı sözleriyle birlikte. kokuları beğenmediği için daha mutluydum adeta şu an.
"yine de o kadar kötü değiller, değil mi? benim kokumla karşılaştırmadan değerlendirir misin?"
geri çekilirken boynumu öptü ve arkasına yaslandı. "pembe olanın tasarımı çok iyi. kokusunu beğenmesem bile aldığım için pişman olmayacağım bir parfüm olurdu hatta. gece mavisi ise basit bir tasarıma sahip ama harika bir kokusu var. ortalamanın üzerinde bir fiyata sahip olmasaydı parfümümü onunla değiştirebilirdim."
"parfüme ihtiyacın yok ki senin, zaten çok güzel kokuyorsun." yanağını öpüp tatlı görünmeye çalışarak konuştum. "hem, sevgilin zengin senin. unuttun mu yoksa? kutu kutu alırım sana bu parfümden."
gülüp koltuğa yatırdı beni. sonra da üzerime eğildi. "sevgilimin parasını değil de bizzat onu yemek istiyorum doğrusu." ne itiraz ettim ne naz ettim. o ağırdan alarak üzerimi çıkarmaya başladığında ayağa kalkıp aceleci bir şekilde gömleğimle şortumu çıkardım. bir aydır ikimiz de bastırıyorduk cinsel arzularımızı. eve çok az uğradığım için ve uğradığımda da fazla yorgun olduğum için soobin asla zorlamıyordu beni. içten içe yanıp tutuşsam da ben de o yorgun halimle ilişkiye girmek istemiyordum.
arkasına yaslanıp memnun bir ifadeyle beni seyre daldı ve konuştu. "madem bu kadar istekli ve acelecisin, sen yönet yeonjun."
kıkırdayıp dizimi bacak arasına koydum ve yüzüne yaklaştım. "üstte mi olmak istersin yoksa altta mı, soobin?" kulağına çarpan nefesim yüzünden kendisini kastığını fark ettim. bu da beni hafifçe güldürdü. bana deliriyordu. bu da benim fena halde hoşuma gidiyordu.
"başka zaman üstte olursun." beni aniden kucakladı ve omzuna attı. ani olduğu için çığlık atıp beline sarıldım. kenarda uyuklayan linda sesime uyanıp havlayarak yanımıza geldi ve soobin'e hırladı. ikimiz de güldük bu duruma. linda'yı güç bela sakinleştirip ikna ettikten sonra odaya geçtik.
beni yatağa bırakıp kıyafetlerini çıkardıktan sonra da üzerimde yerini aldı. "umarım hemen yorulmazsın choi yeonjun çünkü bu bir ayın öcünü senden alacağım."
dirseklerimle kendimi yükseltip bir öpüşme başlattığımda hızla karşılık verdi. nefes nefese birbirimizden ayrıldığımızda baygın gözlerle gözlerine baktım. bir öpüşme ile boşalacak raddeye gelmiştim adeta. "soobin," dedim uyuşmuş halde. "beni mahvet."
bu seferki öpücüğü oldukça nazikti. "birlikte mahvolalım." parmaklarımızı birleştirip ellerimi iki yana sabitledi ve boynuma bir iz bıraktı. normalde kızardım ama o an beynim fazla uyuşmuştu. "duş almana gerek var mı?" diye sorduğunda uyuşmuş halde başımı iki yana salladım. aldığım her duşta deliğimi temizlerdim zaten. "anlamamış görünüyorsun ama sana geri dönmen için fırsatlar verdim." sırıtarak yüzüme baktı. "umarım bayılmazsın."
kuruyan boğazımı ıslatıp güzel yüzüne baktım birkaç saniye boyunca sessizce. "senden durmanı istesem de durma." dediğimi yaptı.
gözlerimi zorlanarak açabildiğimde yanağımda bir ıslaklık hissettim. "tekrar hoş geldin." dedi gülerek.
"nereye geldim?" dediğimde daha sesli güldü.
"hmm, bir bakalım," parmak uçlarını hafifçe tenimde gezdirip karıncalandırırken devam etti: "üç kez bayılıp üç kez de ayıldın."
"ciddi misin sen?" şokla ona döndüm ama ani hareketim sebebiyle vücuduma tarifsiz bir ağrı saplandı. nefesim kesilirken ona tutundum.
"sakin ol, bedenini çok yordum. yavaş hareket et." belime ve kollarıma nazikçe masajlar yaparken ben de kendime gelmek için çabaladım. yeni yeni doğan güneşin ışıkları kapalı perdemizi zorlarken hiç dinlenemediğimiz için birkaç kez uyuduk ve uyandık.
kaçıncı uykumdan uyandığımı bilmiyordum ama soobin yanımda yoktu. bedenimse temizdi. sanırım havluyla beni temizlemiş olmalıydı.
"soobin," evde olmasını umarak içeriye seslendiğimde açık kapıdan kafasını soobin yerine minho uzattı.
"günaydın kanka."
kaşlarımı hafifçe çatıp ona baktım bir süre. rüyada mıydım acaba hâlâ?
"soobin derse gitti de. sana göz kulak olmamız için de bize yazdı."
"siz..?"
"günaydın prenses." diyen yena, minho gibi dışarda kalmayıp odaya pat diye daldığında panikle yorganı üzerime çekip açık omuzlarımı da örttüm. minho'yu da onu da güldürdü bu hareketim. "kıyafet alacaktım. rahatça oynayamıyorum da lin ile."
"linda onun ismi."
"soobin lin dedi?" dedi şaşkınlıkla.
"sadece soobin lin diyor ona."
gözlerini devirdi. "soobin ile beraber ola ola sen de ona benzedin. gıcık olmuşsun."
"ya minho neyse de, yena ne alaka? soobin seni çağırmış olamaz."
"sınıf grubuna yazdı köylü." kahkaha attım ve yastığımın altındaki telefonu hızla çektim. yazışmaları okurken hem utandım hem de gülmekten deliye döndüm. ciddi ciddi sınıf grubuna yazmıştı salak çocuk.
"yeonjun!" garam kafasını içeriye uzatıp bana baktı. "acaba banyoyu kullanabilir miyiz? yeji saçlarımı boyayacak." şaşkınlıkla gülüp başımı salladım. o da ellerini çırparak gitti.
"başka kimler var?" dedim gülerek.
yena soobin'e ait bir tişörtü eline alıp beğendikten sonra üzerindeki tişörtü çıkardı. gözlerimi bilinçli bir şekilde kaçırıp onu bekledim.
"garam, yeji, minho, sunghoon ve ben." dolaptan bir şeyler daha aldığında merakla onu izledim. "beomgyu ve jisung da gelecekler soobin ile birlikte. onların akşam dersleri var."
dolaptan çıkardığı kıyafetleri ve çamaşırları yatağıma bıraktı nazikçe. "sen de kalk da güzelce hazırlan. yemeğe çıkarız muhtemelen hep birlikte."
başımı salladım tebessümle. "tamam. teşekkür ederim."
"eğer sırtın ya da bacakların ağrıyorsa sunghoon'u göndereyim yanına, ne dersin?"
yatakta biraz kıpırdandım. "halledebilirim sanırım."
yüzündeki nazik tebessümle başını salladı o da. "bize ihtiyacın olursa seslenmen yeterli." ve odadan çıktı.
yataktan kalkarken harika bir bölüme ve harika arkadaşlara sahip olduğumu düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ders notu # yeonbin
Fanficsoobin bölümünün en çalışkan öğrencisi ve notlarını kolay kolay kimseye vermez. eğer onun notlarını istiyorsanız en az yeonjun kadar güzel olmalısınız. oh, bir saniye, direkt yeonjun olmalısınız. FOR ANHELEOS [ texting + duzyazi ]