016

1.5K 157 51
                                    

soobin'den

taehyun video işini tahmin ettiğimizden daha profesyonel ve hızlı şekilde halletti. yeji videoyu şirkete ulaştırdığı an şirket gururunu kenara bırakıp yeonjun'dan özürler diledi.  şirket sayfasından da "başka bir kamera kadrajından" diyerek taehyun'un videosunu paylaştı. iki haftaya olay tamamen unutulmuştu. çoğu arkadaşımız durumu bildiği için daha rahattık ve ilişkimizi açık alan dışındaki her yerde rahatça yaşıyorduk.

ikinci dönem gelip de çattığında yeonjun ile aynı dersleri seçtik bilinçli olarak. birkaç hoca dışında tüm hocalarımız da aynıydı üstelik. daha çok bir arada olabilecektik. ben böyle sanıyordum en azından. ama yeonjun'un çekimleri ve şirket işleri okula, hatta eve gelmesini bile engelleyecek kadar çok yoğunlaşmıştı. çoğu zaman otellerde kalıyor, eve gelmiyordu. telefonda yaptığımız konuşmalarımız bana yetmiyordu.

yine onun olmadığı bir gün, linda ile oynayarak yokluğunu unutmaya çabalarken zil çaldı. gelenin o dışında biri olmasına imkan yoktu. bu sebeple koşarak gidip açtım kapıyı.

merdivenleri çıkması normalden uzun sürdüğünde az kalsın aşağıya inecektim yalın ayak halimle. ama nihayet göründü. ayaklarını zar zor kaldırıyordu.

karşımda durduğunda şaşkınlıkla baktım pestili çıkmış o haline. çökmüş, yaşlanmış görünüyordu. bedenini bana bıraktığında tuttum onu. ellerimi sırtına çıkarıp zayıf nefes alış verişlerine kulak verdim. kollarını bile kaldıramamıştı bana sarılmak için. yanında sallanıyorlardı.

derin bir nefesi ciğerlerime doldurup daha sıkı sarıldım beline. "evine hoş geldin jun."

ağlamaklı bir sesle karşılık verdi. "hoş buldum soobin." alnını omzuma koyup kıyafetime tutundu. "çok özledim. evimi çok özledim..."

saçlarını okşayarak ve çekiştirerek kafasına masaj uygularken huzurlu görünüyordu. gelir gelmez hemen uyumuş, dört saatlik bir uykudan sonra da biraz olsun kendine gelmişti. ona hazırladığım kahvaltıyı yaptıktan sonra da ona masaj yapmamı rica etmişti.

yanında uzanmayı kesip yatakta doğrulduğumda gözlerini açtı. nereye der gibi baktı bana meraklı gözleriyle.

kolundan tutup yatakta yüz üstü yatar hale getirdim onu. güldü ve başının altına bir yastık alıp tekrar yumdu gözlerini. dikkatlice üzerine oturup sırtına masaj yapmaya koyuldum. hoşuna gittiğini birtakım seslerle belli ediyor, bana sürekli iltifat ediyordu. bu da beni güldürmeye fazlasıyla yetiyordu doğrusu.

yorulduğumda masaj yapmayı bıraktım ve kendimi yanına attım. başının altındaki yastığı bırakıp başını göğsüme koydu o da. gerçekten çok özlemiştik birbirimizi.

"ne kadar sürecek daha bu?" diye sorduğumda mırıltısını işittim. anlamsız mırıltıların ardından esnedi ve anlaşılır bir sesle cevapladı sorumu. "herhangi bir sorun çıkmazsa bitti diyebiliriz..."

derin bir nefes aldım. hem kendim için hem onun için...

"soob," gözlerini açıp benden ayrıldığında kaşlarımı kaldırdım. "masaj yüzünden erekte oldum." dedi uykulu uykulu. kendimi tutamayıp kahkaha attım. hızlıca ona uzanıp sıkıca sarıldım.

"aptal." dedim gülmeye devam ederken.  onu bırakıp doğrulduktan sonra da üzerine çıktım. bilinçli olarak alt bölgesine baskı uyguladığımda gözlerini yumdu ve başını arkaya doğru attı. yüzüne eğilip bana sunduğu boynunu öptüm. "üstte mi olmak istersin altta mı?" diye fısıldadım nazikçe.

tebessüm etti ve boynuma sarıldı. belim bükülmüş halde kaldım bu sebeple. "sen ne olmamı istersen." dedi tatlı bir şekilde. dudaklarım kıvrıldı.

kollarını çözüp beni serbest bıraktığında doğruldum. ellerimi iki yana koyup imalı bir tebessümle baktım yüzüne. "bu akşam senden bir parça bile bırakmayacağım choi yeonjun. her parçanı yiyeceğim."

"soobin, soobin, soobin..." gözlerimi açmadan burnunu yanağıma sürten yeonjun'a sarıldım. "acıktım ya, uyansana." ben tüm ısrarlarına rağmen kalkmayınca o kalktı ve gitti. peşinden gidemeyecek kadar uykuluydum ve yanıma çıkan linda'ya sarılıp bir kez daha uyudum.

uyandığımda linda ayak ucumdaydı ve yeonjun da kollarımın arasındaydı. umarım kahvaltısını yapmıştır...

yüzünü severken çıplak bedenindeki izler çekti dikkatimi. istemsizce sırıttım. cidden söylediğimi yapmış, onu yemiş bitirmiştim.

üzerimizdeki yorganı tamamen atıp bacaklarına baktım özellikle. dişlerimle bıraktığım izlerle doluydu.

vücudu hafifçe titredikten sonra gözleri açıldı. uykulu gözlerle bana baktı. yüzüne eğilip dudaklarını öptüğümde de uyuşuk bir biçimde karşılık verdi. uykudan uyandıktan sonraki halleri kafayı yedirtecekti bana. bir insan bu kadar güzel ve sevimli olamazdı. o kadar aşık olunasıydı ki, yapabileceğim tek şey tüm kalbimle ona aşık olmaktı. başka seçenek bırakmıyordu.

"kahvaltı yaptım ben. sen de yap." diye mırıldandı yatakta oturur pozisyona geçip gözlerini ovuşturduğu esnada. sonra yatağın diğer ucuna doğru yattı. başını linda'nın üzerine koymuş ve ona birkaç öpücük vermişti.

ayaklarımı aşağı sarkıtıp bir süre öyle durdum. ardından yataktan inip omuzlarımı çevirerek mutfağa gittim. dolapta pek bir şey kalmamıştı. bu yüzden yalnızca meyve suyu doldurdum kendime.

sırtımı tezgaha vermiş meyve suyu içerken yeonjun hemen peşindeki linda ile mutfağa girdi.

"sana pankek yapayım mı?" hemen önümde durdu ve bedenlerimizi birleştirip çenesini göğsüme bastırdı. burnunu öptüm. "harika olur."

tebessüm edip benden ayrıldıktan sonra malzemeleri çıkarıp yapmaya koyuldu. gözlerim üzerindeydi ve bir an olsun ayıramamıştım.

arkadan ona sarıldığımda başını arkaya atıp çenemi öptü. "güzelim benim." deyiverdi. kıkırdadım ve ben de açıktaki omzunu öptüm. çok seviyordum onu ya çok.

"oh, canın acıyor mu? dün çok fenaydı."

gülüşü beni de güldürdü. "evet, nasıl onca saat dayanabildik hiç bilmiyorum." pankekleri acelesiz bir şekilde yapmaya başladı. "ama iyiyim. sabah ilk uyandığımda yataktan kalkamadım en başta ama duş alınca kendime gelebildim." ardından başını bana çevirdi ve bu sefer ters bir bakış attı. "ve soobin, eğer bir daha içime boşalırsan seni mahvederim."

"ups," zoraki bir şekilde güldüm. "pardon, temizleyebildin mi?"

"evet ama üç kez duşa girmem gerekti. temizlediğimi sanıyorum, yarım saat sonra tekrar akıyor. çok uğraştırıcı ya. ayrıca tehlikeli de. cinsel yolla bulaşan bin türlü hastalık var."

başımı salladım. "doğru söylüyorsun bebeğim. çok üzgünüm bunun için."

pankekleri yaptıktan sonra benim için masayı da hazırladı. meyve suyumu tazeleyip tam karşıma oturdu. dirseklerini masaya koyup beni seyre daldı.

"sen beni böyle izlersen ben nasıl yemeğimi yiyebilirim?" diye sorduğumda omzunu silkti. "umurumda değil. ben uyumak için gözlerimi yumduğum için bile kızıyorum kendime, seni izlemekten kendimi mahrum bıraktığım için. bir an olsun çekemem yani gözlerimi üzerinden."

samimiyetle güldüm söylediğine. o da kocaman gülümsedi ve arkasına yaslandı. "ee, okul nasıl gidiyor? malum ben pek uğrayamıyorum." sonrasında tamamen okulu ve dersleri anlattım ona. ve konu konuyu açtı, kahvaltı masasında oturma süremiz uzadı da uzadı.

ders notu # yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin