2. Bölüm - En Yakın Arkadaşım

18 3 9
                                    

O anda "Jessica!" diye bir ses duydum ve gözlerimi araladım. Yanımda annem duruyordu ve bana su uzatıyordu.

"Kızım, tirtir titriyorsun. ne oldu sana böyle?" diye sordu annem endişeyle.

"Anne, şu an en son konuşmak isteyeceğim konu bu" diyerek onu geçiştirdim.

"Kızım bak, ben senin annenim bana dilediğin her şeyi anlatabilirsin. Sana yardımcı olmak için elimden geleni yapacağımı sende çok iyi biliyorsun. Sara'nın ölümünden sonra seninle hiç anne kız gibi konuşmadık, daha doğrusu ben senin için çabaladım fakat sen benimle yine muhattap olmadın... Beş senedir böyleyiz ve ben artık buna bir son vermek istiyorum."

Ona sırtımı döndüm ve "Doktorla konuştun mu?" Diye sordum umursamazca.

"Konuştum, doktor senin ufak çaplı bir şok geçirdiğini söyledi ayrıca benimle konuşmak istemediğinden dolayı sana psikiyatri randevusu aldım. En son baban bizi terk ettiğinde gitmiştin ve işe yaramıştı, bu duruma da işe yarayacağını düşünüyorum."

"Babamın bizi terk etmesiyle Sara'nın ölümü farklı şeyler," dedim ve devam ettim "ayrıca o psikiyatri hiç bir boka yaramadı yine ben kendimi toparladım." sesimin istediğimden daha yüksek sesle çıktığını fark ettim ama durmadım, devam ettim, "O piç kurusunun evden gitmesi umurumda değil, ne bok yerse yesin ama Sara'nın ölümü... Onun gibi bir karıncayı bile incitmeyen, iyi kalpli bir kız ölümü hak etmiyordu. Onun için istersem hayatımın sonuna kadar ağlayabilirim ve yas tutabilirim."

Annem Derin bir iç çekti "Senle hiçbir zaman normal bir anne kız olamıyacağız değil mi?"

Hiç düşünmeden "Evet." dedim. Annemin burnunu çektiğini duydum ve bana "Peki" diyerek oturduğu sandalyeden kalkıp kapıyı ses çıkmayacak kapattı.

Yattığım yerden doğruldum ve sessizce ağlamaya başladım. Annem de beni terk etmişti, fakat bu sefer ben bunu hak etmiştim ve onun kalbini kırmıştım. Yine her zaman ki gibi bencil davranmıştım...

Ağlamaktan gözüm hiçbir şey görmüyordu, artık hayattan gerçekten bıkmıştım ve kolumda takılı olan serumu bir an bile düşünmeden sertçe çıkardım. Canım yanmıştı ama umrumda değildi. Hızlı adımlarla asansöre bindim, asansörün ineceğim kata gelmesini beklerken bacaklarımın titrediğini fark ettim. Asansör, ineceğim kata geldiğinde kapı açılır açılmaz hızlı adımlarla hastaneden çıktım ve yolda gördüğüm ilk taksiye atlayıp Sara'nın ailesinin evini taksiciye tarif ettim.

Taksideyken aklıma en son Saraların evine gittiğim zaman geldi. En son 5 sene önce o eve adımımı atmıştım, sonrasında hiç gitmemiştim çünkü onunla o evde geçirdiğimiz anılar aklıma gelecekti ve daha çok üzülecektim. Aslında şimdi fark ediyorum da o evi çok özlemiştim...

Sara'nın evine vardığımda boğazıma bir yumru oturmuştu ve bacaklarımın titremesine engel olamıyordum, evi on saniye kadar inceledikten sonra duvardaki çatlaklar dikkatimi çekmişti. Sara ölmeden önce Vera teyze duvardaki çatlakları boyatıcağından söz edip duruyordu fakat boyatmamıştı.

Derin bir nefes aldım ve vakit kaybetmeden zile bastım, zile bastıktan yaklaşık otuz saniye sonra kapıyı Vera teyze açtı.

Vera teyze sanki yirmi sene yaşlanmış gibiydi; göz altları mosmordu gözleri kıpkırmızıydı ve hayattan bezmiş şekilde bana bakıyordu, geldiğime şaşırmamış gibiydi. Birkaç saniye beni süzdükten sonra, "Hoşgeldin Jessica, seni ne zamandır görmüyordum... Gelsene içeri." dedi.

Ona gülümsemeye çalıştım ama başaramadım. İçeriye adımımı attığım an burnuma buram buram sigara kokusu çarptı. Vera teyze sigaraya mı başlamıştı? Oysa Sara ölmeden önce hep sigara içen insanları sevmediğinden ve insanların sigara içerek kendini zehirlemesini saçma bulduğundan bahsederdi.

Evdeki sigara kokusuna rağmen çam ağacı kokusundan bir gram eksilme olmamıştı, salona doğru ilerledim ve bana en yakın olan koltuğa oturdum.

"Kahveyi şekersiz mi içersin şekerli mi?"

"Vera teyze gerçekten kahveye gerek yok, fakat madem içeceğim o zaman şekersiz olsun."

Vera Teyze bana hafifçe gülümseyerek mutfağa doğru gitti. Bu sırada odada gözlerimi gezdirmeye başladım. Koltukların kaplamaları değişmişti, her yerde Sara'nın fotoğrafları vardı, ev çok dağınıktı dikkatimi çeken ise Sara'nın fotoğrafı olduğu kadar Richard Amca'nın da fotoğrafları vardı. Duvarların rengi değişmemişti. Beş sene önce salonda otururken Sara'nın yere yanlışlıkla döktüğü su yüzünden kalkan parkeler bile değişmemişti. Üstelik Vera Teyze'nin evde en çok sevdiği eşya olan ve üzerine bir kırıntı bile düşse halıyı yıkayan Vera Teyze'nin halısı, şu an ufak yırtıklar ve her yerinde yiyecek parçalarıyla doluydu.

Gözüm dalmıştı, Vera Teyze "Buyur." diyerek tepsiyle bana kahvemi uzattığında düşüncelerimden sıyrılarak kahvemi elime alıp söze girdim, "Vera teyze, belki biliyorsundur. Sara'nın dosyası tekrardan açıldı ve bende cinayet büroda çalışıyorum. Buraya size sorular sormaya geldim, eğer izniniz olursa size birkaç soru sorabilir miyim?"

"Tabi ki, fakat birkaç saat önce gelen polisler zaten sorularını sormuştu."

Cinayet bürodakiler benden önce davranmış olmalılardı, fakat bu işin aslını benim de duymam gerekiyordu, "Vera teyze biliyorsunuz ki-"

derken bir anda sözümü kesti "Evet, biliyorum. Aslında Sara yaşıyormuş ve dün gece, ölmüş..." bunu söylerken sesi titriyordu.

"Biliyor muydunuz?" diye sordum duyacağım cevaptan korkarak.

Vera teyze sustu ve sadece duvarı izledi, birkaç saniye sonra "Sana yalan söylemek istemiyorum." dedi ve gözlerinin dolduğunu gördüm...

Sakin kalmaya çalışıyordum, eğer bir şeyler öğrenmek istiyorsam sakin kalmalıydım. Soğukkanlılığımı koruyarak "Nasıl yani?" diye sordum.

Vera Teyze, "Richard," diye söze girdi ve dolan gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Zar zor konuşuyordu, tam olarak ne dediğini anlayamıyordum ama ağzından çıkan kelimelerin arasından "kumar" kelimesini duydum. Tahmin ettiğim şey olmasın diye içimden dua etmeye başlamıştım. Ancak artık sakinliğimi koruyamıyordum ve dişlerimi sıkarak "Olanları bana insan gibi anlat!" Dedim. Sesim düşündüğümden daha sert ve tok çıkmıştı.

Vera teyze birkaç kez yutkundu, "Richard'ın birine borcu vardı ve yeteri kadar paramız yoktu, o da..." dedi ve gözlerinden daha çok yaş akarken bir kez daha yutkundu, "O da, Sara'yı verdi... "

AcımasızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin