4. Bölüm - Yakmak

10 4 11
                                    

Kan kurumuştu. Bu yazıyı yazan her kimse yeni yazmamıştı, bu yazı bana bir yerlerden tanıdık geliyordu. Hemen cebimdeki notu çıkardım ve yazıyı karşılaştırdım. Bu Sara'nın yazısıydı...

Sara'nın odasından çıkarken yanıma silahı da almayı unutmamıştım. Aklıma ceset geldi ve işe yarar bir plan yaptım. Evde yanıcı bir madde var mı diye bakınmaya başladım ve bir şişe kolonya buldum. Koşarak mutfağa gittim ve elime geçen ilk sofra bezini aldım. Kolonya neyse ki büyüktü ve tüm eve yetti. İlk önce ocağı açtım ve sofra bezini tutuşturdum sonra koşarak cesedin yanına gittim. Neyseki ona da kolonya dökmüştüm ve çakmağımı onun üstüne attım, ceset yanıyordu. Bir kaç saniye yanmasını seyrettikten sonra mutfağın tamamen yandığını fark ettim, elime Vera'nın telefonunu aldım ve üst kata çıktım, Sara'nın odasına girdim, kapıyı kapattım. Sara'nın gardırobundan bir kıyafet aldım ve maske yaptım, yaklaşık on dakika sonra kapıyı araladım ve yangının üst kata çıkıp çıkmadığını kontrol ettim. Yangın üst kata çıkmıştı. Hemen 911'i aradım "Dinliyorum."

Nefes nefese kalmış şekilde "Yardım edin, Vera Teyze, o aşağıda kaldı yardım edin!"

"Konumunuz nerede acaba?"

Öksürerek evin adresini tarif ettim.

"On dakikaya geliyoruz, biz gelene kadar bir tişört yada bir kumaş parçasından maske yapın ve camları kapatın."

"Tamam." dedikten sonra telefonu kapattım. Zaten kendime maske yapmıştım ve camlar da kapalıydı. Şu an yapmam gereken tek bir şey vardı, o da beklemekti.

Yaklaşık on dakika sonra itfaiye geldi ve olduğum odaya merdiven uzattı. Aşağıya indim ve Sara'nın evinin yanmasını seyrettim. Yangın Sara'nın  odasına ulaşmıştı ve odasının yanmasını seyrettim bu odada anlatamayacağım kadar çok anı yaşamıştık ve şimdi ise bir hamlede yok oluyordu ayrıca onun odası yanıyordu benim yüzümden. Sırf kendi çıkarım diye onun evi yandı... Yine benim bencilliğim yüzünden olan ona oluyordu.

Elinde pet şişe olan bir adam bana doğru geldi ve bana şişeyi uzattı. Adamın elinden suyu aldım ve tüm şişeyi bitirdim. Adama kekeleyerek, "Vera Teyze iyi mi?" diye sordum sesimde sahte bir endişeyle.

"Maalesef, ceset yanıp kül olmuş."

Bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım ve "Bu nasıl olur?" diye sayıkladım.

"Ben Jack, polisim. Yangının sebebini biliyor musunuz?"

"Hayır ama eve girdikten sonra Vera teyze bana kurabiye vermişti, belki fırını falan açık unutmuş olabilir.

"Yangının olduğu
zaman evde ne işiniz vardı?"

"Ben cinayet büroda çalışıyorum ve Sara Bleight'ın davasını araştırıyordum, o yüzden onun evine gitmiştim."

"Ona Vera Teyze dediğine göre önceden tanışıyor muydunuz?"

"Evet, Sara benim en iyi arkadaşımdı."

"Anladım, teşekkürler. Adınız nedir?"

"Jessica Brave."

"Sorduğum sorulara cevap verdiğiniz için teşekkürler."

Ona samimiyetsiz bir şekilde gülümsedim ve oradan uzaklaştım.

Otobüs durağına giderken otobüsümün çoktan geldiğini fark ettim ve koşmaya başladım. Elimden geldiğince hızlı koşuyordum ve koşarken de bir yandan bağırıyordum. Otobüs şoförü beni fark edip durduğunda en sonunda durağa vardım ve otobüse bindim, çantam cinayet büroda kalmıştı o yüzden birinin kartını kullanmam gerekiyordu sonuçta şoför polis olduğumu nereden bilecekti ki? Sesimi yükselterek "Otobüs kartımı evde unutmuşum da, acaba verebilecek var mı?" Arkadan gelen bir ses, "Görüyormusunuz Şoför Bey, onlarca kişiyi beklettiğiniz kadın kartını evde unutmuş."

Sesindeki alaycı ton  beni  o kadar sinir etmişti ki arka taraflara baktığımda bir adamın bana doğru geldiğini fark ettim, "Beni mi arıyordunuz hanımefendi?" diye sesindeki aynı alayla sordu. Sinirle ona bakıyordum, o ise bana sırıtıyordu. Kendimi onun yüzüne okkalı bir yumruk atmamak için zor tuttum, "İzin verirseniz kartımı sizin yerinize basacağım." Başka bir çarem yoktu o yüzden sesimi çıkartmadım. İneceğim durağa gelince , tam inecekken bir el kolumu tuttu. Yine o adamdı, kolumu hemen elinden çektim ve "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" diye sordum.
"Sadece adınızı merak ediyordum" diye cevap verdi.

"Madem adımı kolumu tutacak kadar merak ediyorsunuz adım Jessica." Adama baktığımda gerçekten uzun olduğunu fark ettim adam resmen bana yukarıdan bakıyordu ve yine o yarı alaycı yarı ciddi yüz ifadesine baktım, adamı tahmin ettiğimden daha fazla izledim.

Siktir! Durağı kaçırmıştım! Bu adamın sinirlerimi bozması ne zaman bitecekti? Adama tekrar sinirle döndüm ve o hala bana sırıtıyordu. Tanrım, kafayı yiyeceğim! Sonraki durağa gelince resmen kendimi otobüsten atmıştım. Birinin arkamdan beni takip ettiğini fark ettim, arkama baktığımda o adamı gördüm. Tanrım! Bu adam sapık mıydı? Arkamdaki bıçağı aldım ve bir anda tamamen arkamı döndüm, adam elimdeki bıçağı fark edince şaşırmış lacivert gözleriyle bana baktı.

"Bana bak bir daha beni takip edersen, bu bıçağı senin malum bir yerine geçiririm!"

Şaşırmış gözlerle bana bakmaya devam etti ve "İş yerime gidiyorum, seni takip ettim falan yok." dedi.

"Umarım öyledir, çünkü eğer değilse ne yapacağımı biliyorsun!"

O sinirle adımlarımı daha hızlı ve sert atmaya başladım  tekrar arkama baktığımda adam gitmişti , çok şükür. Sonunda cinayet büroya vardım  ve hızlı adımlarla merdivenleri çıktım, merdivenleri çıktıktan sonra sağa döndüm ve o adamı gördüm. Bu sefer de beni gizlice mi takip etmişti? Koşarak çalışacağım odaya girdim ve hemen "Bir sapık beni otobüsten buraya kadar takip etti." dedim.

Tam o sırada birisi kapıyı çaldı ve girenin o olduğunu fark ettim, "İşte, o." diye parmağımla gösteriyordum. Adam şaşkınlıkla ve kaşları çatık bir şekilde beni izliyordu, sonra aralarından biri, "Şey, o Carl. Bizim takım arkadaşımız, sanırım yanlış anlaşılma olmuş." Carl ise bana hâlâ aynı şekilde bakıyordu.

           SİKTİR.

Herkese rezil olmuştum özellikle de Carl'a, ona bıçak çekmiştim. Gerçekten ilk gün için mükemmel izlenim.

Carl'a doğru bir adım attım ve "Özür dilerim, yanlış anlamışım." diye mırıldandım.

Carl'ın bakışlarının değiştiğini fark ettim, "Umarım, artık bana bıçak doğrultmazsınız."

Tanrım! Herkes bize bakıyordu ve daha çok rezil oluyordum, bu adama ne demem gerekiyordu ki?

Başkomiser "Sana bıçak mı doğrulttu?" diye sordu Carl'a dönerek.

"Onu sapık zannetmiştim."

"Umarım artık sapık olmadığımı anlamışsınızdır."

"Anladım, ama size bıçak doğrulttuğum için özür dileyemem çünkü beni takip ettiğinizi sanmıştım."

"Öyle olsun."

Benimle daha fazla tartışmaya girmek istememişti. İyi ki de inatçı değildi.

Baş komiser, "Bugün izinlisin, evine gidip dinlen." dedi.

"Gerek yok, teşekkürler. Ben kendime geldim bir daha olmayacak. Ayrıca hastaneden çıktıktan sonra Vera teyzenin yanına gittim ve evde yangın çıktı. Maalesef Vera teyze hayatını kaybetti. "Bunu söylerken sesimi titrettim ve gözlerim doldu. Açıkçası gözlerimin dolması Vera'yı öldürdüğüm için değil Sara'nın odası yandığı içindi.

"Ne, nasıl?" diye sordu Baş komiser şüpheyle.

"Sanırım fırını açık unuttu, çünkü bana kurabiye vermişti."

Başkomiser, "Başın sağolsun, biz de tam ona gidecektik, yazık oldu."

Ne? Vera teyze bana bir iki saat önce polislerin gelip ona sorular sorduğundan bahsetmişti...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AcımasızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin