"Hatırla beni, ben senin en büyük korkun, en büyük aşkın..."
Kollarımda bir can vardı.
Bana sarılıyordu.
Saçlarımı kokluyor du.
Bende sırtını sıvazlıyordum.
Saçlarıma damla damla sularını akıtıyordu. Belki çok düşündü, belki hiç düşünmedi ama "Benim adım Lily Sky" dedi.
Söylediği an ellerime dökülmüştü kanı. Söylediği an kollarım da yarım kalmıştı hayatı.
Acı dolu haykırışlarım da " Uyan Pense! Nolur Uyan Lily" diyordum. Bağırıyordum, haykırıyordum yardım etsinler diye. Ama nafile duyan duymayana. Yüzünü bana doğru çevirdim. Solmuştu direk yüzü. Ama ona rağmen yüzünde acıtan bir gülümseme kalmıştı. Göz yaşlarım yüzüne aktıkça daha fazla ağlıyor, daha fazla hıçkırıyordum.
En sonunda bizi duymuş olacaklar ki geldiğim kapının gıcırdama sesine doğru bakınca Testere' yi gördüm. Arkasından Gün ve diğerleri gelmişti.
Deli gibi görünüyorduk birisi bize baksa. Ama o raddeye gelmiştik bence.
Yıl, ağlayarak ben ve Lily' e kucak açtı. Beraber ağlamaya başladık. Daha sonra diğerleri de geldi. En son Testere, dayanamamış olacak ki arkamdan Lily ve bana sarılmış kafasını boynuma gömmüştü.
Biz iki rakip ekip, şuan burada birbirimize sarılmış Lily'e ağlıyorduk.
Aslında sadece Lily' e de değil. Kendimize de ağlıyorduk.
Çünkü biliyorduk ki; bizim de adımız bir başkası tarafından öğrenilirse Lily gibi acımasız bir şekilde bizde ölecektik.
Biz bu gece, çatının üstünde, iki ayrı ekip olarak birbirimizin kaderi için ağladık.○○
Morgda Lily'in cansız bedeni ile yalnız kalmıştım.
Dün geceden sonra bile gülümsemesi yüzünde silinmemişti.
Gözlerimden gene istemsiz akan yaşları silerek, Lily'in ellerine kendi ellerimi kenetledim.
Sonra bir şey fark ettim.
Boynunda ki ince ipli kalpli kolyeyi.
Daha kimse gelip, Lily'i görmemişti galiba ki, boynunda hâlâ kolyesi duruyordu.
Onu hatıralarımda unutmamak için kolyesini yavaşça boynundan çıkarıp elimle incelemeye başladım. Siyah cam kalbin içinde, beyaz yazılarla " Tal vez algún día Lily..." yazıyordu.
Eve gidince anlamına bakacaktım.Lily Sky
Morgdan çıktığım sırada Lily'in, orada yalnız kalmış gibi hissetmiştim. Göz yaşlarım da bunların belirtisiydi haliyle.
Testere, Lily'in lideri olduğu için zorla da olsa buraya gelmişti.
Beni görünce yanıma geldi ve "İyi misin Ömür?" Diye sordu.
Gülmemek için götümü yırtacaktım neredeyse. İyi gibi gözüküyor muyum Testere?
"Hayır, hadi gidelim" diye yola koyulmuştum ki çantasının içinden plastik şişede şu çıkardı ve bana uzattı.
Bir ona, bir suya bakıyordum.
"Merak etme Ömür, zehir değil su" dedi. aslında merak ettiğim neden bana böyle davrandığıydı. Suyu alıp içmeye başladım. Su neredeyse yarısına geldiğinde içmeyi bıraktım "Hadi gidelim" diye söylediğimi tekrarlayıp yürümeye başladım.
Taksi bekleme yerinde bekliyordum, o da kendi arabasının yanına gidiyordu. Yarı yolda durdu, ve bana baktı. Elimle baybay yaptım. Yanıma doğru yürümeye başladığın da, ne olduğundan habersiz onu beklemeye başladım. Karşımda durduğunda "Hava soğuk, burda bekleme istersen ben seni götüreyim" hA.
"Hayırdır Testere? Zatüre olurum diye mi korktun?" Diye alayla sorduğum da elimi tutup çekiştirmeye başladı "Saçmala ma Ömür, zatüre niye olasın" Dediğin de elimi ondan kurtarıp yanında yürümeye başladım.
Arabaya vardığımız da kapıyı açmak için elimi uzatmıştım ama o benden önce davranıp kapıyı kendisi açıp binmemi bekledi.
"Teşekkürler" dedikten sonra arabaya bindim, o da kapımı örtüp yanımda ki sürücü koltuğuna oturdu.
Araba çalıştığından beri sadece onunla yolu tarif etmek için konuşmuştum.
Evimin önüne geldiğimiz de, hani kibarlık olsun diye "Saol beni bıraktığın için. Gelmek istersen gelebilirsin" dediğim de gülüp "Hayırdır Ömür? Adını öğrenmemi mi istiyorsun?" Diye sorduğunda kaşlarımı çatıp omzuna vurdum ve arabadan çıkıp evime girdim.○○
Odam dan çıkıp evde biraz dolandıktan sonra, son durak mutfağa gittim.
Ne yiyeceğimi bulmak için dolaba bakındığımda karpuz olduğunu gördüm. Bir hışımla karpuzu kaptığım gibi bıçakla dilimledik ten sonra bir kaba koydum. Masanın üstüne koyduğum karpuz dilimli kapdan bir tane karpuz alıp ağzıma attım.
Karpuz dilimi büyük olduğu için ağzımdan karpuzun suyu salya gibi aktı.
Kolumla sildikten sonra hem yemeye devam ettim, hemde telefonumdan bizimkilerle konuştum.Yıl: Götüme alacak donum yok diyorum, sen gelmiş hâlâ sınamaya gidelim diyorsun abi!
Asır: Ulan alt tarafı alacağın para 100-200 TL. Ne var yani?
Ben: Sertan, sen para felan mı sıçıyorsun? Kusura bakma da.
Yıl: SHSHHSXBSHXBDHXBXH liderim de liderimmm
Gün: AHAHAHAHAHAHA
Ay: PUAHAHAHHAAAHA ÇOK IYI
Asır: Ya Müge, ben para sıçsam sizin götünüz olur muydu Allah aşkına? Ne demişler; para bok olsaydı, fakir götsüz doğardı
Ben: Yaw birader,benim için sıkıntı yok, ister 300 felan getiririm de diğerlerine de bağlı.
Ay: Eğer film sonunda yemek yemeye gidersek fizana bile gelirim.
Gün: Bana da fark etmez gelirim.
Yıl: Size iyi eğlenceler o zaman şıllıklar.
Ben: Birimiz den biri gelmezse bende gelmem.
Ben: Şırfıntı Efe, eğer gelirsen benden olursun bak canısı.
Yıl: Gencolar yarın uygun mu?
Asır: Gerizekalı beleşçi.
Ay: 🙄
Gün: Ulan şerefsiz, kızdan para almaya utanmıyor musun?
Yıl: Valla kardeş, liderimiz ısrar etti diye. Yoksa ben şu elimde ki külüstürle, Google kaçak siteden de izlerim 💅🏻💅🏻
Mesaj yazacağım sırada, 0548... numaralı birinin "Kayıtlı olmayan" bana mesaj attığı bildirimi geldi.
Bildirime basıp mesajı okumaya başladım.0548...: Ben seni seviyorum.
hA. Bu da nerden çıktı.
Ben: Pardon, yanlış attınız galiba?
0548...: Yanlış atsaydım, doğru kişi olmazdın Mizgin.
Ben: Mal mısın ya! Kimsin sen? (!)
0548...: Sana aşık olmuş bir mal sayın majesteleri...♡
Ulan şansıma tüküriyim. Bu paçozlar beni nerden buluyor?
Numarayı engelledim. Yarın bizimkilerle buluşurken şu numaramı da bir değiştireyim diye de aklıma kazıdım bu düşüncemi.Telefonu şarja takacağım sırada, şifonyerin üstünde Lily'in kolyesini görünce tekrar gözüm doldu.
Tekrar telefonu açıp Google ye girdim ve siyah kalbin üstünde ki beyaz yazının türkçesini arattım."Belki bir gün Lily..." yazısını görünce.
Tekrar hıçkırıklara boğuldum.
Hangi hüznüyle, hangi yarasıyla, hangi acısıyla yazdırmıştı bunu bilmiyorum ama içinde mutsuzluğun olduğu ap açık belliydi.Googleden çıkmadan önce sonr bir defa Lily'in anlamına baktım. Zambak. Adının anlamı zambaktı.
Zambak, en sevdiğim çiçek ve en sevdiğim kokuydu.
Lily, yaşasaydı sırf adının anlamı bu diye kendi ekibime sığdırmak isterdim ama yaşasa bile imkansızdı.
Derin bir nefes aldım önce, sonra da verdim.
Kolyeyi boynuma taktım. Yarın değil, ondan sonra ki gün mezarı vardı.
Şu şey daha çok moralimi bozuyordu. Lily, kimsesiz olduğu için, kimsesizler mezarına gömülecekti. Ben varım dedim, herkes bende varım dedi doktorlara ama kan bağı olmadığı için haliyle Lily oraya gömülecekti.
Lily'in kolyesini tuttu elim, sonra da başımı yastığa koydum.
Bu okul denilen yer, ölümümüze neden olacaktı biliyorum ama ordan çıkamazdık. Çıkarsak da ölüyorduk, çıkmasakta.
Bu yolun sonunda ölüm hep yakamız da olacaktı.
Göz yaşlarım arasında boğularak gözlerim ağır ağır kapandı ve uykuya daldım.Aslında sabah yayımlayacaktım ama,bir sorun yaşandığı için atamadım.
Birde bence hikaye çok sıkmaya başladı. Ne dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ KELEBEK
Teen FictionOkuduğunuz bir okul ne kadar garip olabilir? Burada yani okuduğum okulda ismimizi düşmanlarımızın bilmesi yasak. Burada bir gün, bir saat olarak sayılıyor. Burada yasakları çiğneyen olursa ruhu, bedeninden alınıyor. Sadece bunlarla kalınacağını bil...