Kaktüsler de çiçek açar, sırf yeşerebilsinler diye...
Okul açılalı bir hafta olmuştu. Ve her zaman ki gibi sınıflar bomboş tu. Edebiyat hocası Esra Taş, cidden soyadı gibi taş bir hocaydı.
Güzellikle alakası yoktu, taş gibi sertliği vardı ama dersler de öyle değil di. Ders işletmeyi ve kendi dersini seviyordu. Bu kadını bende seviyordum çünkü, çok kültürel cümleleri vardı.
Mesela daha gelmesine var olsa da, birazdan gelecekti ve cümlelerini sizde okuyacaktınız.
Esra Hoca, yarım saat sonra geleceği için sınıf gene laf çarpışması yapıyordu.Matkap "adını unutanlar için Özlem", "Öf ya biz, sizin iğrenç yüzünüzü görmek zorunda mıyız?" "Maalesef siz o iğrenç yüzleri aynaya baktığınız da zaten görüyorsunuz" dedi Asır.
"Of artık bir kesin ya!" dedi Vida "Berfu, Araf'ın ikizi". "Vida, haklı. Sizinle mı uğraşacağız bide ya!" Dedim bende. Vida, belli etmemeye çalışsa da gülümsediğini anlıyordum.
"Valla bacılar, bende size katılıyorum. Biriniz rakibim olsa da..." dedi Kelpeten "Uraz". Önüme döndüm, sıranın üstüne kollarımla bağdaş kurup kafamı da kollarımın arasına gömdüm. Hoca gelene kadar biraz bile olsa uyumak istiyordum çünkü.○○
Uyandığım da, baş ucum da Testere'yi görmemle şaşırdım. Hayırdır beni öldürürken mi yakalamıştım?
"Bende seni uyandıracaktım. Hoca, senin uyumanı istedi. Bizde o ara ders işledik. Dersler bitti şimdi. Odana gidip orda dinlen istersen?" Dedi."Teşekkür ederim" diyip önce kollarımı esnettim sonra da çantamı sırtıma taktım. İnanır mısınız ama Testere de benimle beraber yürüyordu. Galiba hediyelerimizi beraber seçtiğimiz gün böyle biraz daha birbirimize naif davranıyorduk.
"Teşekkür ederim. Annem hediyelerini çok beğendi" "Böyle demene sevindim. Mal kardeşim de hediyeyi beğendi. Çok sağol" dedim ve gülümsedim. O zaten gülümsüyordu.
Testere, bana bir şey diyeceği sırada Gün "Ali" "Ömür, n'oluyor?" Diye yanımıza gelene kadar. Bende rahat bir tavırla "Bir şey olduğu yok. Konuşuyoruz öyle" dedim. Testere de "Evet, bir şey olduğu yok. Çok istersen sende katıl sohbetimize" dediğin de Gün, önce sahte bir şekil de güldü "Sohbetiniz diye bir şey yok kardeş, hadi eyvallah" dedi sonra da beni kolum dan çekiştirmeye başladı. Sinirlenmiştim. Kimse bana zorla itaat veremezdi. "Bırak kolumu be! N'oluyoruz? (!)" dediğim de bana akıl almaz gözleriyle baktı önce, sonra da derin bir nefes alıp verdi. "Ömür, güzelim. Bu herif bizim rakibimiz. Senin ismini öğrenirse ne olacağını unuttun sanırım?" "Ne olacaksa olur! Çok mu korkuyorum sanki he? (!). Bir daha, beni zorla çekiştirip, itaat etmemi zorlarsan mahvederim seni Gün" dedim.
Gözleri dolmaya başlamıştı ama gram pişman değildim. Çünkü pişman olacağımı bilseydim, bunca şeyi söylemeye dilim el vermezdi.
"Özür dilerim, ben. Ben ikinizi öyle görünce, sana bir şey yapmaya çalışıyor sandım gerçekten. Yoksa ben öyle bir şey yapmam sana, neden yapayım? Özür dilerim" dedi ve bana sarıldı dolu gözleriyle. Bende kollarımı ona sardım, önemli olmadığını ama bir daha aynı şey olursa onu affetmeyeceğimi söyledim.
Geri çekildiğinde " Barıştık dimi?" Diye sorduğun da evet manasında kafamı salladım. Testere'ye döndüğüm de bana bakıyordu. Gülümsedim ve elimi bay bay yapar şekilde ona salladı. Oda gülümsedi ve elini salladı.
Sonra ben ve Gün, odaya gitmeye başladık.○○
Akşam vakti, yemeklerimizi yedikten sonra herkes odalara gitmişti. Ben bahçede geziniyordum.
Bir ağacın arkasına yaslanıp durmaya başladım.
Yanımda bir hareketlenme hissettiğim de, oraya baktım. Ali de gelmişti. Oda yanıma yaslandı. "Neden burda öylece bekliyorsun? Hava soğuk üşütürsün" dedi. "Üşümüyorum ben, sen beni merak etme. Ama eğer sen üşüyor ve üşütürsen, odaya çıkman için bir dakikadan az süre veriyorum" dediğim de güldü. "Sana bir şey sorcam Ömür"
"Sor"
"Bir insanın kalbi neden çarpar?" "Yaşamak için"
"Kalbimiz neden atar demiyorum, neden çarpar diyorum"
"Heyecandan, korkudan, sevinçten, mutluluktan, üzüntüden, mutsuzluktan, aşktan..."
"Peki ya aşkın tanımı ne sence?"
"Herkesin bu dünya da, içinde bir boşluk vardır. Daha hissedemediği bir boşluk. Belki heyecan, kıskançlık veya huzur... orda ki boşluğu hissetmek için de aşk lazım olur. Çünkü benim şuan söylediğim duygular, aşkın içinde toplanmış bir vaziyette ve nerde, ne vakit olursa olsun onları hissedersin. Aşık olduğunu anlamasan bile. Ama sen, kime sorarsan sor farklı bir şey diyecek çünkü, o boşluk dediğimiz yeri hissetmek istediği şekilde doldurur insanlar ve sana başka farklı cevaplar verirler"
"Peki sana son bir şey sorabilir miyim?"
"Sor"
"İçimizde ki boşluğu benimle doldurur musun?" diye sorduğun da şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından çıkacakmışcasına açılmıştı.
Ne diyeceğimi bilmeden ona doğru baktığım da aramızda santimler vardı. Tam dudaklarımızı birleştirecekti ki "Olmaz!" Dedim ve direk geri çekildim.
Ali, biraz afallamış ve kırılmış bir şekil de bana bakıyordu.
"Gün, olmaz" dedim.
Biraz daha yaklaştı dolu gözleriyle ve tam karşım da durdu.
"Neden? Neden olmaz? Sen az önce söyledin. Içimizde ki boşluğu aşk doldurur diye, şimdi neden kabul etmiyorsun?"
"O boşluğu aşk doldurabilir dedim, evet. Ama aşık değilim ki ben sana..."
"Neden değilsin ki? Sabah ki olay yüzünden mi? Özür dilerim yemin ederim seni sadece o piç den kıskanmıştım, sana bir şey yapacak diye korkmuştum. Başka bir amacım yok tu sana yemin ederim ki yok tu"
"Gün, sabah ki olay beni ilgilendirmiyor. Sadece şuan içimde ki boşluğu doldurmak için erken hissediyorum. Ne olur sende beni anla"
"Ömür" dedi kısık sesiyle, ellerini de yanaklarıma koydu.
"Sana yemin ederim. Daha ilk günden kalbim çarpmaya başladı senin için. Bir an ölecem sandım hatta. Ama ölsem bile senin için ölecektim buda beni mutlu edecekti diye düşündüm. Lily, öldüğün de, hastaneye götürmeden önce kafanı göğsüme koyup ağlamıştın ya. Üzülecek miyim? Sevinecek miyim? Bilemeden gene kalbim çarpmaya başladı"
Bilemiyordum... bu çok zordu...
Düşünsenize; ailem dediğiniz ve yerine koyduğunuz insanlar, size böyle itiraflarla geliyor.
Şahsen şuan olduğu gibi.
Ellerini yanaklarım dan ittirdim ve "Ben, yapamam Gün..." dedim tekrar dan. Hisrettik bir gülümseme bıraktı orataya "Pekala, seni zorlamak gibi bir amacım yok..." dediğin de boynuna sarıldım. Şuan sadece ona sarılmak istiyordum. Belki...
"Sen, Testere den mi hoşlanıyorsun?" Diye sordu ellerini belime dolarken. Kafamı gömdüğüm göğsünden kaldırıp ona fare görmüşüm gibi baktım. Gülmeye başladı "Sakaydı" dedi. "Bence de öyle olsun" dedim ve tekrar kafamı göğsüne bastırdım. Hakikaten kalbi çok hızlı atıyordu. "Ömür, ben böyle dedim diye arkadaşlığımız bitmeyecek dimi?" Diye sordu. Başımı salladım sonra "Biz arkadaş değiliz. Aileyiz. Aileler dağılmaz" dedim. Evet biz bir aileydik ve kimse bizi ayıramaz dı.....Hehe sen öyle san Müge hanım. Yaw askolar ben bu aralar hiç aktif olamıyorum farkındaysanız ama merak etmeyin geri döndüm💅🏻💅🏻 he bide bu hikayemiz 2 bölüm sonra bitiyor hatta belki bir bölüm sonra. Çünkü size dediğim gibi aklımda bir hikaye var onu aşırı derecede yazmak istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ KELEBEK
Teen FictionOkuduğunuz bir okul ne kadar garip olabilir? Burada yani okuduğum okulda ismimizi düşmanlarımızın bilmesi yasak. Burada bir gün, bir saat olarak sayılıyor. Burada yasakları çiğneyen olursa ruhu, bedeninden alınıyor. Sadece bunlarla kalınacağını bil...