21.Bölüm - Endişe

983 98 19
                                    

26.08.23

Şu an İzmir'de ben bu bölümü yazarken yağmur çilesiyor. Mis gibi yağmur ve toprak koktu.

Bölüm şarkıları:

Selin - Yalancı Bahar

Tuğkan - Bu Yüzden

Velet - Marmara

Ve Can Ozan - Toprak Yağmura.

Yasemin'den

"Ödümü patlattın Devran!"

Kapı merceğinden baktığımda onu görünce inanılmaz rahatlamıştım. Elim hızlı atan kalbimin üzerindeydi hâlâ.

"Korkuttuğum için özür dilerim Yasemin'im."

Alnımı öptükten sonra paltosunu asmasını izledim. Hareketlerinde bir tutukluk veya bir dalgınlık vardı gibi sanki.

"Aç mısın ?"

Zoraki bir tebessümle cevap verdi.

"Yok aç değilim, teşekkür ederim. Ben uyuyacağım hemen ama sensiz uyuyamam."

Çok yorgun ve bitkin gözüküyordu ama daha çok zihnen yorulmuş gibiydi. Kafasına taktığı bir şeyler vardı. Dinlenmesi gerektiğini düşündüğüm için sabaha erteledim sorularımı.

Odaya girdiğimde gri eşofman ve beyaz bir tişört giymiş olan kocamı gördüm. Yatağa oturmuş bacaklarını ayırmış ve eğilip iki dizine dirseklerini yaslamış halde kara kara düşünürken buldum onu. Gözleri gri duvara sabitlenmişti. Sabaha kadar sabredemeyecektim sanırım.

"Devran, neyin var?"

Yarınnına usulca oturdum ben de. Dizindeki elinin üstüne elimi koydum ve baş parmağımla yavaşça okşadım. Bana bakması için boştaki elimle çenesinden tutup kendime çevirdim o güzel yüzünü.

"Birine bir şey mi oldu?"

Başını iki yana salladı. Elimden tutarak yatağa uzandırdı beni, ardından kendi de yanıma uzanıp göğsüne çekti bedenimi.

"Sadece yorgunum. Uyuyalım hadi karıcığım."

...

Tüm gece Devran eli karnımda huzursuz bir yüz ifadesiyle uyumuştu. Ben de arada uyanıp onu konrtrol ediyordum. Kalbi ağrıyor olabilir mi diye. Ya da bir sıkıntısı var mı diye.

"Günaydın."

Elinde ekmek poşeti ile mutfağa giren Devran'la arkamı döndüm.

"Günaydın. Kapı sesi bile duymadım. Dalmışım."

"Nasılsınız? Canının istediği bir şey var mı?"

"O iyi merak etme. Bugün için randevu almıştım beraber gidip görelim diye. Gelirsin değil mi?"

"Tabi ki gelirim Yasemin. Hem benim de sormak istediğim sorular vardı doktora."

Tekrar o dalgın hallerine dönmüştü.

Sessiz geçen kahvaltının ardından Devran'ın elalarına baktım kirpiklerimin altından.

"Canını sıkan konuyu benimle de paylaşır mısın kocacığım, lütfen."

"Bana öyle tatlı tatlı bakma hatun."

Sonra ikimizde ciddileştik.

"Ben sorumsuz davranmış gibi hissediyorum kendimi. Kalp hastalığımın olduğunu bile bile bir bebeğimizin olması. Yani ben bunu nasık düşünemedim. Ya benim gibi kalp hastası olursa diye ama bir yandan da bu doğal bir şey gerisi Allah'ın takdiri. Buna üzülmem yanlış mı ya da riskin olduğunu bile bile çocuğumun olacağına sevinmek bencilce mi? Birkaç gündür bunu düşünüyorum. Kafam o kadar karışık ki sadece onda da bu hastalığın çıkmaması için dua ediyorum."

Ne diyeceğimi bilemediğim bir an yaşıyordum.

Ben de daha önce bu olasılığı aklıma getirmemiştim. Ama bu kesin değildi ki ya da bebeğimizde de olursa bu hastalık Allah korusun ona bir şey olacak değildi.

Dışarda yağan yağmurun kokusu eşliğinde sustuk. Dakikalar sonra ilk konuşan ben oldum.

"Devran bunları düşünürsek işin içinden çıkamayız. Hem artık o bizimle. Sadece mutlu olup dua etmekten başka yapacak bir şeyimiz yok. Senin doktora sormak istediklerin bu konuyla ilgiliydi değil mi?"

Başını salladı sadece.

Sarıldım hemen kocama. Birbirimize sığındık.

...

Kahvaltıdan sonra ortalığı betaber toplayıp hazırlanmıştık. Ben her şeye rağmen bebeğimi göreceğim için heyecanlıydım. Devran da üstündeki durgunluğu atmış gibiydi konuştuktan sonra.

Doktorun bizi çağırmasını beklerken ellerimiz sıkı sıkı tutunmuştu birbirine.

"Yasemin Varoğlu. Muayene sıranız geldi."

Derin bir nefes alarak ayağa kalktık.

"Evet. Hoşgeldiniz. İlk önce bebeğinize bakalım sonra sormak istediğiniz sorular varsa sorarsınız."

Güler yüzlü Doktor Hanım'ın enerjisi bize de geçmişti. Sedyeye uzanıp karnımı açtım.

"İlk kontrol mü?"

"İkinci gelişim hastaneye."

Geçen geldiğim özel hastaneye gelmek istemiştim. İlk hamileliğim olunca özenmiştim.

" Hamileliğin iki ayındasınız. Çok küçük olduğu için göremezsiniz ama bir sıkıntı görünmüyor. Bundan sonra ayda bir kontrole bekliyorum sizi."

Toparlanıp doktorun masasının önündeki sandalyelere oturmuştuk.

"Doktor Hanım ben kalp hastasıyım ve çocuğumda da bu hastalık olacak diye çok korkuyorum."

Devran'ın endişe dolu sesi içimi sızlatmıştı.

"Endişelenmekte haklısın ama risk her zaman var. Artık ortada bir bebek varken yapacak çok da bir şeyimiz yok zaten ama unutmayın ki sizde hastalık olmasaydı bile çocuğunuzda başka bir hastalık da çıkabilir. Bunları düşğnerek ne siz be anne üzülsün. Moral çok önemli. Ben birkaç vitamin yazacağım onları da alın mutlaka."

Doktorun yanından çıktıktan sonra kafamız dağılsın diye canımın sütlaç çektiğini söylemiltm Devran'a ve şu an tatlı yemeğe gidiyorduk. Bugün kafe Leyla ve Pamir'e emanetti.

"Ne alırsınız efendim?"

Çok sakin bir pastaneye gelmiştik. Cam kenarına oturmak istemiştim. Pastane mis gibi çiçek kokuyordu.

"Sütlaç istiyorum ben. Bir de profiterol. Bir de limonata ama çilekli."

Menüye bakar bakmaz iştahım açılmıştı.
Devran bana gülerek bakıyordu.

Siparişlerimiz geldiğinde hiç ara vermeden hepsini yemiştim. Geriye yaslanıp karnımı okşadığımda Devran'ın çatalı elinde bana şaşırmış bir halde baktığını gördüm. Biraz utanmıştım.

"Yarasın benim karıma."

Gözüm onun söylediği dilim pastaya kaydı.

"Yemeyeceksen ben yiyebilir miyim kocacığım?"

...

Sınır geçilmedi ama yine de atıyorum.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Yasemin Zamanı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin