gün 1¹

130 8 19
                                    

Bu fan fiction'da canlandırılan kişi, kurum ve kuruluşlar ne yazık ki hayal ürünü değildir.

-

Hava sıcaklıyordu. Artık kafamdaki berenin yerini, şapka alıyordu. Üstümdeki hırka, geceler için battaniye oluyor, titrek bedenimi ısıtıyor. Tehlikelerden 'fazlasıyla' koruyordu.

Her şey, tenime değen her şey günü geçtikçe, zamanı geldiğinde değişiyordu.

Peki ya pis kan?

Damarlarımda akan, hatta belki akmak bile istemeyen o pis kan?

O değişmiyor.

Bir virüs gibi önce benim vücuduma sonra beni bulan herkesin vücuduna, yavaş yavaş işliyordu.

Başka bir vücut için, onu yaşatmaya çalışırken, öldüm.

Burnuma gelen, pis, iğrenç ve en az benim kadar katkısız kokulara karşın, derin bir iç çektim.

Solumda duran iki şeye baktım.

Bira ya da uyuşturucu?

En azını yapmaya çalışıyordum. İşler zaten kesattı ve kör kütük uyuşmak, hissetmemek, gerekmiyordu.

Yerdeki birayı elime alıp, kapağını açarak birkaç yudum aldım.
Normalinden daha ekşimiş olan tadı, bozulmaya meyilli olduğunun bir göstergesiydi.

Ayak sesleri yükselirken, kafamı yavaşça eğmiş ve beklemiştim.

Herkese kolay kolay bakmayacaksınız.

Tabii, eğer illegal bir iş içindeyseniz.

"Selam."

Duyduğum erkek sesi ile kafamı yukarı kaldırmış, ona bakmıştım.

Sarı saçlı, mavi gözlü, biraz zengin, biraz hırpalanmış, biraz buralı değil.

Kafamı onaylar anlamda sallamış, bir şey demek yerine zehrimden bir yudum daha almıştım.

O ise, dikkatle etrafına bakmış, oturmak için bir sandalye arıyor gibiydi.

Benim tahminim doğru çıkarken, o da biraz uzaktaki küçük tabureyi almış, masamın kenarına gelip oturmuştu.

Yine hiçbir şey demeden, tepkisizce bekledim.

"Uyuşmak istiyorum."

Dediği şeyle, elimdeki şişeyi küçük masaya bırakmış ve boğazımı temizlemiştim.

"Ne kadar istiyorsun?"

Kıkırdamıştı.

Komik olan bir şey yoktu.

"Ah, şey... Aslında, ilk seferim."

Taşların altındaki küçük torbadan bir paket, tozlanmış paketin içerisinden bir hap çıkarmıştım.

Yerimde doğrulup, tekrar ona baktığımda, elimdeki hapı ona doğru atmıştım.

Hapı tutup, tekrar kıkırdamıştı.

"Uhm, ben... Bunu nasıl içeceğimi bilmiyorum."

Toy durmuyordu ama gerçek bir velet gibi konuşuyordu.

"Şu sikik şeyi ağzına at, tamam mı? Sadece."

Yine gülmüş, elindekini ağzına atmış ve zorluklar içerisinde başarmıştı.

"Ne sikime yolun buraya düştü?"

Hayır, Gen. Normalde sormazdın.

Çaprazımdaki, sürekli gülen bedenin yüzü düşmüştü.

"Eşimle kavga ettim."

Bu sefer, büyük bir kahkaha olmasada, tebessüm ettim ve kafamı iki yana salladım.

"Ah, şu kadınlar."

"O bir erkek."

Daha cümlem yeni biterken, üstüne bir cümle daha eklemişti. Ona dönmüştüm. Biraz önceki hâlinden eser yoktu.

"Ah, kusura bakma."

Hiçbir şey dememiş, önüne bakmaya devam ediyordu.

Sorma Genzo, sorma.

"Problem nedir?"

Önce bana bakmış sonra tekrar mutsuzca önüne dönmüştü.

"Aslında, onunla sürekli kavga ediyoruz..."

Dudağındaki yarayı fark ettim. O da, fark ettiğimi fark etti. Tedirgince konuştu.

"Hayır, o sadece bu sefer oldu. Genelde sözlü kavga ediyoruz... Sinirlenince etrafındaki şeylere zarar verir. Bana değil... Sadece..."

Dedikleri umurumda değildi, sadece ona biraz daha yaklaştım.

Dedikleri niye umurundaydı?

Elimi dudağının patlamış tarafına götürürken, sertçe bileğimi tutmuştu.

"Sikeyim! Celladına aşıksın resmen!"

Elimi ondan kurtarıp, diğer kolumun üstüne koymuştum.

"Ben onu seviyorum, o da beni. Birbirimize aşığız."

Ben hiçbir tepki vermiyorken, o ayağa kalkmış, gitmeye hazırlanıyordu.

"Borcum ne kadar?"

Gülmüştüm. Alkolün verdiği yavaş etkiyle gelen, sarhoş bir gülmeydi bu.

"Emin olun paraya hepinizden fazla ihtiyacım var. Yani, biraz bahşiş versen hiç fena olmaz."

Bir tebessüm ile, cüzdanından para çıkarırken konuşmuştu.

"Haberin olsun, bu hiç iyi bir pazarlık yöntemi değil."

Bana uzattığı parayı alırken, sohbeti sürdürmüştüm.

"Haberin olsun, içinde bulunduğum durumda parayı nasıl kazandığım umurumda bile değil."

Aldığım parayı, aynı taşın altına koyarken, durmamıştı.

"Dikkat et, polisler seni yakalamasın."

Masamdaki bira şişesini eski yerine koymuş ve ona dönmüştüm.

"Polisler, beni görmezler."

drugs and schneider ✰ schneigenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin