Tekel dönüşü, yine ayrı yere, yuvama gidiyordum. Açtığım kapağı yere atarken, şişeden birkaç yudum almış, adımlarımın yalpalamasına sebep olmuştum.
Yerime geldiğimde, durup, birkaç saniye orada oturan kişiye baktım. Umursamadan, yerde duran ağaç kütüğünün üstüne oturmuş, taburedeki bedenin bana dönmesini sağlamıştım.
Neredeyse 1 haftadır yoktu. Tek tük müşteriler gelmişti ancak o, belli ki zorlanmıştı.
Elimdeki şişeyi yere koymuş, cebimden bir sigara ve çakmak çıkarmıştım. Sigarayı kurumuş dudaklarımın arasına koyup yakarken, bana dik dik bakıyor ancak hiçbir şey demiyordu.
Sigaranın dumanını üflerken, aynı zamanda ona 'ne var?' dermiş gibi bir bakış atıyordum. Anlamış olacak ki derin bir nefes alıp konuşmuştu.
"Aldatılıyorum."
Gözlerimi kısaca kırpıp, yavaşça ve kısa bir süreliğine başımı sallamıştım.
"'Sanırım', aldatılıyorum."
Sigaranın külünün düşmesi için, işaret parmağımla iki kere ucuna vurmuş ve yerdeki birayı elime almıştım.
"Tamam."
Gözlerini kısmış ve sesini az öncekinden daha yüksek çıkarmıştı.
"'Tamam' diyeceğine bana yardım et."
Ayağa kalkmış ve ona doğru bir adım atmıştım.
"Uyuşmak mı istiyorsun?"
"Hayır! Kafan neden sadece buna çalışıyor?!"
Hiçbir şey dememiş, kısık, yorgun gözlerle onu izliyordum. O, bu hâlime karşın, kasılmış yüzünü gevşetmiş ve ses tonunu normale ayarlamıştı.
"Özür dilerim."
Geri yerime oturmuş, arkama yaslanmıştım.
"Benden ne istiyorsun?"
Biraz tedirgin ve kekeleyerek konuşmuştu.
"Siz biraz şeysiniz..."
"Serseri?"
Ellerini ve kafasını iki yana sallarken, yine tedirgince ve yüksek sesle konuşmuştu.
"Hayır, hayır! Beni yanlış anladın! Öyle demek istemedi-!"
"Sadede gel."
Fazla gevezeydi.
Susturulması gerekiyordu.
"Şey... Eminim bu illegal işleri yapan başka arkadaşların vardır..."
Doğrulmuş ve kaşlarımı kaldırarak ona bakmıştım.
"Hacker mı istiyorsun?"
"Ah, şey, eve-"
"Başka kapıya."
Elimdeki sigarayı yere atıp, ayakkabımla sertçe üstünden geçmiş ve yeni bir tanesini çıkarıp yakmıştım.
"Lütfen, çok ihtiyacım var!"
Bıkkınlıkla cevap vermiştim. Sus artık.
"Sana neden bu konuda yardım edeyim?"
Dudaklarım arasındaki sönen sigarayı tekrar yakmış, kısa ama bir o kadar sinirlice bir küfür savurmuştum.
Gelen sert sesle, masadaki önce bir tomar paraya sonra masanın arkasındaki sarı saçlıya bakmıştım.
Gurur yapmanın zamanı değildi ki bu bir gurur meselesi bile değildi. O paraya, ölümüne ihtiyacım vardı.
"Bana eşinin bilgilerini ver."
-
Elimdeki, cebime koyduğum için buruşmuş olan kâğıda baktım. Orada yollarımızı ayırmıştık ve ben, hemen gerekeni yapmak için yola koyulmuştum. Bu iş hemen bitsin ve kurtulayım istiyordum.
Yaklaştığım yıkık dökük ve terk edilmiş binaya doğru yürürken, hızlıca etrafıma bakmış ve merdivenlerin oradan aşağıya inmiştim.
Cebimdeki anahtarı çıkarıp, siyah, demir kapıyı hızla açmış ve gözden kaybolmuştum.
Loş ışıklı, kırmızı bir odaydı burası sadece. İki tane her yeri sökülmüş eski bir kanepe, bir masa, bir külüstür ve güçlükle çalışan bilgisayar, birkaç bardak, üç sandalye, üç Brezilyalı.
Tabii, tuvalet için açılan başka bir kapı.
Masa başında oturup, bilgisayar ile uğraşan Leo'nun yanına gittim. Birkaç adım uzağımızda, Carlos ile Natureza, biranın içine bir çeşit toz döküyor, ölüme oynuyor, kahkaha atıyorlardı.
"Geberin."
Dediğimi umursamamış, kahkalar ile gülmeye devam ederlerken, ben işime, Leo'ya dönmüştüm.
"Bu adamı istiyorum."
Elimdeki kâğıdı Leo'nun önüne koymamla beraber gülmüş ancak hiçbir şey dememişti.
Ben de oradan uzaklaşmış, kanepeye doğru giderken, yerde oturan Carlos'a bir tekme savurmayı ihmâl etmemiştim.
-
Gözlerimi açarken, bir horlama sesi yükseliyor, beni deli ediyordu. Yarım açılmış gözlerimle etrafa bakmış, diğer kanepede horlaya horlaya uyuyan Natureza'yı görmüştüm.
Doğrulmuş ve 'ayılmak' adına ellerimle gözlerimi ovuşturmuştum.
Karşımdaki duvara yaslanarak öylece oturmuş olan Leo, gülmüştü.
"Günaydın."
Ayağa kalkmış ve odanın biraz ortasına geçmiştim.
"Ne kadar oldu?"
Benimle beraber ayağa kalkmış ve tekrar gülmüştü. Bu sefer dişleri gözükmüyordu. Sadece yüzünde bir tebessüm vardı.
"Neredeyse 2 saattir uyuyorsun."
Derin bir nefes vermiş ve asıl konuya dönmüştüm.
"Hâllettin mi?"
Fotoğrafları astığı karanlık yere doğru giderken, onu takip etmiştim. Fotoğrafların yanına ulaştığımızda bana dönmüştü.
"Bunları neden istedin?"
Fotoğraflara baktım.
Bir erkek ve bir kadının fotoğraflarına.
Yarısından fazlası cinsel içerikliydi. Aşk vardı, tutku vardı, haz vardı ancak bunlar, sadece cinsel aşk, cinsel tutku ve cinsel hazdı.
Bu fotoğraflar, her kişiye pek fazla haz vermeyecekti.
Saliselik bir yüzümün buruşmasından sonra yanımdaki Leo'ya baktım.
"Bunları yok et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
drugs and schneider ✰ schneigen
FanfictionGenzo Wakabayashi, uyuşturucu sattığı adama aşık olur.