Bu günün lanetli gün olduğunu bilerek kalktığımda, bütün ortak salonu yiyebilecek kadar açtım. Mecaz değildi bu metobolizmam hızlanmıştı ve çok daha fazla yemem gerekiyordu.Ortak salona doğru neredeyse koştuğumda en insanlardan uzak yeri bulmaya çalışırken kolumda bir el hissetmem ile bakışlarımı o yöne çevirdim. Bana bakan James masum gülümsemesini takınarak konuşmaya başlamıştı
-Bizimle oturmaya ne dersin? Hem Lily konusunu da konuşuruz.
-Üzgünüm James ancak cevabım hayır.
Klasik sohbeti geride bırakırken artık açlıktan bayılacağımı hissediyordum.
- Eğer ki oturmazsan James, Lily işini batıracak çünkü hemen 3 kişi ötesinde oturuyor ve etrafına bak boş yer yok.
Sirius'un dediği şey ile etrafına bakındım. Dediği gerçekten doğruydu boş yer yoktu yada benim yavaştan gözlerim karardığı için göremiyordum. Açlığım inadımdan üstün geldi ve bana yer açılan Remus ve James'in ortasına oturdum.
Sırıtan 3 Çapulcuyu yok sayarak hemen tabağına 3 böbrekli börek 4 doksi yumurtası ve kalan ne bulduysam doldurup yemeye başladım.
(Böbrekli börek ve doksi yumurtası HP evreninde olan yemeklerdir)
Bunları öğle yemeğine kadar çoktan yakmış olucağımı bildiğim için rahatdım ve biten yemeklerin yerlerini başkaları ile doldurarak hızla yiyiyordum.
Öyle ki bana ağızları açık olarak bakan Çapulcuları bile fark etmemiştim tabağımın bir kez daha boşaldığını gördüğümde doldurmaya yeltenmiştim ki Sirius elimden çatalımı aldı.
-Hey hey hey küçük. Biraz daha yersen patlayacaksın.
Doğruydu, normal bir günde bu kadar yeseydim kesinlikle patlardım ancak şu anda bir bu kadar daha yemek istiyordum.
-Ne kadar yiyeceğimi bence ayarlayabilirim Sirius ve gerçekten bu gün çok açım lütfen çatalımı verir misin?
Tereddüt ile çatalımı bana veren Sirius'dan tam alırken çatalı James kaptı.
-Hayatta veremeyiz, bu kadar çok yiyemezsin sonra mide fesatı geçirirsen beni Lily-Çiçeğim ile kim bir araya getirecek?
Çatalımı geri alamayacağını anladığımda Remus'un yanda duran çatalını alıp yemeğime geri döndüm. Bana atılan garip bakışlara aldırmamaya özen gösteriyordum.
•
•
•Akşam gelmişti, stresden dolayı parmak eklemlerim ile oynarken kırıcağımdan şüpheliydim önümde Profesör McGonagall arkamda ise profesör Flitwich ile birlikte demir odaya gidiyorduk.
Sonunda vardığımızda ellerime takılan soğuk metaller bileklerimle beraber içimide acıtıyordu ayaklarım kelepçelerle beraber duvara mühürlendiğinde son tılsımlar ve mühürlemeler yapılıyordu.
Profesörler bana şans dileyip, sabahleyin alacaklarını söyleyip giderlerken ağlamaya başlamıştım. Dönüşüm acılı bir süreçti ve aslında benim bu hale gelme sebeplerinden biri olan Merlin'e yalvarıyordum.
Ayın çıkmaya başladığını hissettiğimde bütün kaslarım yırtılmaya başlamıştı. Yırtılarak genişleyen kaslarımla birlikte gözlerim sarının en saf halini almış, ellerimin uçları kararmış ve pençe haline dönüşmüştü. Zehir keselerim patlayıp ağzıma aktığında son adım olarak ruhum da bölünmüştü.
Hızlı ama acılı sürecin ardından uzun bir süre çığırdım demirleri yırtmaya çalıştım. Bunları ben yapmıyordum ancak benim bedenimde olan olayları bir filmmiş gibi izliyordum.
Artık iyice sinirlenip çığırdığımda demir bir kağıt gibi yırtılmıştı. Ruhumun bir bölümü kazandığı zaferi kutlarken benim olduğum parça ise kelepçelerin dayanması için yalvarıyordu.
Bir anda durduğumda ne olduğunu anlayamadım yavaşça kafamı demirlere yaklaştırıyordum. Ağzımdan damlayan zehir demirleri eritirken canım yanıyordu ancak şu anda bu düşündüğüm son şeydi
Son bir tane kelepçe kalmıştı ondan sonra sadece mühürler ve tılsımlar ile korunuyor olacaktım ve benim için bu aşılması çok zor bir şey değildi.
Ayağımdaki son zincirden de kurtulduğumda koşarak ormana doğru gidiyordum bazenleri mühürlere çarpsamda ses ile yıkıla biliyordu. Şu anda Hogwarts'a doğru son süraat ilerliyordum ve bir yandan da ruhumun benim olan tarafı ile birlikte deli gibi korkup bir mucize bekliyordum.
Bağıran barakaya yaklaştığımızda ani bir duruş gerçekleştirerek adımlarımı ağaça doğru yönlendirdim bana doğru dallarını savuran ağacın dallarından kurtulurken küçük bir giriş olduğunu keşfettim ve kokular inanılmaz derecede beni buraya çekiyordu.
İçeride kişiler vardı, tahminimce çok büyük olmayan bu yerde onları öldürecektim. Merlin'e son dualarımı da ederken bedenim içeriye doğru girdi
Gördüğüm manzara beni şoka uğratırken onlar da beni gördüklerine şaşırmışa benziyorlardı. Her ne kadar değişsem ve kıyafetlerim iyice yırtılsa da ben olduğum anlaşıla bilirdi. Koşarken parçaladığım bir kaç hayvanın kanı her yerime kırmızı rengini sunarken canavar gibi göründüğüme emindim.
Bir anda ortada ki kurt adama doğru koştum beni fark eden kurt adam, köpek ve geyikten kurtularak bana doğru gelmeye başladı ikimizde pençelerimizi birbirimize doğru savururken zehrim ile derisini yakıyordum o ise beden büyüklüğünü kullanarak beni oldukça yaralamıştı.
Bedenim kurt adam ile savaşırken ben ise onun kim olduğunu düşünmekten kendimi alamıyordum sorular kafamda çok fazla birikmişti
Hogwarts da benden başka özel olan kişiler var mıydı?
Bu çocuk kimdi?
Köpek, Çatal boynuzlu geyik ve farenin kurt adamla ne işi vardı?
En büyük soru ise buradan hangimizin cesedinin çıkacağıydı.
Yaza yaklaştığımız için kısalan geceler ile bir şansımız olsa bile henüz güneşin doğmasına yarım saat vardı o da bende çok fazla yara almıştık. Normal halime döndüğümde ayakta bile duramayacağımı biliyordum ancak karşımdaki kişinin nasıl olacağı hakkında hiç bir fikrim yoktu.
En az benim kadar yara almıştı ve hem yara vermeye hemde almaya devam ediyordu. Böyle giderse buradan ikimizinde cesedi çıkacaktı. Barakadan ayrılan farenin nereye gittiğini merak ediyordum. Tahminim doğruysa bir animagusdu ve beni birine söylemesi durumunda tam anlamı ile biterdim.
Bu sırada içeriye giren McGonagall ve Dumbledor kurt adamla aramıza bir duvar örmeye çalışıyordu
En sonunda Dumbledor bir duvar örmeyi başardığında ikimizde bu duvarı yıkmaya çalışıyorduk McGonagall'ın yardımları ile birlikte ayakta tutulmaya çalışılan duvar bizi yaklaşık 15 dakika boyunca oyalamayı başarmıştı.
Duvar yıkıldığında birbirimize doğru koşarken kontrolün geri geldiğini hissedip geri gittim kurt adamda aynı şekilde geri giderken kaslarımın yırtılma hissi ile hem güneşin doğduğunu anlayıp hem de bu korkunç acıya karşılık olarak çığlık attım.
İnsan formuma dnüştüğümde ise en son bana doğru koşan McGonagall ve şokla bana bakan 3 adet Çapulcu görüyordum
Gerisi ise kocaman bir karanlık.
Okuduğunuz için teşekkürler ☺️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Golden Eye | Remus Lupin
FanfikceRemus Lupin kendini bir "canavar" olarak görüyordu çapulcular ise ona canavar olmadığını öğretti ama yinede Remus başka hiç kimseye çok samimi olamaz her şeyi anlatamaz bir ilişki kuramazdı. Peki ya başka bir "canavar" ile yakın olabilir mi?