Ellerim cebimde yürürken soğuktan burnum yandığı için nefes alış hızımı düşürmüştüm. Eve ne kadar hızlı varırsam o kadar mutlu olacaktım. Hafif kar yağışıyla dolaşmak istemiştim, şansıma tipiyle karşılaşmıştım.
Duyduğum bağırış sesiyle kafamı kaldırıp arkama döndüm. Biraz önce önünden geçtiğim ara sokaktan gelmişti. Geri dönüp baktığımda siyah kapüşonlu bir adam ve teyze gördüm. Teyzenin çantasını almaya çalışan adamı fark edince koşarak yanlarına vardım ve adamın elini çekmeye çalıştım. Almak üzere olduğu için bırakmamıştı, ben de yüzüne doğru bir yumruk sallayıverdim.
Tanrım, burnum aşırı yanıyor ne olur bitsin bu ıstırap.
Adam yere sendeleyince çanta ve teyze kurtulmuştu. Teyzenin teşekkür nidaları arasında yerdekinin kaçmaması için ensesinden tutup kaldırdım. Kapüşonunu ve maskesini indirdikten sonra gözümün içine dalan irislerden "Hay sikeyim." küfrünü işittim.
Hatırladığım kadarıyla biz küfrederken kızardın... Jay Park?
Benden çok şaşırmış olmalıydı, ben de tek kelime edememiştim. Nefes almayı bırakmıştım, acım biraz dinmişti dolayısıyla. Ama sadece burnumun dinmişti, şimdi de yüreğim acımaya başlamıştı.
Gözlerimiz teyzenin polisi arayacağını söylemesiyle ayrılmıştı. "Sen de ne dilersen dile yavrum." demişti bana ithafen.
"Teyzeciğim, o zaman polisi aramasanız olur mu?"
Özür dileyip teyzeyle yollarımızı ayırdığımızda Jay'le sokakta tek kalmıştık. Tek kelime etmeden uzaklaşacağı sırada kolundan tutup durdurdum onu. "Üşümüyor musun hırkayla?"
Söylemesine gerek yoktu, duruşundan belliydi. Üstümdeki montu çıkarıp itirazlarına rağmen ona giydirdim. Kolumu omzuna atıp ters istikamette yürütmeye başladım. Ağzımızı bıçak açmıyordu, nereye gittiğimizi de sormamıştı. Apartmanıma girdiğimizde hasta olacağımı çok net anlamıştım ama onun öyle kalmasına izin veremezdim.
Tanrım, gerçekten gasp ile geçinecek durumda mıydı?
Zaten ikinci katta olan daireye asansör kullanmadan vardığımızda montumun cebinden anahtarımı vermesini istedim. Kapıyı açtığımda da "Ben geldim." diye seslendim. Jay "Biri varsa gelmeyeyim." dediği sırada Jake karşımıza gelmişti. Jake de Jay de böyle bir şey beklemiyordu, ortamın gerginlik seviyesini azaltmak adına "Of, dondum. Sıcak çikolata yapayım da ısınalım." dedim ve ellerimi ovuşturarak içeri girdim. Jake'in yanından geçerken hafifçe gülümsedim, mesajı almış olmalıydı ki Jay'i içeri buyur etti.
Jay salona geçerken Jake peşimden mutfağa geldi, kolumu cimcikleyip "Bu nereden çıktı?" diye fısıldadı. Cevap vermek yerine fincanları çıkarırken "Sıcak çikolata ister misin?" diye sordum. Memnuniyetsiz bir ifadeyle konuştu. "İstiyorum, mevzu derin gibi."
Gülümseyip içeri geçmesini istedim. Bu kadar gergin bir ortam olmamalıydı. Biz, çok yakın arkadaşlardık.
Üç fincan sıcak çikolatayı tepsiye koyup salona geçtiğimde Jay'in montu çıkarmak yerine daha çok sokulduğunu, Jake'in ise karşı koltukta oturup zemini izlediğini gördüm. İkisine de fincanlarını verdikten sonra Jay'in yan tarafına oturdum. Üstüme battaniye almayı da ihmal etmemiştim, çok üşüyordum.
"Vay canına, bu ne sohbet muhabbet kırk yıldır görüşmüyor gibisiniz."
Beni takmadıkları için Jay'e soru yöneltmeye karar verdim. "Nasıl yaşıyorsun? Kalacak evin yok mu?"
"Yok. Hırsızlık yapıyorum." Direkt itiraf etmesi beni bile şaşırtırken Jake ilk defa duyduğu için "Bu ne demek?" diye çıkışmıştı.
"Hırsızlık yaparken yakaladım."
Jake gözlerini fal taşı gibi açıp Jay'e döndü. Jay ise kafasını yerden kaldırmıyordu. "Aptalsın." diyerek sıcak çikolatasını yudumladı Jake. Bu sefer Jay "Bazı şeyler herkes için şanslı gelişmez." diyerek bize bakmıştı. Yine ortamı toplamak için "Çok da şanslı değiliz, çalış-" diyecekken Jay lafı ağzıma tıkayıp "O kadar şanssızdık ki Beomgyu öldü ve bu hallere düştük." dedi.
Konuşmanın varacağı yer beni korkuturken Jake ayaklanıp gitmeye çalıştı. Geçerken gözüme baktığında neyse ki bakışlarımla geri oturttum. Şimdi giderse daha kötü olurdu.
"Yıllar geçti." dedim, "Hala çocuk gibi kavga etmeyelim lütfen."
Bu sefer Jay ayaklanınca ona baktım. "Tadınızı kaçırdım, gideyim en iyisi. Mutlu, rahat hayatınıza devam edin siz."
Ayağa kalkıp "Bari telefon numaranı ver." dedim Jay'e. Tekrar kaybetmeyi göze alamıyordum. İlk gördüğümde umut bağlamıştım bir kere. Telefonumu alıp kendi numarasını girdi. Jay montumu çıkarıp koltuğun üzerine bırakırken numarasını arattım. Telefon müziği rahatsız edici bir şekilde odayı doldururken Jake bağırıp kulaklarını kapattı.
Jay ne olduğunu anlamaya çalışırken "Kapat şu sesi!" diye bağırıp Jake'e sarıldım. Kulaklarının üzerindeki ellerine ellerimi koyduğumda ağlamaya başlamıştı. Telefon sustuğunda Jay'e "Hangi aptal zil sesini drift ve korna sesi yapar!?" diye kızmıştım. Bilmiyor olması çok normaldi oysa.
Açıklama bekler gibi bakarken "Araba sesinden korkuyor." dedim. "Maalesef hepimiz mutlu ve rahat olamıyoruz."
Su getirmek için mutfağa gittim, bu seferki krizi hafifti, ilaca gerek yoktu. Geri döndüğümde Jay'in Jake'in önünde eğilip yaşlarını sildiğine şahit oldum. Gözlerim dolarken hızlıca kazağımın koluna sildim.
Tekrar eskisi gibi olabilir miydik ki?
Yanlarına gittiğimde bardağı Jay'e uzattım. Jake'in içmesine yardım etmişti, sesi de çıkmıyordu artık. "Hiç dışarı çıkmıyor mu bu?" sorusuna burukça gülümseyip "Hayır, çok gerekli olursa da kulaklıkla son ses müzik dinlerken göz bandı takıyor ve ben yönlendiriyorum." şeklinde cevap verdim. Jake'in nefesleri düzene girerken Jay ve ben de tekrar koltuğa oturmuştuk.
"Enhypen'ı özledim." diyerek kilitli kutudaki konuyu açtığımda Jake tepkisizdi, sonuçta bu halde olmasının sebebi bendim, Jay'di ve Enhypen'dı. Jay kafasını sallayıp "Ben de." dediğinde ihtiyacım olan desteği bulmuştum.
"Enhypen'ı geri getirmek istiyorum." dedim direkt olarak.
"O köprünün altından çok sular aktı Heeseung. Biri arabalardan korkuyor, ben bildiğim her şeyi unuttum, diğerleri nerede, yaşıyorlar mı hiçbir bilgimiz yok. Ayrıca..."
"Beomgyu öldü."
Jay'in sözünü Jake tamamladığında derin bir nefes aldım. "Saygısızlık etmek istemiyorum ama Beomgyu Enhypen'dan biri değildi. Yetimhaneden çıkan çocuklar olarak Enhypen'dık biz. Beomgyu sadece ihtiyaçlarımız doğrultusunda tanıştığımız biriydi."
"Hadsiz davranma. Yakın arkadaşımızdı, ha Enhypen, ha Beomgyu."
"Neden bu kötü olayda bir arada kalmadık da parçalandık Jay? Neden az önceki gibi birbirimizin gözyaşını silmedik de birbirimizi ağlatan olduk? Jay, gerçekten anlayamıyorum, yediremiyorum bize. Neden sorusunun cevabını kaç gün, kaç gece, kaç yıl düşünsem de bulamıyorum."
Sesimin biraz daha yükselmesiyle daha etkili olacağını biliyordum. Jake gibi veya Jay gibi dışarıdan kötü gözükmüyor olabilirdim, daha çok içten yaşıyordum her şeyi. Mutlu, iyi olduğumu söyleyip gitmelerine katlanamazdım.
Jay ayağa kalkıp "Katilsiniz çünkü." dediğinde Jake de ayaklandı. "Ağzını topla."
"Belki sen öldürdün?"
"Belki de sen, nereden bilebiliriz?"
Aralarına girip "Kimsenin katil olduğunu düşünmüyorum." dedim. Kavgalarını kesmeye yetmemişti. Jake "Kendisi sanki çok temizmiş gibi bize katil diyor. Hırsızlık yaparak yaşamasa inanacağım." dediğinde sadece sözlü kavgayla bitmesi için tanrıya yalvarıyordum.
"Katillerle takılacağıma hırsız olmayı yeğlerim. En azından kapatılamayacak yara açmıyorum."
Jay çat kapı evden çıktığında Jake de odasına gitti.
Kesinlikle Enhypen'ı toplayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear god, please save my mind.﹕enhypen
Fiksi Penggemar"Pistten adımız silinmeden önceki son yarışımızdı. 'Kazanmadan gelme.' Tanrım..." ▞▞▞▞▞▞▞▞▞▞▞▞ enhypen fanfic. additional characters: Beomgyu from TXT. Kyungmin from TWS.