Yine iğrenç bir sabah,yine çift kişilik siyah bir yatak,yataktan aşağı düşmüş gri yorgan ve gri kılıflı yastıklar... Yanımda öten iğrenç alarmı kapatmak için siyah ve griden oluşan odamla uyumlu olan komodinime uzatıyorum elimi.Alarmın solundaki kapatma düğmesine basıyorum, sonra uyuşuk uyuşuk bir kaç dakika her zaman gözümü açtığım odamı süzüyorum.Yavaşça yerimden kalkıp dün gece uykusuzluğun bana armağanı olan gözlerime bakıyorum.Karanlık görünüşümün aksine 10 yıl önceki güzelliğini gösteren, ışıltısı hala sönmemiş olan sarı ve mavinin karışımı gözlerim..
Ağır adımlarla lavaboya gidip lanet okul günüme başlamak için yüzümü soğuk suya tutuyorum.Dolabıma aval aval bakip sonunda dizimin nereden baksanız 5-6 cm üstündeki siyah eteğimi giyip üstüne siyah,beyaz yazı baskılı atletimi eteğimin içine sokuyorum. Siyah supralarımı ayağıma geçirdikten sonra saçlarımı salık bırakıp kaykayımı elime alıyorum. Kulaklıklarımı takıp kendimi kahvaltı yapmadan dışarı atıyorum. Güneş ;Henüz sabahın 6 sı olduğu halde en parlak haliyle kendini gösteriyor.Bulutlar güneşin huzurunda diz çökmüş onun parlaklığını sanki daha fazla yansıtabilirmişcesine çekiliyor.Cıvıl cıvıl kuş sesleri , bu saatte işlerinin başlarına geçmek için yola çıkan bir kaç insan... Tipik bir sabah işte... Ama neden hiçbir şey bu kadar göründüğü gibi saf gelmiyor gözüme?
Neden aklı olanlar,düşünebilenler bu kadar kederli,bütün sorunlar sanki kendini buluyormuşcasına hüzünle geziyorlar?
Çünkü,öyle. Ne yaparlarsa haklılar.Bütün sorun onları bulur,sorunlardan kurtulmak için düşünmeye başlarlar bu sorunu nasıl çözmeliyim diye... Düşündükçe daha dibe batarlar.Gün geçtikçe doğru bildikleri her şey yanlış gelmeye başlar ve sanki daha fazla çökebilirmiş gibi çökerler. Ben de bu insanlardan biriyim işte. Güne gözlerimi açtığım her andan nefret ediyorum.Sanki kalbimin olduğu yerde artık bir canavar var ve her nefes aldığımda,her kan pompalandığında tırnaklarıyla parçalara ayırıyor ve nefes almamı engelliyor.Yavaşça boğulmaya başlıyorum ve içimdeki kan gölüyle baş başa kalıyorum...
Bazen oksijen kaybı olduğumu düşünüyorum. İnsanların bana bakışları,benimle ilgilenme çabaları böyle düşünmeme sebep olabilir. Aslında bakarsanız,hiçbir şey umurumda değil. Acı mı çekiyorum,insanlarla anlaşamıyor muyum umurumda değil.Ben böyle sonuna kadar yaşayıp,Azrail e emir geldiğinde canımı almasını bekleyeceğim.
Kaykayımı okulun merdivenlerinin önünde durdurdum ve ilerleyeceğim yöne bakmaya başladım. İşte acı dolu bir güne daha merhaba...
![](https://img.wattpad.com/cover/41795047-288-k469574.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Yaşamayı Öğret
Teen FictionOkyanusun derin ve sonsuz gibi görünen sularında kendini kaptırmış biri... Çırpındıkça dibe batan,bi o kadar yalnız biri... Onu kurtarabilecek biri olacak mı peki ? Bu ilk kitabım değil ancak içtenlikle yazdığım tek kitap umarım beğenirsiniz...