Minho abinin kapıyı çalması ile ayrılmıştık. Sonrasında ise menajerlerimizin ayarladığı araç ile çekim alanına geçmiştik. Tüm gün o kadar yoğundu ki onu düşünecek tek bir anım bile yoktu. Arada onun bakışlarını yakalasamda pek düşünmeden sadece işimi yapmaya çalıştım. Aklımın herhangi bir köşesinden geçerse yaptığım işi doğru yapamazdım. Onu düşünmeye başladığımda beynim sanki çalışmayı bırakıyordu. Sonunda çekim bitmiş ve evlerimize dönebilirdik. Saate hiç bakmamıştım ama çekim alanı kapalı bir alan olduğu için dışarı çıktığımızda şoka girmiştim. Her yer kapkaranlıktı.
Hemen yanımda ki Han'a sokuldum.
"Çok yoruldum..."
Kolunu koluma sarıp kafasını omzuma koydu. Oda çok yorulmuştu. Bu aralarda panik atakları başlamıştı. Bu durum karşısında ona istediğim kadar destek olamamak canımı yakıyordu. Han'ın bende ki yeri çok ayrıydı. Büyük olan ben değildim fakat ona karşı içimde her zaman bir koruma iç güdüsü vardı.
"Bize gelsene. Beraber kalalım bugün."
Han'ın sesi kulaklarımı doldurduğunda anlık olarak tamam diyecektim fakat Bangchan ile aynı evi paylaşıyordu. Gitmem çok mantıklı mıydı emin değildim. Han benden cevap alamayınca kafasını omzumdan kaldırıp gözlerime baktı. Ağzımı açıp tam sen bize gelsene diyeceğim sırada Bangchan'ın sesini duydum.
"Evet Felix bugün bizim eve gel. Hem sana dinletmek istediğim bazı çalışmalarım var."
Tam arkamızdaydı. İyi ki ben cevap vermeden önce konuşmuştu. Bana karşı olan davranışlarının biraz bile olsun değişmesi midemin içinde ki kelebeklerin sürekli olarak uçuşmasına neden oluyordu.
"Bilmem ki yorgun değil misiniz? Sonra da dinleyebilirim."
"Hayır bugün gel işte. Hem seninle uzun zamandır konuşmuyoruz. Yarında izinli günümüzde uyumayı düşünmüyorum."
Han'ın sözleri ile gülümsedim. Uzun zamandır izinli günümüz yoktu. Eskiden sürekli sabahlara kadar oturup sohbet eder. Çıkış yapabilecek miyiz acaba diye kendi kendimize hayıflanırdık. Zor zamanlardı bizler için... Şimdi ise sahip olabileceğimiz en güzel hayranlara sahiptik. Onlar bizim için aile gibiydi.
"Pekala geliyorum o halde. Minho abiye ve Seungmin ile Jeongin'e haber vereyim."
Han'ın kolundan çıkıp beraber arabaya binmemizi bekleyen çocukların yanına gittim.
"Bu gece diğer tarafa geçeceğim. Han sohbet etmek istiyormuş. Birde Bangchan bazı çalışmalarını dinletecekmiş. Yarın gelirim ama beraber bir şeyler yapalım olur mu? Bowlinge gidelim hatta!"
Ben Han dediğim an Minho abinin bakışlarını yakalamıştım. Oda bizden bir şeyler sakladığını sanıyordu. Oysa ki hepimiz biliyorduk. Sadece söylemesini bekliyorduk. Hatta Han bile bekliyordu... Sanırım benim içinde bu durum geçerliydi. Çocuklar biliyordu fakat ben dile getirmediğim sürece asla üstüme gelmiyorlardı.
"Tamam. Eğer sadece Bangchan çağırmış olsaydı seni şuan arabaya atar kaçırırdım ama Han söz konusu..."
Evet Minho abi hepimiz bunu biliyoruz... Onlar arabaya binerken bende el sallayıp onları yolcu ettim. Arkamdan omzuma dokunan eli hissedince kafamı çevirdim.
"Gidelim mi artık? Çocuklar bekliyor."
Menajer abi beni arabaya çağırıyordu. Kafamı sallayarak onayladım. İçimden dua ediyordum. Arabada Bangchan hariç birinin yanında oturayım lütfen. Ben arabaya biner binmez uyuyakalan bir insandım. Uyurken yaptıklarımdanda sorumlu değildim. Kafam kayıp onun omzuna düşebilirdi. Düşse ne güzel olurdu ama... Felix kendinle çelişmeyi kes. Arabanın önüne geldiğimde kafamı içeri uzattım. Han ile Changbin abi yan yana oturmuşlardı. Hyunjin en arkaya uzanmıştı. Zorla onu mu kaldırsam mı acaba? Bangchan yalnızdı ve kafamı uzatır uzatmaz gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. Benim bekleyişim uzayınca Changbin abi huysuzlanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Driving me WILD | CHANLIX
Fanfiction"Beni çıldırtmayı bu kadar iyi biliyor olman... Bir gün bu cümlelerin yüzünden ben seni çıldırtacağım o zaman ne yapacaksın bakalım."