2

56 8 6
                                    

Doktor tüm kontrollerini yapmıştı. Bir şey olmadığını sadece aç kaldığım ve çok efor sarf ettiğim için bedenimin gücünün kalmadığını söylemişti. Doktor kontrollerini yaparken Bangchan hiç odaya girmemişti. Çocuklar başımda beklerken sanırım o içeride bir yerlerdeydi. Son söylediği sözlerden dolayı kalbim hala hızlı atıyordu. Hatta bunu doktorda fark etmiş fakat yaşadığım durumdan dolayı bir semptom olduğunu dile getirmişti. Ayrıca doktor bazı testler yaptırmam için en uygun zamanda hastaneye gelmemi de dip not olarak eklemişti. Çocuklarda odada olduğu için artık bu testlerden kaçışım yoktu yoksa sürekli sorarlardı. Sonunda doktoru evden gönderdiğimiz de çok aç olduğum için mutfağa geçtim. Çocuklarda sanki ilk kez yürüyen bir bebekmişim gibi peşimde heyecanla bakıyorlardı.

''Sizce de bu kadarı fazla değil mi? Yemek yemiyor değilim. Yiyorum sadece diyet yapıyordum.''

Minho abi anında atağa geçip cevabı yapıştırmıştı yüzüme.

''Evet ölüm diyeti değil mi? ''

Suratında ki hem kızgın hem de üzgün ifadeyi görebiliyordum. Onun için duygularını göstermesi zor biri derlerdi fakat nasıl bakacağını bilmen gerekiyordu. Yıllar içerisinde bir aile gibi olduğumuz için tek bir bakışla bile birbirimizi anlayabiliyorduk.

''Böyle devam edecek misin? Yemek yememi istemiyor gibi bir halin var. Biraz daha bana bir şey dersen kendimi odaya kapatacağım. ''

Hararetli bir şekilde konuşurken mutfağa kimin girdiğini fark etmemiştim. Yanımda hareket eden bedeni ancak kelimelerim bittiğinde fark ettim. Kafamı hafif yana çevirdiğimde hala tam anlamı ile siniri geçmemiş bir Bangchan ile karşılaştım. Elini önümde ki tezgaha yaslamış bana bakıyordu.

''Yemeyeceğini mi söyledin yoksa bana mı öyle geldi?''

Sözleri üzerine sertçe yutkundum. Lanet olsun!

''Yiyeceğim sadece onu susturmak içindi.''

Gözlerimi devirip önümde duran tabağı aldım ve yanından uzaklaşmak için salona doğru hızlı adımlarla ilerledim. Tabağımı masaya koyduğumda Jeongin ve Seungmin'de diğer tabakları getirip masaya bıraktılar. Toplamda 4 tabak vardı. Bangchan yemeyecek miydi?

''Bangchan  yemeyecek mi?''

Sorum üzerine Jeongin ve Seungmin birşeylerin eksik olduğunu o an anladılar. Yemeği bize göre sipariş etmişlerdi. Bu yüzden şuan Bangchana yetecek bir yemek yoktu. Bir şeyler yapmamız gerekiyordu.

'' Evde ramen var mı onlardan yapalım ve geri kalanı ortak yeriz?''

Ürettiğim fikir ile Seungmin hemen mutfağa geçti. O bir ramen ustasıdır! Yaptığı bütün yemekler iyi oluyor fakat ramen... Enfestir! İçeriden Bangchan'ın sesini işittiğimde kaşlarım istemsizce çatıldı.

''Gerek yok Seungmin zaten bir arkadaşım ile yemek yiyecektim. Oraya geçerim bende.''

Bir arkadaşın ile yemek mi yiyecektin? Ne hoş!

''Bunlar olmasaydı orada olmuş olurdum çoktan.''

İşte tepemi attıran noktaya gelmiştik. Hırsıma yenik düşüp mutfağa daldım.

''Gelmeseydin? Neden geldin? Mecbur falanda değildin. Madem arkadaşınla buluşacaksın Seungmin boşuna uğraşma arkadaşı ile yemek yemeğe gidiyormuş nasıl olsa. Biz tutmayalım seni. ''

O kadar hızlı konuşmuştum ki normalde bu kadar hızlı rap bile yapmıyordum. Gözlerimin dolması an meselesi olduğu için cevap vermesine izin vermeden mutfaktan çıkıp salona geçtim ve masaya oturdum. Diğerlerini bile beklememeye kararlıydım. Önümde ki tabakta ne olduğu bilmeden yemeğe başladım.
Bir birşeyleri ağzıma tıkıp yemek yerken Bangchan yanıma geldi ve sandalyemi çekip kendine çevirdi. Elimde çatalım, ağzımda yutamadığım kocaman lokmam ile kaldım öylece.

'' Yine aynı şeyi yapıyorsun. Neden sürekli delirtmek için uğraşıyorsun. Ne istiyorsun? Gelmese miydim? Umursamasa mıydım? Ben böyle bir insan mıyım?''

Çatalı tabağın üzerine bırakıp ağzımda ki lokmayı zorla yutmaya çalıştım fakat o kadar büyüktü ki hepsini ağzıma tıkmasaydım keşke. Öksürmeye başladığımda Bangchan sırtıma yavaşça vurdu.

''Bu hırsla yemek yemek pek akıllıca değil. Değil mi? ''

Sonunda ağzımdakiler yuttuğumda karşısında bir kez daha rezil olduğum için kendimi içten içe alkışladım.

'' Neden hala buradasın? Arkadaşın bekliyordur.''

Sözlerim üzerine gözlerini gözlerime sabitledi.

''Takıldığın nokta burası mı? Birisi ile buluşacak olmam mı?''

''Sen söyledin. Bu yaşanmamış olsa orada olacakmışsın ya?''

''Felix... Bir şeyleri zorlaştırmasan mı? Takıldığın nokta burası mı diye sordum. ''

Sinirle ayağa kalktığımda oda dikleşti benimle.

''Takıldım evet! Bir sorun mu var? Bizden daha önemli birileri mi var hayatında?''

'' Bir hayatım var evet. Sizden önemli olup olmaması da sadece beni ilgilendirir Felix. ''

Dişlerim birbirine kenetlenmişti. Bunun sebebi artık sinir değildi. Üzüntüydü... Karşımda böyle konuşmak onun için rahattı. Beni , benim onu gördüğüm gibi görmüyordu sonuçta. Zorda olsa kendimi tutup cevap verdim.

''O halde durmana gerek yok. Gayet iyiyim. Teşekkürler geldiğin içinde. Artık olman gereken yere gidebilirsin.''

Sesimin sakinliği onu da biraz şaşırtmıştı. Biraz önce hırçın bir haldeyken bir anda durgunlaşmıştım. Sandalyeyi çekip masaya yanaştım. Hiç iştahım yoktu fakat şuan odama da gidersem ağlama sesim dışarıya çıkabilirdi. Bunun için o evden çıkmalı sonrasında odama gitmeliydim. Sonunda pes etmişti.

''Görüşürüz Felix.''

''Görüşürüz.''

Sesim resmen fısıltı gibi çıkmıştı çünkü artık dayanamıyordum. İçimden ona hem vurmak hem de sarılmak geçiyordu fakat bu ikisini de şuan yapamazdım. Bu yüzden sanki hiçbir şeyim yokmuşçasına içeridekilere seslendim.

''Yemeğe gelmeyi düşünmüyor musunuz?''

Çocuklar sıra ile içeri girerken Bangchan onlara görüşürüz deyip çıktı.Son bir kez bile bakmadı bana. Sinir bozucu biriydi. Bir tek bana mı böyleydi bilmiyorum fakat öyleydi. Çocuklara da bir şey belli etmemek için tabağımda ki her şeyi midem bulansa bile bitirdim. Yemek boyunca pek konuşmadık.Modumun düşük olduğunun onlarda farkındaydılar. Bu yüzden pek ses etmediler. Yemekten sonra bulaşıkları halledip odama geçmek istediğimi yorgun olduğum içim uyumak istediğimi söyledim. Anlayışla karşıladılar bu durumu, bir insan her gün bayılmıyordu sonuçta.
Odama girdiğimde içimde ki her şeyi dışarı bıraktım. Ağlarken kimse odaya girmesin diye de kapıyı kitlemiştim. İçimden kendime kızarken ağlamaya devam ediyordum. Onu isteyerek sevmemiştim. Onu hangi anda sevmeye başladığımın bile farkında değildim. Sadece olmuştu. Bunu içimde yaşamaya alışmıştım fakat bazı anlarda dayanamıyordum. Tıpkı şuan olduğu gibi. Bazen bana kötü davrandığında ya da sinirlendiğinde içimde volkanların patladığını hissediyordum. Bazen ise o kadar iyi davranıyordu ki... O anlardan hiç ayrılmamak istiyordum. Göz yaşlarım yavaş yavaş azalırken gözlerimde kapanmaya başlamıştı. Uyuyup bunların hepsini unutmak en iyisiydi. Her zaman yaptığım gibi uyu ve unut. Yarın yeniden onun yüzüne bak ve dün gece hiçbir şey yaşamamışsın gibi devam et.

Ne kadar zor olsa da buna mecbursun.

—————————

Tamam en sinirli sensin Felix.

Tamam en sinirli sensin Felix

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Driving me WILD | CHANLIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin