"Buse!"
Alp yerde omuzunu tutarken elindeki bıçak çoktan yere düşmüştü. Bıçağı ayağımla biraz daha uzağa fırlatıp Buse'nin yanına geçtim yüzünde küçük bir kesik vardı. Ama derin gözüküyordu.
Alp'i de alıp dışarı çıktık. Biz çıkarken olayı görenler polisi aramış olmalı ki polisler gelmişti. Alp'i onlara verip Buse'yi alıp arabaya bindirdim.Tim arkada 4 kişi o cüsseler ile biraz sıkışsada idare ediceklerdi. Kışla da hemşire vardı hastaneye gidersek iş uzardı. O yüzden direkt kışlaya doğru sürdüm. 5 dk gibi kısa bir sürede kışlaya vardık.
Yol boyunca Buse ağlamıştı. İçini dökmesi lazımdı o yüzden hiç konuşmadan sadece ağlamasına izin verdim. Kışlaya gelince arabadan inip Buse'nin kapısını açtım. Birlikte revire doğru giderken tim arkadan geliyordu.
"Gelmenize gerek yok. Revirde pansuman yapılınca gelirim yanınıza."
"Tamam o zaman biz arka çardağa geçiyoruz komutanım."
Hafifçe başımı sallayıp onayladım Burak'ı."Gel güzelim sakinleş biraz"
Yavaş yavaş revire geldik hemşire bilgisayardan işlerini hallediyor bir yandan da kahve içiyordu. Geldiğimizi görünce ayağa kalkıp Buse'nin sedyeye oturmasına yardım etti.
Evet yarası büyütülecek bir yara değildi ama geçmişin kirli ve kötü yüzü onun yürümesini bile zorlaştırmıştı.
"Şimdi yarayı temizliyeceğim biraz yanabilir ama hemen geçecek."
Buse kafasını sallayarak onayladı. Arada sırada gözlerini sıkıca yumup açısının geçmesini bekliyordu."Dikişlik bir yara değil. Sadece pansuman yeterli olacaktır. Hastaneye gitmediğize göre duyulmasını istemiyorsunuz. Her gün buraya gel pansumanı yeniliyim. Tamam mı?"
"Ben doktorum zaten size tekrar iş çıkarmıyım. Evde kendim yenilerim pansumanı."
"Tamam o zaman ama yapamayacak gibi olursan gel mutlaka iş çıkarmış olmazsın. Merak etme. Bu arada siz yeni gelen komutan olmalısınız. Ben Sıla."
"Evet. Bende Elçin memnun oldum."
Sıcak kanlı biriydi. Buğday tenli ela gözlü beline kadar uzanan kömür karası saçları çok güzeldi.
"Biraz daha iyi misin?"
"Evet evet daha iyiyim."
"Görüşürüz Elçin ama mümkünse çay kahve içmek için."
"Görüşürüz. Keşke söz verebilsem. Ama çay kahve içeriz teşekkür için."Tebessüm edince gamzesi çıkmıştı. Buse sedyeden kalkıp yanıma geldi.
"Tekrardan teşekkür ederim."
" Ne demek görevim. Pansuman için olmasa bile ziyarete gel meslektaşım ile arkadaş olmak isterim."
"Mutlaka geleceğim."
Birlikte revirden çıkıp arka çardağa ilerledik. Tim oturmuş sohbet ediyordu. Yanlarına geçip boş bir yere oturduk.
"Daha iyi misiniz?"Yine ilk konuşan Kerem olmuştu. O olmazsa sanırım tim ile samimi olamayacaktım.
"Daha iyiyim teşekkürler."
Saat 3' e geliyordu. Öğle ezanı okunmuşdu.
Buse'de saatine baktığına göre namazı eda etmeye gidebilirdik.
"Benim abdest alamam lazım"
Ne kadar kulağıma doğru söylemiş olsada diğerleri de duymuştu."Beyler ezan okdu hadi namaza zaten camâti kaçırdık."
Burak bunları söylerken herkes ayaklanmıştı.
"Komutanım kadınlar mescidi üst tarafta isterseniz birlikte gidelim."
"İyi olur aslında nerede bilmiyorum çünkü."
"Bizde cemâti kaçırdık ya."
"Yapcak bir şey yok. Akşama artık."Birlikte mescide doğru ilerledik. Alt kısımda abdesthane vardı. Orda ayrılıp Buse ile abdest aldık. Tazelemiş oldum bende. Ardından mescide girdik. Camii mantığı vardı. Alt erkeklere üst kadınlara. Çok küçük bir yer değildi. Mavi seccade desenli halılar üst tarafta bulunan çiniler odundan yapılmış korkulukları ferah ve rahatlatıcıydı. Buse ile yan yana durup namaza başladık.
Namazı bitirip ellerimizi semaya açtık. Tek kelime bile etmeden bizi anlayan, hiç bir zaman bizi yanlız bırakmayana sığındık tekrardan. Kimseye söylemedilerimizi bilen bizim için hayırlısını olduran Rabbimize gelmiştik tekrar. Uzun uzun ettik duamızı.
"Allah kabul etsin."
"Allah kabul etsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE
Teen Fiction2016 Elçin'in günlüğü Elçin, devletine bağlı demek. Daha ne kadar bağlı olunabilir ki devlete? Canını verecek kadar çok sevmekten başka yapılabilecek ne vardı? Korumak vardı, savaşmak,uğrunda ölmek vardı. Ondan ailesini alanlardan intikam almak va...