19-jgek

214 14 4
                                    

"Başardım. Fark edilmeyi başardım."

...

+"Chi!"

Japonya gençlik kampının ilk gününde yemekhanede Tobio ile oturmuş öğlen yemeği yiyorduk. Biraz garipti tabii. Kimse birbirini doğru dürüst tanımıyordu.
Kafamı çevirip bana seslenilen yöne baktım.

-Atsumu...

Dişlerimi sıkarak bir yandan gülümsedim, bir yandan da kendi kendime mırıldandım.

O ise yüzünde koca bir gülümseme ile el sallayarak bize doğru koşuyordu.

Zoraki bir biçimde gülümseyerek konuştum.

-Sende mi seçildin? Ne güzel..

O ise yaptığı sevimli suratı hiç bozmadan konuştu.

+Evet inanabiliyor musun? Her zaman senin pasörün olmak istemiştim!

Çocuk gibiydi.
...

İlk gün olduğu için antrenman yoktu. Kampa çağırılan kişilerin odaları belirleniyordu ve oda sayısı kısıtlı olduğu için öğrenci sayısı 2'ye bölündü.
Yani herkesin bir oda arkadaşı olacaktı. Ben kız olduğum için antrenörler beni tek başıma bir odaya koymak istediler. sonra tanıdığım tek kişi olduğu için Tobio ile oda arkadaşı yaptılar.

...

Oda küçücüktü. İçinde de pek bir şey yoktu. iki yatak, küçük bir banyo ve küçücük ocağı olan bir mutfak tezgahı.  sanırım oturma odası denilebilecek büyüklükte de içinde koltuk bulunan minik bir oda..

Tobio mızmızlandı.

+Bayağı da büyükmüş..

Bende valizimi bir köşeye fırlatıp kollarımı esnetirken ona cevap verdim.

-hem de nasıl.

...

Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra biraz oturuyorduk. İkimizde telefona bakıyorduk.

Tobio konuştu.

+Yemek yapayım mı?

Gözlerimi büyüterek şaşkınlığımı belirttim.

-Yemek yapabiliyor musun ki..?

+Ayıp ediyorsun!

...

Tobio yemeği yakmıştı. O yüzden yemekhaneye gitmek zorunda kaldık.

Asansörde hiç konuşmadık. Çünkü dolapta bulduğumuz tava artık dibi yanık bir biçimde çöpteydi.

...

+Abim arıyor kusura bakma, sen git bir masaya otur hemen geliyorum.

Müsaade isteyerek yanından ayrıldım. Arayan Oikawa'ydı. Telefonu kulağıma koydum.

+Alo? Efendi-

Kulağıma koymamla kulağımdan çekmem bir oldu.

-ABİSİNİN GÜLÜNÜN İLK GÜNÜ NASIL GEÇMİŞ BAKALIM?

...

İkimiz bir masada tek başımıza oturmuş, konuşmadan yemeğimizi yiyorduk. Sonra gözüme biri çarptı. Köşede tek başına dikilen ve herkese iğrenmişçesine bakan biri.

Sakusa Kiyoomi, Itachiyama Enstitüsü'nde ikinci sınıf öğrencisiydi. O bir smaçördü ve Voleybol Takımının asıydı. Zekasıyla birlikte ülkedeki en iyi üç lise asından biriydi.

Maskesini antrenman yaptığı zamanlar haricinde çıkardığı hiçbir zaman görülmemişti. Ve yanında sürekli fısfıs dezenfektan ile geziyordu.

Ona hayrandım tabii. Ama henüz onunla konuşacak cesareti bulamadım. Dışarıdan insanları pek sevmiyor gibi duruyordu. Ben de uzaktan bakınarak kişiliğini analiz etmeye devam ettim.

Çocuğa çok uzun süre bakmış olacağım ki, Tobio omzumdan tutup beni biraz sarstı.

+Yiyecek gibi bakma.

Gözlerimi biraz kırpıştırdım ve ona baktım.

-Kusura bakma.

...

Artık herkes odalarına dağılmıştı. Tobio bile uyumuştu ama beni o gece uyku tutmadı. Uyuyamadım. Bu kadar kişinin arasında sanırım kendimi güçsüz hissettim.

İlk kez.

Bu hissi hiç sevmedim. Hem de hiç.

Bu kadar rakiple aynı yerde olmak beni hem heyecanlandırıyordu, hem de bir şekilde rahatsız ediyordu.

...

Birkaç saat yatakta boş boş öylece kıvrandım.
Saat gece 1.30 civarındaydı.
Tüm pansiyon binasının da içinde bulunduğu Küçük Bir bahçe vardı. Hava almaya çıktım.

...

Arkasını döndü.

+Aah. Sende mi buradasın?

Miya Atsumu.

Haikyuu x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin