Daniel ve Üç Yangınlık Travma

1.1K 83 38
                                    

Ucubenin tekiyim referansı sokaktan çevirdiğimiz rastgele biri alırsak, anneme sorarsak ya da karakolluk olursam. Kendime çekidüzen vermeye çalışmadım hiç, çekidüzen hangi yüzyılın yalanıysa siktirsin oralara geri dönsün çünkü yaşadığım zaman, ruhumu tırmalayan yirmilerim, silikleşmeye yüz tutmuş insanoğlu; savaş sebebim.

Artık mutlu kimseye rastlamıyorum, konu her ne olursa olsun; sözgelimi insan ilişkileri, gelir gider durumları, akademik hayat veyahut yeni çıkan dondurmaların tadı. İnsanlar farkında değil muhtemelen ama tanrı hepimizin hayatından her anlamda tadı tuzu almadı, tanrı hiç var olmadı, biz mahvettik dünyayı.

Kısır döngüler, aşağılık kompleksleri, varoluşsal problemler ve aşk meşk işleri; bunlardan beynim hiçbir şey yemiyor ve hiç de çıkamıyorum içlerinden.

Antidepresan çeşitleri, kupa başı bir tatlı kaşığı kahve, biyoloji kitapları ve aylık dergi; genelde bunların adamıyım.

Müzik var, ama onunla ilişkim epey kaotik. Dinlemekten nefret ediyorum; durup dururken dinlemekten, yürürken dinlemekten, pop müzikten, babamın favorilerinden ve çok dinleyip kendimi kusturduklarımdan.

Ancak müzik listelerine bağımlıyım, ürettiğimden çok tüketiyor olsam gerek kendi listelerimi hazırlamak yerine halihazırda derlenip toplanmış şu on saati aşkın listeleri kullanıyorum. Misal, uyku listesini dinlemeden uyuyamıyor, gece uyanırsam da yine aynı listeyi açıp sakinleşmeden uykuya geri dönemiyorum. Çalışıyorsam ya da rapor yazıyorsam elektro veyahut trap beatleri olmadan klavyeye tek tuş vurmuyor, evde gündelik işler yapıyorsam da caz klasiklerinden şaşmıyorum.

Henüz hayatımı sıkıcı addedebileceğim kadar monotonlaşamadım, hâlâ her gün yeni bir şey keşfedebiliyor ve daha da dibi görebiliyorum, bu da heyecan korku adrenalin falan getiriyor, bundandır hayatım renkli akıyor.

Mezun olmama bir sene kaldı ama şimdiki halimden farkı olmayacak, laboratuvarda çalışması da okuması kadar keyifli, bilim milim işleri beni deli sarıyor.

Evcil hayvanımın ve favori dostumun adı tavşan, yatağımın üzerinde duran bir oyuncak çünkü canlı versiyonlarının tamamına alerjim var. Tavşan odamdaki tüylü sayılabilecek tek şey, halı malı hiçbir toz tüy tutucu sikimle barınamıyorum, görürsem ucundan çakmağı çakarım çünkü hapşırmaktan iyidir ve zaten ateşe vermeyi hep çok sevdim.

İlk yangınım; eski evimizin salonundaki orta sehpanın üzerinde kendimi bildim bileli duran şaşaalı vazonun içerisindeki püsküllü uzun kuru bitkilerdi. Her şeyi ucundan tutuşturup söndürmeyi hobi haline getirdiğimden ona da çakmıştım çakmağı ama püsküller aniden alev alıp bana mısın demezken bütün vazo gözlerimin önünde alev topuna dönmüştü, gözlerimin önü söylemim deyim değil az daha kirpiklerim yanıyordu. Yaşım altı falan.

İkinci yangınım; köye gitmiştik, aynı o orta sehpadaki püsküllere benzer kuru otlar vardı hem de bir tarla dolusu. Şöyle sağa sola bakınca hiç yerleşke de göremediğimden boş tarla yansa ne olur yanmasa ne olur benim ciğerim yanıyor edasıyla yine çakmıştım çakmağı, harbi yanmıştı anasını siktiğimin kaç dönümlük tarlası da ödüm kopup yardım çağırmaya gittiğimde kendi kendine sönüvermişti. Yaşım on iki falan.

Üçüncü yangınım; işte yaşım yirmi, yaz tatilindeyiz, hava ateş ama kaynar kahvem var bahçedeki salıncağa oturmuşum, kaşlarım falan çatık elimdeki şiir kitabına deli odaklıyım, favori şairim ne kadar laf oyunu yaparsa yapsın anlamak yarışındayım. Elemanın biri çıkmış gelmiş ruhum duymamış, "O herif çöp gibi yazıyor." diyince fark ettim dibime kadar girmiş. Başımı bir kaldırdım parlak ela gözleri ışıl ışıl suratıma bakıyor, açık kahve saçları ve beyaz teni gün ışığında simli peri masallarından fırlamış gibi parıldıyor, dudakları da pespembe de bunun benim kapısı bacası kilitli bahçemde ne işi var anasını satayım?!

"Yuh." dedi suratıma bakıp. "İnek olamayacak kadar yakışıklıymışsın."

"Senin." dedim. "Anneni sikerim çitten mi atladın lan?"

Tanımıyorum çünkü ibneyi nereden çıktı niye çıktı bilinmez.

"Küfretmeseydin dövmelerinin anlamını soracaktım." dedi.

Ben de zaten bekliyordum ki sokaktan rastgele bir orospu evladı bahçeme gizlice girip dövmelerimin anlamını sorsun da ona destan şeklinde anlatayım her şeyi. Daha da öfkelenir gibi olup ayaklandığımda bizim eve doğru dönüp "Anne." diye bağırdı. "Komşunun oğlu sana küfretti."

Eve bir döndüm annemin yanında bu elemanın anne dediği kadın, bizim karşı evde kaç yıldır yalnız yaşayan Kathy abla. Ne ara çocuk yaptı da benimle aynı yaşa geldi düşünemeden utancımdan suspus kaldım, serseriyim falan ama Kathy ablayla kaç yıllık tanışıklığımız var yakışık kalmadı.

Sonradan adının Beomgyu olduğunu öğrendiğim ucubeden ucube pezevenge çok pis bilendim, üçüncü yangınımın o yaz başladığını da zaten bilemezdim.

Arson || YeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin