Banyo Fayansı ve Postülat

475 69 56
                                    

Choi Daniel Yeonjun.

İnsana kendini parça parça ettiren geçmiş, bir o kadar iyi sır saklardı. Yeonjun'la konuşmazdım, onu hatırlamaz, anmaz, anlamazdım. Tanrı affetsin.

...

Beomgyu dolu gözlerle suratıma baktıkça şarabın sıçradığı beynim iyice bulanmış, türlü duygularım şiddetlenmişti. İkimiz de biraz alkollüydük ve belki durumumuzun bariz sebebi buydu ancak duygular yaşanırken çok kontrolsüzdü.

Kirpiklerinin ucundan süzülüp de yanağına ilişen gözyaşıyla, önümdeki bedenine uzanıp kollarından nazikçe tuttum ve bir anlamda onu iki yanından güven verircesine kavramayı denedim. "Beomgyu, özür dilerim."

"Avuçların sıcacık." İç çekti. Ellerinden biriyle elimin üzerini sever gibi okşayıp beni avuttu ve ardından başını iki yana sallayıp benden geri kaçtı, böylelikle temasımız son bulmuştu. "Sen bir şey yapmadın, ben başka şeyler hatırladım."

Boğulduğu derin hüzünde payımın olma ihtimali mi yoksa nahif ruhuna sarınmış böylesi bir acı hali mi canımı sıkmıştı emin değildim ancak her ikisi de mümkündü. Ona ilişmedim, temasımızı kestiği için bir daha dokunmaya kalkışmadım ve alkollü ancak anlayışlı olmayı umdum.

"Bana anlatmak ister misin?" 

"Neden kötü bir şey duymak istiyorsun?" 

Başımı omzuma doğru eğdim. "Anlatmak iyi gelir, sadece iyi gelmek istiyorum."

"Ben biraz farklıyım." Gözleri ıslak parıltılarla boncuk boncuk bana odaklanmışken söyledikleri bilmediğim şeyler değildi.

"Biliyorum." dedim. "İçine su serpecekse ben de farklıyımdır."

"Benim kadar değilsin, görüyorsun işte bir başka yaşıyorum ben." Odasının içini ya da bütün hayatını gösteriyormuş gibi gözleriyle etrafa bakındı, yutkundu ancak zorlandığı belliydi, hiç kıyamadım.

Ona dokunamadığım için sanki bir çeşit acı çekmiştim, ellerimle ne yapsam ya da onları nereye koysam bilemezken en azından dürüst olmayı denedim, kalbimden geçeni söyledim. "Neşeli, çocuk gibi, açık sözlü ya da heyecanlı ama evet, bir başkasın sen, ne olmuş?"

"Daniel." dedi. "Farklı olmak çok yorucu olabiliyor, öteki hissetmek, aptal yerine konulmak ya da sevilmemek."

Bir başkasının gözünden değerini ifade ediyor ancak kendine duyması gereken saygı ya da sevgiden hiç anlamıyordu sanki. Yapması gereken sadece güzelliğini fark edemeyen ve değerini bilemeyenlerden uzaklaşmak değil miydi? Bir hiddet haline bürünmüştüm, onu omuzlarından silkeleyip iki çift akıllıca laf edesim gelmişti ancak doğru olanın bu olmadığını da biliyordum, kelimelerimi özenle seçtim.

"Beomgyu kim sevsin istedin seni, niye referansın başkaları, kendine büyük haksızlık ediyorsun."

"Babam." dedi. "Bir çocuğu en çok kim kırabilir ki, bir çocuk en çok kimin sevgisini ister ki?"

Kötü hisler ruhumu sardı, baba meselelerinden anlardım, insanın herhalde kolları ne ise babası da o olurdu, yokluğu ya da noksanlığı benzer hissettirirdi.

Babasıyla ilgili bir şeyler duymuştum. "Ne oldu?" dedim, ister hikayeyi anlatsındı ister ruh halini, her şeyi dinleyebilecek gibi sorduğumu anladı.

Gözlerime bakmadı, sesi kısıktı.

"İnsan acı veren zihinsel ve fiziksel haller için tedavi olmalı." Dedi. "Ben kendimken ve bundan memnunken neden tedavi görüyordum?"

Meselenin detaylarını bilmesem dahi şunu biliyordum, herkesin kendini sevdiği gibi yaşama hakkı vardı ve buna karışılamazdı. İnsanların kapalı kapılar ardında ne kadar iğrenç ve aptal olabildiğine daha önce hiç şahit olmamış olsam belki biraz şaşırırdım ama koca koca adamların beş para etmezliği yaygındı.  Beomgyu gibi neşeli bir şeyin varoluşundan rahatsız olmak için epey katrana bulanmış olmak lazımdı, bana sorsalar o bir güzellik ya da huzur halinin insan formuydu.

Arson || YeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin