🎬
.
.
.
.
Saatlerdir bavul toplamaya çalıştığım için yorgunluktan bir domino taşı gibi yatağa devrildim. Doğrusu sadece bavuldan dolayı değil evi toplama, düzenleme, gitmeden önce temiz bırakma falan yani. Sizi canınızdan bezdirecek bir takım insansı faaliyetler.
Tam şimdi rahatım diyemeden içeriden anneannemin sesi yükseldi.
"Hilal kızım bu şey nasıl açılıyor ben yine beceremedim!" yine telefonu açamamıştı herhalde "Anneanne sağdaki yeşil butonu yukarı kaydıracaksın.""Kız ben onu mu diyorum şu televizyonu diyorum, açamadım sen gel bir bak." el mecbur yataktan kalkıp içeriye gittim. Anneannem elinde kumanda bir şeylere basıyordu. "Şu geçen günkü hocayı açıcaktım ama bulamadım kanalı sen bir bak kızım" dedi. Her cuma surelerini okur saat ikiye doğruda televizyondan bir hoca açar sohbet dinlerdi. Tipik sakin bir anneanneydi. Dedem büyük ihtimalle cumadan sonra kahveye geçmişti.
Kanallar arasında biraz gezinip dediği kanalda durdum. Hangi tuşlara basması gerektiğini gösterdim ama beş dakika sonra unutacağına eminim.
"Dayınlar gelicekmiş seni havalimanına bırakmak için." Sanırsın şehirler öteden geliyorlar alt tarafı 5 dakika uzaktalar. Bir şey demeden kendimi karşı koltuğa attım. Anneannem bir yandan hocayı dinliyor bir yandan fasülye ayıklıyordu.
Kapı alacaklı gibi çalmaya başlayınca bir anda ayağa fırladım. Kardeşim hayvan mısınız? Kapıyı böyle çalanın kim olduğunu tahmin edebiliyordum ve kapıyı açtığımda hiç şaşırmadım.
Embesil kuzenim Efe bir anda kollarını boynuma dolayıp sarıldı. Ağlıyormuş gibi konuşmaya başladı "Demek gidiyorsun ha? Bugünün geleceğini biliyordum ama neden bu kadar erken be kuzen?" Tam cevap verecekken arkadan kafasına yediği tokatla geri çekildi. "Çekilde girelim çocuk ne diye dikiliyorsun yalı direği gibi?" dayım ortama hızlı bir giriş yapmıştı.
Efe sitem ederek kenara çekildi "Ya baba şurda bir hasret gideriyoruz bir kere araya girmesen" dedi. Dayım ayakkabılarını çıkarırken konuştu "Aman ne hasret daha iki gün önce görüşmemişsiniz gibi"
Ayakkabılarını çıkardı kısaca sarılıp selamlaştık. Arkadan yengem kapıdan girdi. Elinde ki bebek pusetini Efe'nin eline tutuşturdu. Sonra bana dönüp sıkıca sarıldı, sıcaklığına karşılık bende sıkıca sarıldım. Kısa bir hoşgeldin faslından sonra puseti alıp o da içeri geçti. Ardından hala daha kapıda duran Efe içeri geçti.
Yengem bebeği yatırmak için arka odaya gidiyordu. Dayımda anneannemin yanına oturmuştu. Efe yine anneanneme yağ çekiyordu.
"Anneanne biliyor musun bu sene tekte geçtim sınıfı ben." sevgili kuzenim jeoloji mühendisliği okuyordu ve hazırlıktan sonra ilk seneyi kalmadan atladığı için kendisini dahi ilan etmişti. Ben seni ilerde görücem aslanım. "Aferin benim torunuma" dedi anneannem gururlu bir anne edasıyla. Cebinden çıkardığı iki yüzlüğü en başından beri bu anı bekleyen aç kurda uzattı. Hava da kaptı parayı tabi. Pislik.
Kenarda sessizce oturan dayım konuştu "Hızlı giden atın boku seyrek düşmez umarım." Anneannem kınayan bakışlarını ve Efe'de yalancı üzgün bakışlarını dayıma çevirdi. "Deme öyle torunuma Hakan" dedi anneannem. Gazı alan Efe durur mu? "Neden öyle dedin be baba sen değil miydin YKS'de dereceye girince 'benim oğlum bir deha' diyen?" evet demişti bunu dayım. Adamın boşluğuna geldiyse demek ki.
İçeri yengem girdi ve konuyu tamamen geri atıp başka bir şey sordu. "Saat kaçta uçağın Hilal?" bakışlarımı o tarafa çevirdim, yanıma oturdu. "Yedide."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumdan Süzülerek
Teen FictionRuhumdan süzülerek dudaklarıma dokundu kelimeler. "Çünkü ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim." Yazar: @partilerisevmem