Aralık ayının 14. günündeydik.Güneş,kış ayında olmamıza rağmen bize gülümser gibi etrafı aydınlatıyordu.İçimden "Güneş sana gülümsüyor,bugün senin günün Remle!" diyerek kendimi cesaretlendirdim.Okulun kapısından içeri girdiğimde bir üst dönem kızlarının Deniz'e bakıp çok yakışıklı olduğunu konuştuklarını fark etmiştim.Umursamıyordum çünkü alışmıştım.Denizi uzaktan tanıdığım kadarıyla kimseye yüz vermiyordu.Çok yakın olduğu ve hatta okulun ilk senesinde onları kardeş sandığım Enes onun en yakın arkadaşıydı.Deniz o bildiğim,okuduğum,duyduğum kötü çocuklardan biri değildi.Evet,onu tanımıyordum ama sadece uzaktan bakarak bile onun ne kadar saf ve temiz bir kalbinin olduğunu hissedebiliyordum.Düşüncelerime son verip direk sınıfıma girdim ve Sima'nın yanına gidip "Günaydın." diyerek gülümsedim.Sima benim çocukluğumdan beri en yakın arkadaşımdı ve onu her şeyden değerli kılardım hayatımda.O benim sahip olmadığım kız kardeşimdi,bense onun gözünde asla sahip olamayacağı ablası.Bana böyle demesinin nedeni ondan büyük olmam değildi,biz onunla aynı yaştaydık.Sadece benim yaşıtım olan kızlardan tek farkım hayata farklı açıdan bakmamdı.Hayatım sevgi ya da şefkat üzerine kurulu değildi.Bugüne kadar babasız büyümüştüm ve anne sevgisinden başka türlü bir sevgiyi bilmiyordum.Aşkın sadece bir kere yaşanabiliceğini düşünüyordum ve o duyguyu duyguların en kutsalı olarak buluyordum...
Müzik odasının kapısını araladığımda Eray Hoca beni direk karşısına oturtup, "Konuyu uzatmak istemiyorum Remle,bugün okulumuz içim önemli bir gün ve senden sadece çok ufak bir dinleti istiyorum." dedi.Çaresiz olduğunu hissettim fakat ona "Repertuarım yanımda değil Eray Hocam."diye cevap verdim ve mahçup olmuşçasına başımı öne eğdim.Onun bu yalanı yemeyeceğini bal gibi biliyordum.17 yaşındaydım ve 6 yaşından beri piyano çalıyordum.İstersem ezberimden parça çalar,istersem dilediğim şarkının notalarını kulaktan çıkarır çalmaya başlardım ve bunu en iyi bilen kişi de Eray Hocaydı.Nedenini bilmiyordum fakat kendimi garip bir şekilde hazır hissetmiyordum.Okuldaki 460 öğrenciden sadece iki kişi piyano çaldığımı biliyordu ve o kişiden kastım ben ve Sima'ydı.Herkesin önünde hata yapsam kimse anlamazdı direk toplardım fakat Deniz direk anlardı çünkü kendisi müziği hayatının aşkı olarak tasvir ediyordu.Ona rezil olmak istemiyordum fakat Eray Hocayı yüzüstü bırakmak en son isteyeceğim şeylerden biriydi.Hafifçe yerimden kalkıp piyanonun başına geçerken Eray Hocaya "Şey,peki hocam ben.." yutkundum. "ben tabiki çalarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kadar Masum
Novela JuvenilSınıfın kapısından dışarı çıktığımda onu fark ettim ve umursamadan devam ettim. Senenin başından beri her gün aynı şey tekrarlanırken,içimden onu gördüğüm zamanlardaki tekrarladığım şeyi bıkmadan tekrarlamaya devam ediyordum.Saçlarımı kulağımın arka...