karakter: mikey.
mikey'nin dorayakisini asla paylaşmayacağını biliyordun. iki tane alıp birini çantaya, diğerini kese kağıdının içine koydun. çanta şimdi onun açgözlü pençeleri arasındaydı. "ama onları benim için aldın." neredeyse yalvaracaktın.
iç çekti. "biri senin, biri benim."
kafan karışmış rolü yaptın. "ama çantada sadece bir tane var." dudakların büzüldü.
"sadece bir lokma alayım bari, gerisini sen yersin." boşuna pazarlık yapmaya çalıştığının farkındaydın. belki de erkek arkadaş kriterlerini yeniden gözden geçirmelisin.
"ciddiyim, çantada başka dorayaki yok."
durakladı, çimlerin üstüne uzandı. acımasızca kıkırdadı. yerde duran kese kağıdını gizlice almıştı, ve şimdi kese kağıdı gerçekten boştu.
"bu kadar çabuk yemeyi nasıl başardın?" ses tonundan ne kadar şaşkın olduğun anlaşılıyordu. "sen en kötünün de kötüsüsün. lanet olsun." çete lideri olmak bu suçun yanına bile yaklaşamazdı.
umursamaz bir kahkaha attı. başka herhangi bir koşulda onun mutluluğunu bir şişeye koyup sonsuza dek saklamak isterdin, ama az önce sırtından bıçaklaması yeni bir yara açmıştı.
şimdi koluna hafifçe yumruklar atarak kendini affettirmeye çalışıyordu. "özür dilerim... tamam ya, özür dilerim."
yumruk yağmuruna karşı mücadele etmedin. zaten acıtmıyordu. ağzından çıkan tüm küfürler mikey'nin daha çok gülmesine sebep oluyordu. ah, pis suçlu, nasıl telafi edecekti?
aklına bir fikir geldi. "ken-chin'i arayıp gelirken sana biraz almasını söyleyeyim mi?"
"hayır, yenisini istemiyorum."
başka bir dahice fikir beklerken çenesini ovuşturdu. "kırıntıları istiyor musun?"
cesareti karşısında dehşete düştün. "sen öldün!"
daha fazla konuşmadan mikey öne atılıp dudaklarını senin dudaklarına bastırdı. alınlarınız birbirine değdi. bir an için geri çekilecekken, bunun tanrının bir hediyesi olduğunu farkettin. mikey'nin ağzındaki çikolata tadı öfkeni dağıttı. geri çekildi.
"gördün mü? tadı gerçeğinden daha iyi." yüzüne aptal bir sırıtış yerleşti.
"hayır." yine de başka bir öpücük için tekrar eğildin.
7 bin olmuş bölüm atayim dedim