Geciktiğim için üzgünüm ama sınava hazırlanıyorum. O yüzden buralara çok uğrayamıyorum kusura bakmayın. (Bir önceki bölüme hafiften bir göz atsanız çok harika olabilir.)
Nasılsınız?
İyi okumalarrr<3
0.4: "Lütfen dur."
Nefeslerim boğazıma dizilmiş gibi hissediyordum, her aldığım nefes sanki bana sen beni hak etmiyorsun der gibi soluk borumdan akıp gitmek istemiyordu. Oturduğum şu yemek masası mezarımmış gibi soğuktu, ama bu aile sofrasının sıcacık hissettirmesi gerekmez miydi?
Elimde oyalandığım çatalla patates püresini bir oraya bir buraya itekliyordum. Oldukça rahat olan şu sandalye bile bana bir dikenmiş gibi batıyordu. Omega babamın bakışlarını üstümde hissedebiliyordum. Muhtemelen yemekle oynadığım için sinir krizi geçiriyor olmalıydı ama alfa babam şu an keyifle yemek yediği için ağzını açıp tek kelime laf edemiyordu.
Alfa babam sofrada konuşulmasını sevmezdi. Ancak o yemeğini bitirdikten sonra konuşurdu, bizim konuşma hakkımız yoktu,eğer o izin verirse konuşabilirdik.
Annemin bakışlarına daha fazla katlanamayıp patates püresinden biraz alıp ağzıma götürdüm. Babam da tam o sırada az pişmiş etinden bir parça kopartıp dudaklarının arasına yollayıp yediği yemeğin çok lezzetli olduğunu belli etmek ister gibi dudakları arasında mırıldanmış ve gözlerini kapatmıştı. Omega babam ona bakıp gülümsedi. Yemeğini beğendiği için mutlu gözüküyordu.
Onu memnun etmek her şeyden önemliydi. Elinden ne geliyorsa onu yapardı. Gerekirse ayaklarına kapanırdı onu tatmin etmek için. En acısı da kendi oğlunu bile görmezdi.
Ben ne patates püresi severdim ne de az pişmiş et...
O püre ağzımda büyüyormuş gibi hissederken zorlukla yutkundum. Suyuma uzanıp koca bir yudum aldım ve derin bir nefes aldım. Gerçekten boğuluyormuş gibi hissediyordum.
Dün etütteki olaydan sonda Taehyung'da kalmıştım. Beni kucaklayıp kendi evine götürmüştü. Yatağını bana açmış ve sabaha kadar kulağıma güzel sözler söyleyerek sıkıca sarılmıştı. Öyle güzel ve özel hissetmiştim ki, asla kelimlerle tarif edemiyordum. Eğer ruhum ve bedenim yorgun olmasa bana ettiği her güzel söz için birer göz yaşı dökerdim ama sadece sıkıca sarılmakla yetinmiştim. Beni daha sıkı sarsın ve hiç kollarından çıkarmasın istedim. Hem ondan kaçıp hem de ona sığınmak istedim. Hep böyleydi ama hep böyle devam etmemeliydi, etmeyecekti de.
Sabaha karşı uyumuş ve Bayan Kim'in sesine uyanmıştım. Gözlerimi araladığım an gördüğüm siyah gözleri uykusuzluktan kızarmış, göz altları da çökmüştü. Buna rağmen yüzünden öyle huzur dolu bir gülümseme vardı ki şaşıp kalmıştım. Bana çok güzel bir günaydın diyip alnımı öptükten sonra yataktan kalkıp gitmişti.
Bayan Kim'in ısrarıyla da kahvaltıya katılmıştım. O kadar kötü ve bitkin gözüküyordum ki Bay Kim bile bana tek kelime etmemiş hatta ağız ucuyla günaydın demişti. Muhtemelen Taehyung ben gelmeden uyarmış olmalıydı onu. O kahvaltıda Taehyung'un zorlamasıyla ağzıma üç beş bir şey atmış ve Taehyung'la beraber hiç istemesem bile eve dönmüştüm.
Cenneti tadıp cehenneme dönmek insanın canından can götürüyordu. Ev dediği o yeri cehennem olarak nitelendirmekse kimsessiz kalmış, karanlıkta bir başına gezen küçük bir çocuk gibi savunmasızca hissettiriyordu.
Odama çıkıp duş almıştım kendime gelmek için. Sonrasında omega babam gelip bir tur da o ağzıma sıçmıştı. Sikimde bile değildi, onun sözlerine öyle çok alışmıştım ki artık hepsi ezberimdeydi. Sadece eşini taklit edip gözüne girme çabalarından farksızdı bunlar. Kendisine bir gram değer vermeyen adam için ömrünü çürütüp yok ediyordu kendini. Omega babamı kendi yapan hiçbir şey kalmamıştı, babamın küçük askeri gibi ne derse onu yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i am not your wife/Taekook
Fanfiction[18.07.2023] "Sana kaç kere söyleyeceğim öpme şöyle beni. Bak bakıyorlar yine !" diyerek söylendim. Gözlerini terasta gezdirdi ve omuz silkerek tekrar bana döndü. "Baksınlar, eşimi öpüyorum." dedi ve beni bir kez daha kırdı. Kalbim bir kez daha para...