Eve doğru giderken olay tüm köye yayılmıştı bile. Artık herkes bana ayıplayan bakışlar atıyordu. Fakat onlarla ilgilenemeyecek kadar yorgundum. Sadece eve gidip uyumak istiyordum.
Benden nefret ettiğini söylemişti... bu sevgiden kurtulmayı uzun zamandır deniyordum fakat üzerime yapışıp kalmış gibiydi hiç bir şekilde silinmiyordu.
Kalbimin sıkışıyor olması normal miydi? Onu sevmek bana güç veriyordu peki şu an neden böyle olmak zorundaydı? Bir çocuk edasıyla heyecanla doluyordu kalbim. Bu denli kırılmayı hakedecek ne yaptı ki benim kalbim? Magnus sert birisi olabilirdi ama bu sefer gerçekten haksızdı.
Eve girdiğim an babamla karşılaştım.
"Buraya gel Krista."
"Baba bak ben ne olduğu hakkı-" lafımı bir hışımla kesip, "Sen bunu nasıl yaparsın?! Tüm köy bunu konuşuyor benim kızımı! Sana yardımcı olmaya çalışan birine nasıl zarar verirsin sen! Gücünü böyle şeyler üzerinde kullanamazsın!"
"Beni bir dinlesen-"
"Her şey ortada! Sen bir tehdit olarak sayılıyorsun köyümüzde Krista! Kendi ırkına vahşice zarar vermiş bir Viking olarak!"
"Lafımı kesip durma!"
"Sakın bana emir verme!"
"DİNLEYECEKSİN! Aman şefimizin gururu incinmesin, aman köyümüz rahat olsun, aman halk korkmasın! Bunları düşünmekle o kadar meşgulsün ki kızına 'neyin var' diye bile sormuyorsun? Ben Ragnar'a bilerek zarar vermedim, veremem. Bana ne oluyor bilmiyorum tamam mı?! Arkadaşıma zarar verdiğim için zaten kafayı yiyorum bir de sen üzerime geliyorsun!"
" 'Bana ne oluyor' ne demek? Şimdide bahanelere mi başladın?"
"Bahane değil, gerçekten bilmiyorum! Tek bildiğim sen halkın korkuyor diye her şeyi yapmana rağmen kızına hiç bir şey dahi sormaman. Korktukları şey de efsanevi-"
"Sakın ismini söyleme Krista!" Bir kaç saniye duraksadım. Histerik bir nefes verip, "Sende korkuyorsun." dediğim anda yanağımda patlayan tokat şaşırtıcı olmamıştı. İnadımı serbest bırakıp üzerine yürüdüm.
"Sende korkuyorsun. RUNE HALKININ ŞEFİ KORKUYOR! Hiç görmediğiniz bir şey için korkuyorsunuz. Vikingler ne zamandan beri bu kadar pısırık oldu? Odin görse utanırdı."
"Asıl utanması gereken sensin. Kendinden utanmalısın."
Kaşlarımı çatarak, "Sen kendine gelsene şef, sen ne zamandan beri başkalarının sözlerine kulak asar oldun? Bana sordun mu ne oldu ne bitti diye ha?"
"Vahşice birini yaralamışsın neresini sormalıyım Krista?"
"Vahşice...? İnsanların sözüne ne çabuk inanır olmuşsun baba. Öyle olsa bile değil desem bana inanır mıydın? Asla anlamayacaksın değil mi? Asla dinlemeyeceksin. O sert kabuklarınızın içinde tir tir titrediğinizi görmüyorum sanıyorsunuzdur şimdi siz. Ama aslında her şey çok açık ortada."
"En azından biz kontrolsüzce yakınımıza zarar vermemeyi biliyoruz Krista." İşte bu ağırdı. Ama geri adım atmayı düşünmüyordum.
Suratı bir santim bile yumuşamamış inadı suratına sıçramış gibi kaşlarıni çatmış bir santim bile oynamıyordu. "Böyle mi benim yerimi alacaksın?"
"Şef olmayı ben istemedim! Sırf annem beni doğurdu diye sırf doğmamı istediniz diye sırf senin kızınım diye böyle bir yük kaldı üstümde!"
"Yeter Krista! Daha fazla dinlemeyeceğim seni."
Ne zaman dinledin ki?
Kırdığının farkında olmadan inatlaşıyordu. Sahi, ne zaman farkına varacaktı yaptığı bazı şeylerin doğru olmadığının?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
FantasyAnka. Bir gün ruhunu birleştirdiği insan onu bulacak ve tutsaklığından kurtaracak.