Bölüm1

1.7K 65 6
                                    

Arkadaşlar ilk kitabım olduğu için sanırım fazla heyecan yapıyorum ve bazı aksilikler oluyo. Dün son bölümü yayınladım ve son kısımda bir yanlışlık oldu. Bunu açıkladım size.  Bugünde düzenleme yaparken ilk bölüm silindi. Gerçekten moralim bozuldu. Şimdi ilk bölümü baştan yayınlıyorum. Hepinizden özür dilerim.




Güneşli güzel bir güne, iki oda bir salon , kendi zevklerime göre döşediğim evimde gözlerimi açtım. Tek başıma yaşıyordum. Pek arkadaşım olmamıştı o günden sonra.  Zaten o olaydan sonra toparlanmam zor olmuştu. Dost edinemeyecek kadar depresyondaydım.

Yatağımdan gerilerek kalktım ve lavobaya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp, aynadaki yansımama baktım. Uzun zamandır kendimle ilgilenmiyordum. Ama o kadarda kötü görünmüyordum. Uzun düz siyah saçlarım dağınıktı fakat kötü durmuyordu. Sadece çekik açık kahverengi gözlerimin altı biraz şişti. Bunu da elmacık kemiklerimin belirgin oluşu kapatıyordu. Dolgun dudaklarım vardı ve gülümsemek yakışıyordu. O günden beri hiç içten bir gülümsemem olmamıştı. 

O an kendime kızmaya başladım. 3 yıl geçmişti üzerinden. Hayatımdaki herkesi silip ailemden ayrılıp, farklı bir şehire yerleşmiştim. Hala atlatamamış mıydım?Hemen kendime çeki düzen vermem lazımdı. Hayatımı düzene sokmalıydım. Öncelikle yeni bir iş bularak başlamalıydım buna. Hemen gidip güzel bir kahvaltı hazırladım kendime. Kahvaltı güzel bir gün için önemli bir etkendir. Daha sonra gidip hazırlandım. Her zamanki gibi dar bir Jean üstüne buz mavisi gömleğimi giydim. Daha sonra gidip saçlarımın ucuna maşa attım. Yüzüm soluk görünüyordu. İnce bir eyeliner ve parlatıcı ruj benim için yeterliydi. Dolgu topuk beyaz ayakkabılarımı giyip beyaz çantamı elime aldım ve aynadaki son görüntüme baktım. Fena değildim.


Bir kaç dershaneye İngilizce öğretmenliği için başvuru yaptım fakat olumlu bir cevap alamadım. Hepsi aynı cevabı veri. 'Biz sizi ararız' bunun anlamı 'Hayır' dı.

 Umudum yine kırılmaya başlamıştı. Gidip bir cafede oturup çikolatalı pasta yiyip, sıcak çikolata içtim. Eve giderken oturduğum semtte bir dershane daha olduğunu gördüm. Hemen girip başvuru yaptım ve yine aynı cevap 'biz sizi ararız.' İyice bozulmuştu moralim.  Tam kapıdan çıkarken, konuşma yaparken aynı odada olduğumuzu tahmin ettiğim adam peşimden geldi ve beni durdurdu.

'Hey'

'Efendim' diyebildim.

'Duru'ydu değil mi?'

'Evet'

'Ben demin iş görüşmesi yaptığınız sırada konuşmanıza kulak misafiri oldum da. Vaktiniz varsa bir iş hakkında konuşabilir miyiz?'

'Ah tabi' Ve umut kırıntıları. Çok mutlu olmuştum, hemen kabul ettim konuşmayı.'

'Bildiğim güzel bir yer var oturup birer kahve içebiliriz.'

'Olur' diyerek gülümsedim. Birlikte yürümeye başladık. Adam sakindi fakat ela gözlerinde  yatan farklı bir şeyler olduğunu anlayabiliyordum. İnsanları gözlerinden anlama konusunda iyiydim.

Gözleri çok farklıydı ve güzel... Evet evet güzeldi. Açık kumral saçlarından bir kaç tel yüzüne düşüyordu. Keskin yüz hatları bir insanı ilk görüşte etkileyecek kadar iyiydi. Fiziğine gelecek olursak, hoş bir fiziği ve mükemmel diyebileceğim kadar güzel giyimi vardı. Ama gözlerinde farklı bir şeyler vardı. Gizem. Biraz yaşanmışlık, biraz acı, biraz hüzün. Bunu görebiliyordum.

Geldiğimiz mekanı çok beğenmiştim. Farklı bir enerjisi vardı. Küçüktü ve içinde rengarenk koltuklarıyla fazlasıyla şirindi. Oturup birer kahve istedik.


'Sanırım tekrar tanışmalıyız' diye gülümseyerek sessizliği bozdu. 'Ben Kum' ismine şaşırmıştım. Hayretle yüzüne bakınca,

'Şaşırmakta haklısın pek kullanılan bir isim değil ama ben ismimi seviyorum' dedi.

'Ah hayır. Yanlış anladınız. Ben ... Çok beğendim. Hem farklı isimlere ilgim vardır. Bu arada bende Duru.'

'Evet gelelim iş konusuna. Nasıl söylenir bilmiyorum. Benim bir oğlum var. Disleksi hastası. Ona defalarca kez öğretmen buldum ama ne yazık ki o hepsini evden kaçırdı.' Gülümsedim.

'Şimdi eğitim görmesini istiyorum. Son öğretmeni 4 ay önce işten ayrıldı. Biraz durulmuşa benziyor. Bu sefer farklı olur belki ne dersin?' diyerek gülümsedi. Bu adamda farklı bir şeyler vardı. Sırf bu adamı çözmek için bile kabul edebilirim bu işi.

'Anlıyorum. Ancak ben İngilizce öğretmeniyim.'

'Biliyorum. Ama her yolu denemeliyim oğlum için. Sadece bir süre deneyemez misiniz? Ben... Ben oğlumu geri kazanmak istiyorum.'

'Aranız kötü mü oğlunuzla?'

'Bunlar farklı konular'

'Fazla ileri gittim sanırım, özür dilerim.'

'Sorun değil. Ee ne diyorsunuz?'

'Denmekten zarar gelmez diyorum. Oğlunuzu kazanmanızı çok isterim.' masum bir gülümseme attım.

'Çok çok teşekkür ederim. Size minnettarım. İşten ayrılmak istediğiniz zaman hiç çekimden söyleyebilirsiniz bana.'

'Oğlunuzun ismi nedir?'

'Sahil'

'Sahil mi? Buda ilginç'

'Evet biraz öyle'

'İşe ne zaman başlamamı istersiniz?'

'Daha parayı konuşmadık.'

'O sorun değil. Şu an önemli olan küçük delikanlıyı geri kazanmak.'

'Teşekkür ederim. Yarın saat ikide. Telefon numaralarınızı verirseniz ben size ulaşırım.' Gözlerindeki minneti görebiliyordum. Telefonlarımızı alıp ayrıldık.

Eve doğru yürümeye başladım. Kafamı kurcalayan bir çok soru vardı. Adamın adı Kum, oğlunun adı Sahil. Farklı bir hikayesi olmalıydı. Hem oğlumu kazanmak istiyorum demişti. Oğluyla arasında ne gibi bir sorun olabilirdi ki? Ne geçmişti aralarında? Ya Kum'un acıyla beslenen o güzel gözleri? Ya da ben kafamda kuruyordum. Gayet normal insanlardır. Neyse, yarın her şeyi görecektim.

 Üstüme rahat bir şeyler giyip yemek yedim. Sonra bir film açıp izlemeye başladım.

Ah yine mi film izlerken uyumuştum. Hep aynısını yapıyordum. Koltukta uyuduğum için belim fazlasıyla ağrıyordu. Doğrulup saate baktım. Ne?1 mi? Ah inanmıyorum. Nasıl bu saatte kadar uyudum? Hemen koşup telefonumu aldım. Kum! Defalarca aramıştı. Ve bir mesaj''Vazmı geçtin yoksa?'' İnanmıyorum ya. Hemen aradım.

'Alo'

'Vazgeçtin değil mi?'

'Hayır hayır. Ben uyuyakalmışım. Çok özür dilerim. nereye gelmemi istersiniz?'

'Buna sevindim. Ben mesaj atarım yeri. Tekrar teşekkür ederim.'

'Asıl ben teşekkür ederim. Görüşürüz.'

'Görüşürüz'

Hemen hazırlanmam lazımdı. Ne giyecektim? Of acale etmeliydim. hemen siyah İspanyol paça pantolonumu üstüne pembe gömleğimi ve altınada pembe babetlerimi giydim. Saçlarımı biraz düzleştirip, açık pembe bir ruj sürdüm. Yüzüme bir gülümseme yerleştirip evden çıktım. Direk bir taksiye binip gideceğim yeri söyledim. Tamam. Tam vaktinde orada olacaktım.


İHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin