1

4.7K 49 14
                                    

"Göründükleri gibi olmalıdır insanlar, Eğer değillerse göründükleri gibi,
İnsan değil, şeytandırlar."

-William Shakespeare, Othello


Bu gece de uyuyamamıştım. Saatin 8 olduğunu gördükten sonra okuduğum kitabın sayfasını katlayıp, kenara bıraktım.
Üniversite başlayalı sadece 2 hafta olmuştu ve ben 2 haftadır geceleri uyuyamıyordum. Üniversitede dersler bitdikten sonra kütüphanede çalışırken sadece 1 saat uykuya dala biliyordum.
Geceler uyuyamama nedenim ise bu kitaplardı. Edebiyat öğretmenimiz Mads'in sınıfa okumak için önerdiği kitaplar. Aslında sınıfta benim dışımda bu kitaplara önem veren birisi yoktu. Bu da beni mutlu ediyordu. Ama neredeyse üniversitenin tüm kızları hatta bazı erkekleri bile o adama aşıktı.
Ben? Benim hissettiğim şeyler de pek farklı değildi aslında.

Tüm bu düşüncelere dalmışken saat 9'a geliyordu. Mırıldanarak ayağa kalktım ve lavaboda ayna karşısına geçtim. Göz altlarım siyahlaşmıştı. Dolgun dudaklarım, küçük burnum ve biraz da pembe olan yanaklarımın yanında gözaltlarımın siyahlığı pek de göze çarpmıyordu.
Lavabodaki işlerimi bitirdikten sonra dolabın karşısına geçtim. Harvardda okuduğum için dark academia tarzında giyinmek hoşuma gidiyordu.
Kısa ve çizgili olan bej rengindeki eteğimin üzerine beyaz bir gömlek, gömleğin üzerine kahve rengi bir süveter geçirdim. Kombinimi siyah çorap ve gold takılarla ve yine siyah çanta ve botlarla tamamladım.
Laptopumu çantama yerleştirip evden çıktım.
İlk dersimiz edebiyatdı. Otobüsde dersin nasıl geçeceğini düşünüyordum. Şimdiye kadar hiç Mads'le konuşmamıştım. Muhtemelen amfide en sonda oturduğum için o da beni pek fark etmemişti.
Üniversiteye vardığımda en arka sıraya geçip, laptopumu açdıktan sonra kulaklıklarımı takıp, playlistimi açtım.
Lana Del Rey- Ultraviolence seçtikten sonra arkama yaslanıp sadece yavaş yavaş dolan sınıfı izliyordum. Dersin başlamasına 1 dakika kala herkes yerlerinde sessizce oturuyordu.
Ve Mads geldi. Kapıyı açıp, üzerindeki şık, özenle ütülenmiş takım elbisesiyle sınıfa girip "günaydın sınıf" dedi.
Dersin ortalarına doğru ortada duran masasına yaslanmış, ders anlatıyordu. Bense, laptopumun arkasında saklanırmışcasına onu izliyordum.

"Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını,
Yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı"

Dedi ve bir iki saniye bekledi.

"Kime ait bu sözler?" diye sordu sınıfa.

Söylediklerine o kadar kaptırmıştım ki kendimi sınıftaki sessizliğin farkına varmadan "William Shakespeare" demiştim.

"Kim söyledi?"

Tüm sınıf dönüp bana bakıyordu, konuştuğuma şaşırmış gibiydiler. Ve şaşırmamalı ki, o da bana bakıyordu.

"Hangi eserinden?"

Kısa bir süreliğine afallamışdım.

"Romeo ve Juliet" demişdim.

Bana gülümseyip "tebrikler, doğru" demişti.


Ders arası yine kendi masasına yaslanıp sınıfa baktı.

"Bir zamanlar hayat veren dudakların Bu kez son versin hayatıma" demişti.

"Sizce bu Shakespeare'in hangi eserinden?"

psycHOTic | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin