İLK TANIŞMA

140 26 18
                                    

Gözlerimi açmaya çalıştığımda heryer bembeyazdı. Gözlerimi kırptım yeni yeni yükleniyordu beynime her şey. En son bir kaç ses duymuş ve karanlığa gömülmüştüm. Gözlerim kendine geldiğinde etrafta göz gezdirdim. Bir yatakta uzanıyordum. Başım öyle bir ağrıyordu ki sanki kafama biri balyozla vurmuş gibiydi. Oda bordo renk perdelere, gri yatak başlığına ve sade bir avizeye sahipti.

Ben neredeydim? En son hatırladığım bir bez parçası ve karanlık. Ha birde Abi savcıyı aldık geliyoruz cümlesiydi. İçimde haklı yere olan bir korku, merak vardı. Odanın kapısı yavaşça açıldı. Koruma iç güdüsü ile kendimi yataktan biraz geri çektim.

İçeri Esmer, kara gözlü, uzun, takım elbiseli bir adam girdi. Ben ne yaşıyordum? Adam bana bakıyordu ben adama bakıyordum. Sessizliği bozan, o adam olmuştu.

"Savcım hoş geldin. Pardon pek hoş gelmedin ama olsun. Kusurumuza bakma. Şimdi neredeyim, neden burdayım diye sorular soracaksın. Baştan söyleyeyim hepsini zamanla konuşacağız. Yani anlayacağın biraz misafirimizsin." dedi.

Dünyaya yeni gözünü açmış bebek gibi sorguluyordum. Salak saçma bir olay vardı şu an. Bir savcı kaçırılıyor el altında tutuluyordu.

"Siz ne hakla bana böyle davranabiliyorsunuz? Kafayımı yediniz, bir savcıyı kaçırmak nedir? Hayır size üzülüyorum yani." Kendime üzülüyorum diyemezdim. O kadar rahatsızdım ki anlatamam.

"Bence sizli bizli konuşmayı bırakabiliriz savcım. Ben seni gayet iyi tanıyorum. Şu an korkuyorsun ama belli etmiyorsun." dedi. Allah alla neden korkuyordum acaba. Bu adam salak mıydı?

"Ne korkması, sadece bilmediğim bir oda da uyanıp karşıma birden bi adamın çıkması ve bana salak saçma şeyler söylemesi yüzünden tökezlemiş olabilir mi beynim?" Ben neyin içine düşmüştüm böyle.

"Hadi savcım sende biliyorsun sen korkarsan sağ baş parmağının tırnağı ile oynarsın. Şu anda farklı bir şey yapmıyorsun."

Bu sefer gerçekten ürpermiş ve hemen yaptığım hareketi bırakmıştım. Bu sadece Batuhan'ın ve Kumsal'ın bildiği bir şeydi. Küçükken babam çok kızdığı ve annemi dövdüğü için huy kalmıştı, annemden görmüştüm, annemde tırnağı ile oynardı.

"Sen n-nerden..." demeye kalmadan
"Boş ver savcım, takma kafana. Vardır böyle işlerim." Kapıya yaslanmış bana bakıyordu ve hafif gülüyordu.

" Gelecekler ve ben o zaman sana böyle güleceğim." dedim bağırarak sinirle. Gülümsemesi arttı ve "Ben sana bağırmadığın zaman daha naifsin savcım dememiş miydim?"

Kafamdan aşağı bir kova kaynar su dökülmüş gibi hissettim. "Sen o manyaksın." dedim güçlükle. Güldü, uzunca baktı ve " Aaa ayıp oluyor savcım yakıştıramadım nerem manyak benim." diyerek yanıma doğru yaklaştı. Yatak başlığına doğru yaklaştım, yerim kalmamıştı. Yanıma oturdu, yaklaştı ve saçımı eliyle kulağımın arkasına attı. Kulağıma eğilerek "Benim misafirimsin ve işlerimiz bitene kadar sürecek kendini hazırla savcım. Benim hayatta kalma kilidim sensin. Her açıdan. O yüzden hareketlerimize, davranışlarımıza dikkat edelim adalet meleğim."

Nutkum tutulmuştu resmen, kendimi koruyamıyordum. Kelimeler, cümleler birbirine girmiş karışım hazırlıyorlardı. Adalet meleğim dedi bana, zaafım olan bir kelimeydi. Çocukluğum anneme olan adaleti aramakla geçmişti. Babam anneme bir gram hak tanımıyor annemi kullanıyordu. Annem sesini çıkartmaz susardı. Ve ben o küçücük bedene söz vermiştim. Herkesin adalet meleği olacağım diye.

"Defol git sen kimsin? Ne hakla bana böyle davranabilirsin? Neden buradayım onu bari açıkla?." diye sitem ediyordum güçlükle.

Güldü ve kalktı "Yemeğe aşağı kata inersin ve beraber yeriz. On dakikan var. Başladı tik tak tik tak."

KALP ZİNCİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin