<> >>>>>>>>>>>>>>>>>>>> <> <<<<<<<<<<<<<<<<<<<< <>
(Yazar)
Hayatımız boyunca tanıştığımız insanlar büyük bir heykelin parçalarıdır. Heykelin detayları belki arkadaşlarınız, tanıştığınız insanlar, sevdiğiniz kişiler tarafından sağlanır. Temeli ise ailede atılır.
Temeli çatlamış bir heykel ayakta durabilir mi?
Han Jisung duruyordu. Hayatın yoluna attığı her engele rağmen. Ellerinde iskarpelalarıyla onu parça parça eksilten herkese rağmen... Parçalarını yerden de toplasa, teker teker yapıştırıcıyla tutturmuş da olsa o ayaktaydı.
Bir defa parçalanmıştı yalnızca. Tamamen yıkılmıştı, umudunu kesmişti...
Bir parçasını kaybetti, öyle bir parçasını kaybetti ki yine kendini toparlasa da içi boştu artık. Sanki içinde bir şeyler ölmüştü...
Ve katili, şimdi karşısında duruyordu. Yerdeki kan, bağırışları, hepsi gözünün önünden bir şerit misali geçerken içindeki öfkeyi hissediyordu.
"Sen." diyebildi yalnızca.
O ise öylece bakıyordu. Duruşuna, görünüşüne kadar her şeyi aynı. Sanki hiç değişmemiş.
Gözlerindeki korku, karmaşa... Ve suçluluk mu? Nasıl bir piç olduğuna tanıklık etmiş olmasam buna inanacağım diye düşündü Jisung.
Özel Dedektif Lee Minho idi ha... Chan başkomiseri nasıl kandırmıştı? Neden buradaydı mesela, o aşağılık yeraltı dünyasından kafasını dış dünyaya neden uzatmıştı? O bunları düşünürken kumral sanki aklından geçenleri okumaya çalışır gibi bakıyordu gözüne, ama siyahlının şuan silahını çekip onu vurma isteğini okuyabiliyor muydu şüpheli.
Hatırlıyordu. Tabii ki o da hatırlıyordu. Ondan korktuğundan mıydı yüzündeki ve vücudundaki bu gerginlik, merak etti Jisung. Hayalet görmüş gibi bakıyordu yalnızca karşısındaki komiser olduğunu öğrendiği çocuğa.
"Ah, demek tanışıyorsunuz!"
Chan'dan gelen ses aralarındaki gergin bir teli kesti sanki. Bir şey demek için kafasını çevirdi Jisung ama birden Chan'a dönen beden ondan önce davranmıştı.
Bakışlarını Minho'ya çevirdiğinde başını yavaşça sallamaya başlamıştı kumral. "Hayır. Hayır, hayır, sen..." Kafasını tekrar Jisung'a çevirdi. Bakışları hala üzerinde geziniyorken gözlerini ondan ayırmayan komiserin elinin belindeki silahı bulduğunu ide farketmemişti.
"Burada ne işi var?" dedi. Başını hızlıca çevirdiği başkomisere yönlendirmişti aceleyle sorduğu sorusunu.
"Minho, Jisung üç yıldır büromuzun komiseri."
Tekrar Jisung'a dönen beden ise gözleri silahına uzandığı noktada sabitlenmiş, çenesini sıkıyordu. Siyahlı anlam veremiyordu olanlara. İnanılmazdı, onun yıllar sonra, şimdi karşısında olması. Bulacağına yeminler ettiği adamın. Bir yıl boyunca her gününü onu ararken geçirdiği, sanki yer yarılıp içine girmiş olan adamın...
Minho'nun ise gözleri onun silahına uzanmış elinde sabitliydi, şaşırmış duruyordu. Ona döndüğünü farkedince gözleri sinirli kahvelerle buluştu, ve ne gördü bilmiyordu Jisung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heykeltıraş ▪ Minsung
Fiksi Penggemar"Gidiyor olman ne yazık, dedektif... Oyunun en güzel sahnesini kaçıracaksın. Komiserin selamı var!" ... "Onun kılına zarar verirsen seni cehennem ateşine minnettar bırakırım." +minsung, hyunin, seungchan, changlix