4. Bölüm " Gerçekler "

432 10 2
                                    

Nick

Nick ve Dean uzun bir uçak yolculuğundan sonra Nick'in varmışlardı. Nick yol boyunca Dean'da bir tuhaflık farketmişti. Uçağa binmeden önce şimdi gitmeyelim daha sonra gidelim diye saçmalamıştı. Yol boyunca konuşmamış endişeyle camdan dışarıyı seyretmişti. Şimdi ise aceleyle ece girdirmişti.

Nick dayanamadı ve Dean'a kızdı.

"Yeter artık Dean! Şu paranoyaklığı bırak! Ben senin çocuğun değilim! Şimdi lütfen kendi evine git! Zira bu  aralar seni yeterince gördüm."

Dean'ın birşey demesine fırsat vermeden yaka paça dışarı attı Nick.

Sonunda diye düşündü Nick. Sonunda yalnız kalabilmişti.

Dean

Dean aslında isteyerek çıkmıştı. Zira Nick'e birşeyler belli etmemeliydi. İstese asla çıkmazdı. Adamlarına tembihleyip arabasına binerek Bay Stewart'ın kendisini beklediği yere gitti.

Bay Stewart Dean'ı kendilerine ait dağın tepesindeki gizli konaklarında çağırmıştı. Geçen sefer de burada buluşmuşlardı. Dean geldiğinde Carlisle ile tokalaştı.

Dean Söze girdi.

"Bana bir söz vermiştin. Yapman gereken tek birşey vardı tek!"

Bay Stewart bıkkın bir tavırla cevap verdi.

"Ne yapabilirim Dean! Telefonda da dedim bileklerini kesmişti! Hastaneye götürmeseydim ölecekti. Şeytanda olsa o benim oğlum!"

Dean düşündü. Adam bir noktada haklıydı. Tartışmanın bir faydası yoktu.

"Tamam, tamam şimdi oraları geçelim. Ne yapacağız? Aaron her an Nick'i bulabilir. "

"Bence Aaron'un şuan ki derdi Nick değil, Ateş..."

Dean şaşkınlıkla sordu

"Ama ama Ateş öldü bunu Aaron da biliyor sen de biliyorsun bende ? Şimdi yani Ateş'in ölüsünü mü arıyor!?"

"Sanırım. Öyle düşünüyorum. "

"Bana doğruyu söyle Carlisle. Ateş'in nerede gömülü olduğunu biliyor musun?!"

Carlisle duraksadı. Sessizleşti. Dean ondan cevap bekler tonda öksürdü. Dean'a baktı bundan kacamayacağını biliyordu.

"Evet! Biliyorum kendi ellerimle defnettim çünkü!"

Dean duyduklarına inanamadi. Oğlu işkence etmişti kendisi de gömmüştü. Resmen bir adamın hayatını karartmışlardı, bitirmişlerdi.

"Bana göster! Bana göstermek zorundasın!"

Carlisle daha fazla direnmedi.

"Tamam! Gel benle!"

Carlisle önde Dean takip etti. Birlikte köşke doğru gittiler.

Jasper

Jasper geniş masanın arkasındaki koltukta oturmuş elinde sigarasıyla, ayaklarını masaya dayamış şekilde oturuyordu. Kapısının çalınmasıyla oturuşunu düzeltti ve gir dedi .

İçeri antrenör Emily girdi.

"Jasper bey sipariş verdiğimiz aletler geldi. Kurulumunu nereye yapmamız gerekiyor gelip bakabilir misiniz ?"

Jasper sigarayı tablaya bırakıp Emily'e döndü.

"Yukarı salona alacaksınız. Sen kafana göre takıl Emily sana güveniyorum. Ben çıkıyorum birkaç işim var."

Emily kafasıyla onaylayıp çıktı. Arkasından Jasper da çıktı ve Mercedes marka kırmızı arabasına binip yola çıktı.

Jasper Aaron'un elinden kurtulalı aylar geçmişti ama artık önceki gibi hayata bakamıyordu. Sanki hayat artık renksizdi. Kendisi bile inanamıyordu ama Aaron'u özlüyordu. Kendisine aylarca işkence etmişti ama sanki artık onsuz olmuyordu. Hatta Aaron'u o kadar özlemişti ki Erkekliğine bekaret kafesi takmıştı.

Halbuki artık yürüyebiliyordu. Köpek değildi. Aaron kendisine kocaman bir spor kompleksi, lüks bir araba ve ev bırakmıştı ama bunların hiçbiri kendisini memnun etmiyordu. Hiçbir şey yapmak istemediğinden evine girdi. Kendisini koltuğa bırakıp Instagram'da dolanmaya başladı.

Daha sonra gelen mesajla yerinden sıçradı. Resmen günlerdir dilediği yerine gelmişti. Gelen mesajın kimden geldiğini gördüğünde heyecandan kalbi duracaktı.

"Jasper benim sadık köpeğim. Bir süre saklanacak bir yer gerekiyor. Babamın bilmediği bir tek senin evin var. Oraya geliyorum. Umarım sende beni özlemişsindir.

Sahibin..."

Jasper heyecandan ne yapacağını bilemedi. Sabırsızlıkla beklemeye başladı. Çok geçmeden kapısı çalındı. Kapıyı açtığında karşısında Aaron ve Edward'ı gördü.

Aaron'u görür görmez sarılıp elini öptü.

"Hoşgeldiniz efendim!"

Aaron Jasper'a bakıp gülümsedi. Jasper artık tam istediği gibi kendisine kul köle olmuştu.

Jasper'ın başını okşayarak;

"Hoşbulduk benim sadık Jasper'ım"

Edward'la da selamlaştıktan sonra içeri girip oturdular. Edward kısa süre sonra işlerini halletmesi ve Aaron'a kalacak yer ayarlamak için ayrıldı.

Jasper heyecanla Aaron'a baktı.

"Efendim birşey ister mısınız?"

Aaron istemedi. Japser izin isteyerek odadan çıktı. Hemen yukarı çıkıp soyundu ve Aaron'un en son ayrılmadan önce ona verdiği köpek tasmasını takıp Aaron'un önüne geldi ve diz çöktü.

Aaron Jasper'ın bunu yapmasına şaşırmıştı. Ama çok hoşuna gitti. Aferin diyerek Jasper'ın başını okşadı. Jasper dizlerinin üzerinde kalkıp Erkekliğinin üzerindeki kafesi gösterdi ve anahtarı Aaron'a uzattı. ve fısıldadı;

"Siz ne zaman isterseniz o zaman kendimi tatmin edebilirim efendim."

Aaron'un onca yaşadığı hapis aylardan sonra Jasper'ın bu yaptığı çok iyi gelmişti. Hemen anahtarı alıp cebine attı ve tasmanin ucunu tuttu.

"Ayaklarımı yikayamadım. Şimdi hemen ayaklarımı temizle Jasper!"

Jasper havladıktan sonra dişiyle Aaron'un ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı. Sahibinin ayaklarının kokusunu içine çekti. Bu kokuya hasret kalmıştı. Hemen büyük bir iştahla yalamaya başladı.

Dean & Carlisle & ......

Carlisle konağa girdi ve Dean'la birlikte asansörle üç kat yukarı çıktı. Daha sonra kapısı camlı bir odanın önünde durdular. Carlisle kapının önünden çekilip görmesi için Dean'a yol açtı.

Dean odaya baktı. Oda hastane odası gibi döşenmişti. Ortadaki sedyede biri yatıyordu. Yatan kişinin her yerine borular cihazlar takılıydı ve heryeri alçıyla kaplıydı. Cinsel organı bile. Yüzünde ise bir sürü sargı bezi vardı. Yatan kişi ağır ağır nefes alıp verdikçe karnı inip kalkıyordu.

Dean soran gözlerle Carlisle'a baktı.

"İşte, Ateş'in mezarı..."

GÜNAHLARIN BEDELİ (RUHUN TUTKULARI - 2. KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin