İyi okumalar!Unutmak.
Lisede popüler olduğu için ezberlediğim bir şarkıyı, sırf edebiyat hocamın bari bir şiir girsin zihninize diyerek ezberlettiği bir şiiri, yenisine yer açabilmek için beş dakika önce duyduğum bir düşünceyi, unutmak.
Ya da ne kadar zor olsa da bir şehri, bir insanı, bir kokuyu unutmak.
"İnsanlar işlerine gelmeyen her şeyi zihinlerinin köşelerine süpürerek geçiştirirler. Zamanla o yığının üzerini toz kaplar ve bam! Zihin unutur."
Zihin bir cinayeti de unutabilir miydi sahiden?
Uzun süredir gözlerimi kırpmadan baktığım duvardan sigara için verdiğimiz molanın bitmesiyle masaya geri dönen Ege sayesinde ayrıldım.
"Bugün biraz farklısın," dedi sandalyesine özenle otururken.
Ege, özel ders verdiğim öğrencilerimden biriydi. Lisedeydi ve bu yıl son yılıydı. Üniversite sınavına hazırlanıyordu.
Dirseklerimi masadan çekerek sırtımı sandalyeye yasladım ve bakışlarımı Ege'nin koyu kahve gözlerine diktim.
"İlk defa zihnimi bir şeyi unutmak için bu kadar zorluyorum," diye bir itirafta bulundum hiç çekinmeden. Bu itiraf Ege'den çok kendimeydi, bunun farkındaydım ama birine söylemek nedensizce rahatlatmıştı.
Beni anlamıyormuş gibi kaşlarını kaldırsa da anlamak için çaba sarf ettiğini zihninden anlayabiliyordum.
"Unutmak zorla olmaz Serçem," dedi. Ege, akıl alabileceğiniz birçok yetişkinden daha iyi bir akılcıydı, on yedi yaşında olmasına rağmen. "Ayrıca unutmak için yanlış yerden başlamışsın. Unutmak kalpte başlar."
"Bir kitapta okumuştum," diyerek bir yalan yoluna saptım. "Baş karakter kız bir katilin cinayetine tanıklık ediyordu ve bunu unutup hayatına devam etme yolları arıyordu."
Ege sakince kaşlarını kaldırdı. "Neden şikâyet etmek yerine unutmayı tercih ediyordu?"
"Çünkü katil onu tehdit ediyordu," dedim tek nefeste.
Ege bakışlarını masaya çevirip uçlu kalemini eline alırken zihninden de iki ayak üzerinde söylediğim yalanı tartıyordu. On yedi yaşında bir bireye göre öyle farklı çalışan bir zihni vardı ki anlattığımın üzerinden iki dakika geçmemesine rağmen birden çok sonuca ulaşmıştı zihninde.
Kavradığı uçlu kalemi parmaklarının arasında çevirmeye başlarken zihninde vardığı sonuçlardan birini kesin kıldı. Gözlerim sonuna kadar açılırken ben de gözlerimi masaya çevirdim ve düşündüğü şeyi söylememesini diledim.
"Bir cinayete mi tanıklık ettin Serçem?"
Dileğim saniyesinde çöp olurken bakışlarımı masadan kaldırmadan gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım.
"Yok artık," dedim hızla. Endişeden kuruyan dudaklarımı ıslatırken göz ucuyla da Ege'ye baktım ama onun gözleri hala parmaklarının arasında çevirdiği kalemdeydi.
"Kitap dedim ya," diye devam ettim sözlerime. "Hem ben bir cinayet duysam nasıl susayım? Duramam ki ben. Değil mi?"
Bakışları yüzüme çevrilirken kalem parmaklarının arasında durdu. "Tehdit beraberinde ölçüsüz korku getirir," dedi zihninden.
"Vicdanlı birisin," dedi düşündüğünü söylemek yerine. "Sen bir cinayet karşısında üç maymunu oynayamazsın. Gece rahat uyuyamazsın bir kere..."
Sertçe boğazımı temizledim. O loş ışıkla bezenmiş evden arkama bile bakmadan çıkalı tam üç gün olmuştu. İnsanlar takvimlerindeki yapraklardan sadece üç tanesini kopartmışlardı ama ben üçüncü takvimi takıyordum bugün. Üç yılı geride bırakmıştım ben onlar sadece üç gün nefes alırlarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANTONİM
ФэнтезиDeniz Maraz, cinayetler lordu. Belki de kendi cinayetinin lordu. Bir gölge, Kuzgun. Kuzgun Maraz, bedenin asıl sahibi. Belki de Deniz'in gizli kardeşi. İçindeki iki ruha hapishane olan bir beden. Deniz dalgalarının kayalıklara çarpmasıyla oluşan...