~o artık hobi değildi~

60 18 36
                                    

Tarih 1987. Bütün dünya huzur içinde arkadaşları ile baraber dişarıda oyunlar oynayıp geziyorlar. Herkes mutlu ve gülümsüyor. Bir kişi hariç...

Hoseok tarihi 1985 ten beri asla dışarı çıkmaz, kimseyle konuşmazdı. O tarihten beri asla huzurlu ve mutlu olamadı. Kendisini hep odasına hapsetti ve asla odadan çıkmazdı ihtiyaçları hariç. Yemek için sadece noodle yerdi. İçecek olark ise su ve alkol tuketirdi. İki yıl boyunca böyle geçti günleri. O yanlızdı. O özlemle mahsur kalmış bir insandı. O arkadaşlarının ölümünü gözlerinin önünde görmüş ve yardım edememiş bir insandı. O kendinden nefret eden ve kendinden iğrenen bir insandı. Oysaki önceden arkadaşları ile ne güzel günler geçirirdi. O çok özlüyordu arkadaşlarını. Sadece 25 yaşındaydı hepsi oysaki. Hepsi 25 yaşında öldü hoseok hariç. Keşke bende ölseydim o sıra diye düşüncelere dalıp giderdi hoseok. Ama bunlar sadece lafta kaldı. Keşkeler hiç bir zaman gerçekleşmedi ve her zaman kendini odasındaki tavana astığı halat ile öldürmeye çalıştı. Ama yapamadı. Korktu...

Bu gün yine her zaman ki gibi odasına kendini kilitlemiş ve yorganının altına girip arkadaşları ile olan anıkarını hayal etti. Ağladı. O zamanları çok özlüyordu. Arkadaşlarıyla eğlendikleri anları çok özlüyordu. Ve bu anların bir daha asla geri gelmeyeceğini bilmek, kendisini dahada berbat bir duruma düşmesini sağlamıştı.

Kapı çalmıştı. Her gün kapısına dayanan biri vardı ve tabi ki bu kişi Hoseok'un kuzeni olan Bangchan'dı. Hoseok kendisini eve kapattığı andan itibaren aralıksız her gün onun kapısını çalardı, hiç açılmayacak olsa bile. Bir umut açılır diye hep gelirdi. Hoseok artık bıkmıştı. Kimse ile görüşmeyi sevmiyordu. Kimsenin yüzünü bile görmek istemiyordu. Kimse iki yıl boyunca onun ne yüzünü gördü nede sesini duydu. Herkes onun öldüğünü sanıyordu ama Bangchan onun kendisini eve kilitlediği biliyordu ve o yüzden her gün gelip kapısını çalıyordu.

Hoseok artık bir yerden başlaması gerektiğini düşünerek yatağından çıktı ve masasının üstünde olan sarı anahtarı aldı. Kapısına yaklaştı ve elindeki anahtarı yavaşça deliğine sokarak üç kez çevirdi. Odasından çoktıkran sonra yavaş adımlarla aradan geçip en sonda kapının önünde durdu. Aklındaki 'açsammı? Açmasammı? ' sorusuna artık bir cevap vermesi gerekirdi. Kapı yine çaldı ve kapının ardından gelen ses ile Hoseok tırstı.

"Hoseok, artık lütfen kapıyı aç. Seni ve güzel yüzünü çok özledim. İki yıldır seni görememek yüzünden içimde bir acı oluşuyor. Lütfen artık kendini hapis ettiğin odandan çıkart ve biraz gün yüzüne çık. " Hoseok uzun zamandır kendi içindeki sesler haricinde bir ses duyuyordu. Ve bu ses Bangchan'ındı. Artık kapıyı açmayı düşünüyordu. Çünkü artık bu depresif zamandan ayrılmak istiyordu. Ne kadar zor olsa bile...

Elini kapıya koydu ve derin bir nefes alıp yavaşça verdi. Kapının kolunu indirdi ve hafif bir şekilde araladı. O küçük aradan dışarıda her zaman kapısına gelen çocuğu gördü. Bangcha'nın gözleri parladı heyecandan. Ne diyeceğini bilemedi çünkü iki yıl sonra ilk defa çok özlediği kuzenini görüyordu şuanda. Hemen gözlerinden yaşlar akmaya başladı Bangchan'ın. Hoseok kapıyı tam açarak kendisini tam olarak gösterdi. Hoseok'un gözleri mosmor, dudakları ise çok kuruydu. Buna rağmen hiç değişmemişti iki yıl boyunca. Bangchan hemen Hoseok'a sarıldı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Hoseok hiç bir tepki göstermedi çünkü artk onda duygu diye bir şey kalmamıştı hüzün hariç.

Bangchan Hoseok'tan ayrılarak içeri girmişti ve o sırada Hoseok'ta kapıyı kapatmıştı. Bangchan hemen lafa başladı.

"Neden bunca yıldır hiç dışarı çıkmadın veya kapıyı bana açmadın? Ne oldu sana? " dedi. Ama Hoseok ne cevap vereceğini bilemedi. Neden bu halde olduğunu anlatamadı. Sadece salona doğru ilerleyip tekli koltuklardan birine oturdu. Önceden burda arkadaşları ile beraber eğlenerek oyunlar oynayıp gülerlerdi. Ama şuanda sadece o vardı. Bangchan Hoseok'u takip edip onun karşısındaki tekli koltuğa oturdu. Hoseok'un anlatmasını bekliyordu sadece.

"Anlatmak istemiyor musun? " diyip yüzünü astı. Hoseok'un içindeki ses yine düşündü. Anlatsa mıydı? Anlatmasa mıydı? Sadece düşünüyordu. Karar vermekte zorlanan biriydi.

"Sen önceden çok pozitif saçan bir insandın. Hep rengarenk giyinip gülümserdin ve senin gülümsemen herkesin mutlu olmasını sağlardı. Ne oldu sana. Hayatın tersine dönmüş bir halde resmen. " dedi içinde tutamayarak Bangchan. Hoseok Bangchan'ın dediğini düşündü ve gerçekten de haklı olduğunu düşündü. O artık hobi değildi. O artık değişmişti.

"Ben iğrenç bir insanım. "

Hoseok'un uzun bir süre sonra söylediği şey ile Bangchan gözlerini kocaman açmış ve Hoseok'a baktı.

"Sakın öyle söyleme Hoseok. Sen mükemmel bir insansın. " dedi hemen Bangchan.

"Ben arkadaşlarımı koruyamayan bir aptalın tekiyim. " dedi hoseok ve gözünden bir gözyaşı aktı. Konu arkadaşları olunca hiç dayanamayıp ağlıyordu. Ne kadar önceden arkadaşları ile olduğunda kahkahalar atsa bile. Çünkü artık arkadaşları yoktu. Çünkü o arkadaşlarını koruyamamıştı.

٭٭٭

The Painful Past~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin