Kurtuluş

111 7 2
                                    

Herkes Eve'in dedikleri üzerine susmuştu, ben korkmuştum açıkcası. Hiç çıkmamıştık dışarı, ne var ne yok dışarıda bilmiyorduk. Nasıl yaşardık, nasıl insanlar vardı dışarıda, ne olurdu? Aklımda bu deli sorular vardı.

Ben bunları düşünürken Hayley, mikrop kapmaması için yarama krem sürüyordu. Sanki cehennemde alev alev yanıyormuş gibi sırtım yanmaya başlasa da sabrettim. Hayley bunu fark etmiş gibi daha hızlı ve nazik bir şekilde devam etti kremi sürmeye. Ardından bandajla sırtımı yavaş yavaş bandajladı. işini bitirdiğinde beni kaldırıp üstüme beyaz tişörtümü giydirdi. Altımdaki uzu eteğimi çıkarmama ve yerine gri eşofman altımı ve gri kapşonlu üstümü giymeme yardım etti.

Grupla aramızda öyle bir suskunluk ve durgunluk daha önce olmamıştı. Aramızda öyle soğuk rüzgarlar esiyordu ki sanki Antartika'daydık şu an ve bu sessizlik, durgunluk beni rahatsız etmeye başlamıştı, bu yüzden çok geçmeden konuşmaya başladım.'' Be-ben Eve'e katılıyorum. Hadi ama çocuklar! Gidelim buradan.'' Ddediklerimle dördününde ilgisi bana döndü. Eve zaten dünden hazırdı gitmeye, hevesliydi. Roy beni desteklercesine bana gülümsedi, Hayley de aynı şekilde. Ama Thomas öyle değildi.

'' Dışarıda ne olduğunu bile bilmiyoruz, nasıl korunuruz Es?''

'' Birbirimizi koruruz Tom, daha önce de korumuştuk birbirimizi.''

Bu dediklerim üzerine Thomas ağzını bir açtı, bir kapadı. Hepimizin yüzlerine tek tek bakıp camın kenarına gitti. Hızlıca sigarasını çıkardı. Yaktı ve yaktığı gibi derin ve uzun bir nefes aldı. Kilometrelerce ötede ki o şehre bakıyordu Tom. kaçarsak gidebileceğimiz en yakın yere bakıyordu. Roy, Hayley ve Eve umudu kesmişti. Yüzleri asılmış ve Eve'in yatağına oturup kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Ne zaman böyle bir tartışma olsa Thomas gidip sigarasını yakarsa tartışma bitmiştir, demek oluyordu ama ben bu sefer kolayca vazgeçmeyecektim. Özgürlüğümüz söz konusuydu. Onunla konuşmalıydım, arkadaşlarıma boçluydum en azından. şansımı denemeliydim, değil mi?

'' Yine sigaranı yaktın Tom.''

'' Teresa, küçükken senle bu camın önündeki konuşmamızı hatırlıyor musun?''

2009

'' Thomas, acaba dışarıda ne var? Ailelerimiz o gözüken şehirde midir?''

'' Teresa, sana kaçıncıya söylüyorum, onlar bizi buraya terk ettiklerinde öldüler bizim için. Anla artık şunu!''

'' Biliyorum Tom ama merak ediyorum yine de. Sonsuza kadar burada kalacağız diye bir şey yok. Ya buradan çıktığımız da ordakiler bizi öldürürlerse?''

Thomas iki kolumdan beni tutmuştu. Gözlerimin içine bakabilecek şekilde kendni ayarladı.

'' Buradan çıktığımızda senin kılına dokunanı pişman ederim. Size yaklaşanı yaşatmam, hemen oracıkta alırım canını. Yeminim olsun ki size zarar vermelerini engelleyeceğim. Bir daha kafanı sakın böyle şeylerle doldurma Es.''

Günümüz—

 '' Hatırlamaz mıyım? Bizi koruma yemini etmiştin.'' dedim utanarak. Hayatımın en özel anlarından biriydi o an.

'' Hala yeminim geçerli ölene kadar da öyle olacak. İstiyorsanız gideriz.'' dedi gülerek. Yanaklarımı tuttu ve sıktı. 4 aydır hiç böyle gerçek gülümsemesini görmemiştim. Çocuk gibi mutluydu, musmutlu. Onu böyle mutlu görmek benimde içimi kıpır kıpır yapmıştı. Ne, dur bir dakika! Ne demişti o öyle? 'Gideriz' demişti. Doğru duymuştum değil mi?

Mahşer'in Dört AtlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin