Gerçekler

82 3 2
                                    

                  Ağır şeyler yaşanmıştı beş arkadaş arasında. Hepsinin kafasında cevabı bulunamayan sorular vardı. Onlar kimdi? Daha doğrusu neydi? Tek cevap Thomastaydı. Hepsi karışık olan akılları ile uzun bir yol almaya başladılar. Teresa.. Zavallı Teresa... İçinde fırtınalar koparacak acılarla hareketsizce, baygın bir şekilde Thomas'ın kucağında yatıyordu. Thomas nefes nefese kalmış biraz nefeslenmek için uzun tahta bir direğe yaslandı. Yaslanması üzerine Roy Thomas'ın yanına geldi.'' Kardeşim, ben taşıyabilirim. Biraz mola versen iyi edersin.''

       '' Şu ilerde ki binayı görüyor musun? oraya gideceğiz zaten. Taşırım.'' dedi usulca. Bırakmak istemiyordu ki Teresasını. Her ne kadar Roy'da olsa vereceği kişi sanki onu bırakırsa yine acı çekecek gibi hisediyordu. Roy da anlamış olmalıydı bunu. Her ne kadar almak istese de izin verdi Thomas'a. Unutmadan da şu değişik ilerleyen olaylardan sonra onla özel konuşulacak konu olarak kafasına yerleştirdi.

          En fazla yarım saat sonra gördükleri binaya geldiler. Şanslarına bina bir pansiyondu. Thomas artık son kudretiyle Eve'in açtığı kapıdan hızlıca içeri girdi. İçerisi köpek bağlasan durmaz derecede pis bir ortamdı. Roy hızlı bir şekilde bir oda anahtarı alıp bir haftalık için ücret ödedi. Koşar adım yukarı çıkıp odanın kapısını açtılar ve Thomas hemen Teresa'yı yatağa yatırdı. Harketsizce yatan Teresa ufak ufak hareketlenmişti. Hayley hemen sırtındaki çantayı açıp içinden sargı bezi krem gazlı bez tarzındaki malzemeleri çıkardı. Thomas ona izin verip kenara çekildi, bacaklarının yanına oturttu. Hayley yavaşça tentürdiyotu sürünce bacağına irkildi. Uyanıyordu da şükürler olsun ki bacaklarını hallederken uyanmamıştı. Hayley tam kollarına geçecekti ki gördükleriyle şok oldu. Kalakaldı öyle. Bunu farkeden diğerleri de koluna baktığında Thomas hariç şok oldular. Thomas ise'' Kolları iyileşmiş. Bir kaç saate bacakları da iyileşir. Kollarını sarma.'' demişti. Artık Hastalığın Oğlu tırlatmıştı.'' Yeter artık Tom! Bize bir şeyler açıklamak zorundasın!'' Tam Thomas ağzını açmıştı ki Teresa kan ter içerisinde gözleri bembeyaz olmuş sesli bir şekilde bağırdı.'' Şeytan'ın varisi, Lucifer'in kızı, SAvaş'ın kızı, Hastalık'ın oğlu, Açlık'ın oğlu, Ölüm'ün kızı! Korkun Lucifer'in gazabından!

 -- Teresa'nın Anlatımı--

        Her şeyi hissediyorum. Bacağıma değen sıvıyı. Soğuğu... Her şeyi duyuyorum. En uzak noktayı. Bitkilerin büyüme sesini. Arkadaşlarımın sesini. Kalplerimizin her ritmini... Ama gözlerimi açamıyorum. Koskaca bir karanlıktayım. Bir daha uyanmayacak gibi bir his var içimde.

       Yetimhane'den çıktığımızdan beri koskoca bir boşluktayım. SEsler var, görüntü yok. Karanlıktan başka bir şey göremiyorum.

       Sırtım yumuşak zemine deyince beni yatağa yatırdıklarını anladım. Ama yattığım gibi görüntüler çıktı ortaya. Rüya gibi ama değil. Korkunç görüntüler. 

       Bir köprü üzerinden geçiyorum. Altımda ateşler ve yanan insanlar var. Çığlıklar her yanda. korkuyorum. Aniden siyah bir toz bulutu yanıma geliyor. İğrenç bir kahkaha atıp benim dibime giriyor geriye kaçamıyorum. Tahta köprü yanmış. Tıslayıp konuşmaya başlıyor.'' Şeytan'ın Varisi Lucifer'in kızı, SAvaş'ın kızı, Hastalık'ın oğlu, Açlık'ın oğlu, Ölüm'ün kızı! Korkun Lucifer'in gazabından!'' bunu söylemesiyle sanki transtaymışım gibi ben de söylüyorum ve pat diye uyanıyorum....

       Uyandığım da arkadaşlarım şok olmuş bir şekilde bana baakıyordu. Be ise kan ter içerisindeydim. Cevaplanılması gereken sorular vardı. Eve titrek bir sesle konuştu.'' N-ne demek is-istedin?'' hızlı bir şekilde onlara  gördüğüm korkutucu şeyi anlattım. '' Tom, bunlar ne demek? Biz neyiz?'' Tom sesli bir şekilde yutkundu.

Mahşer'in Dört AtlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin