Karanlık bir oda. Kapkaranlık. Öyle karanlık ki hiç bir şey göremiyorum. Ellerim bağlı, ayaklarım bağlı. Sandalyenin üzerinde öylece etrafa bakıyorum.
Karanlık, geçmiş demektir. Geçmiş ise karanlığın sırlı odası. Karanlık, geçmiş demektir. Geçmiş ise karanlığın sırlarla kaplı bir odası. Tek bir tane oda değil, binlerce oda.
Odaların hepsinde birbirinden farklı sırlar, açılmış yaralar veya kabuğu yüz tutmuş izler...
-"Bakın burada kimler varmış?"
Bir taraftan sesler geliyordu. Etrafıma bakıyordum ama çok karanlıktı. Hiçbir şey göremiyordum. Sesler git gide yakınlaşıyordu.
-"Etrafta arama, kafanı kaldırsan görürsün."
En son gelen ses diğer seslere göre daha yüksek gelmişti. Gelen sesin dediğini yaptım ve kafamı kaldırdım. Birden ışıklar açıldı.
Şule.
Ve onu çok seven, yanından bir dakika bile ayrılmayan Ela.
Etrafıma tekrar baktım. Başkasına göre büyük ama benim için küçük bir odadaydım. Kafamı hızlıca ona çevirdim.
-"Neredeyim ben!" diyerek adeta bağırdım.
Güldü. Öyle güldü ki buna bir anlam veremedim.
-"Yanlış soru. Asıl soru benim suçum ne olacak." Bir yandan gülüyordu, bir yandan cevap veriyordu. Ne saçmalıyordu?
-"Ne diyorsun sen, çöz beni hemen!"
-"Şşş. Sakin ol. Seni hemen bırakacağımı düşünmedin heralde."
Yerimde çırpınmaya başladım. Ellerimi birbirleriyle yakınlaştırıp açmaya çalıştım ama açılmıyordu.
-"Rahat durursan sana çok güzel şeyler yapacağım." Alayla güldüm. Dudağımın kenarında kalan gülüş ile konuştum.
-"Rahat durmazsam?"
-"Yine çok güzel şeyler yapacağım. Merak etme sen." Gülüşüm soldu.
-"Kafayı sıyırdın heralde. Ne işimiz var burada, çöz beni diyorum!" O kadar çok çırpınıyordum ki sandalye yere düşecekti.
Bir anda hızlıca yanıma geldi ve çenemi sert bir şekilde tutarak yukarıya kaldırarak gözlerine bakmamı sağladı.
-"Sana uslu durmanı söylemiştim. Ama sen beni dinlemiyorsun." Elaya dönerek "Ela?" dedi. Sinsi sinsi gülümsedi. Hiçbir şey anlamıyordum. Neredeydim ben?
Bakışlarımı Ela'ya çevirdiğimde elinde makas gördüm. Kaşlarımı çatarak baktım.
-"Sözümü dinleseydin, böyle olmazdı iremcik." Eladan makası aldı ve eliyle makası kavradı.
-"Napacaksın makasla?! Bırak beni!"
-"Korkma küçük bir ders sadece."
Makası aldı ve saçlarıma doğru yakınlaştırdı. Hayır. Hayır! Düşündüğüm şey olmasın.
Kafamı hızlıca geriye doğru eğdim. Sanki bunu yapmamı bekliyormuş gibi kafamı hızlıca tutarak sabitledi.
-"Böyle yaparak beni sinirlendirdiğinin farkındasındır, umarım?"
-"Sakın, düşündüğüm şeyi yapayım deme."
-"Çok geç düşündüm bile."
-"Sakın dedim sana!" Yine güldü. Hatta kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ KIZ
Teen Fiction"Niye peki bu kadar sessizsin?" -"Kelimelerle krallık kuracağıma, sessizliğimde körelirim daha iyi." Döndü ve yüzüme baktı. -"Bunu beklemiyordum." -"Bende, beni kıracaklarını beklemiyordum." Gülümsedi, sanki güven vermek ister gibi.