Uyandığımda Nicolo'nun hala uyuduğunu görüp dudaklarından öptüm.
Onu uyandırmamak için sessizce kalktım ve küçük bir kahvaltı hazırladım ona.
Evden çıktığımda kendi evime gittim ve antrenman için hazırlanmaya başladım.
Çalan kapı sesiyle kapıya yönelip kapıyı açtığımda babamın o iğrenç suratıyla karşılaştım.
"B-baba" dediğimde direkt içeri girdi. "Kocan nerde ?" diye sorduğunda "Antrenmanda" diye bir yalan uydurdum ona.
"İyi , konuşmam lazım seninle." dediğinde kapayı kapattım ve onun yanına yürüdüm.
"Önemli bir şey mi oldu ?" diye sorduğumda direkt konuya girmesi beni şaşırtmıştı.
"Çocuk yapın artık çocuk , Nicolo'nun ailesiyle konuştum , onlar da torun istiyor." dediğinde gözlerim dolmasın diye çok uğraştım.
"Baba biz çocuk yapmak istemiyoruz" dediğimde kafamı aşağıya eğdim.
"Ne demek istemiyoruz İnci ? Elaleme rezil mi ediceksin sen beni?" dediğinde ona anlamayan gözlerle bakıyordum.
"12 yaşındaki senin her istediğini o yapan kız çocuğu değilim ben baba." dediğimde sesim yükselmişti.
"24 yaşıma geldim artık. Bırakın bunlara ben karar veriyim dediğimde babamın eli havaya kalktı , ve orda da kaldı.
"Bana bak-" dediğinde onun sözünü kesip "Ne yaparsın , döver misin yine beni ?" dediğimde gözleri alev topuna dönüşmüştü resmen.
Suratıma yediğim o tokatla beraber gözlerimden yaşlar akmaya başladığında ayaklarım birbirine dolmamaya başlamıştı.
Tişörtümden çekiştirip beni mutfak tezgahına çarptırdığında sanki belimdeki tüm kemikler kırılmış gibi hissediyordum.
"Baba yeter artık , lütfen." diye direniyordum hala.
Hala gücüm yetmiyordu ona.
Çoğu kızın tek şansı babasıdır. Benim ise tek şanssızlığım babamdı.
Babam evden gittiğinde ayakta durucak halim bile yoktu.
Yere düştüğümde daha çok ağlamaya başladım. Düşünüyordum ; bu hayatta ağlamaktan başka yaptığım bir şey var mıydı ?
Odamdaki aynanın karşısına geçip sırtıma baktığımda bir sürü morlukla karşılaştım.
Kalbimdeki ağrının haddi hesabı yoktu. Baba sevgisine muhtaç olarak yetişmiş bir kız çocuğuydum ben.
Dışarıdan 24 yaşında gibi görünüyordum. Ama içim hala 12 yaşındaki o kız çocuğuydu.
Yatağıma uzandım. Daha fazla ve daha fazla ağlamaya başladım. Sanki bir işe yarayacakmış gibi. Sanki her şey düzelecekmiş gibi.
Saatler geçti. Antrenmana gidemedim. Tek yaptığım şey saatlerdir yatağımda ağlamaktı.
Soğuk bir duş almaya karar verdim. Dakikalarca suyun altında öylece bekledim.
Çıktığımda kapı sesini duyup kapıya yöneldiğimde ilk önce kapı deliğinden baktım.
Nicolo'nun olduğunu görüp gülümsediğimde daha içeri giremeden sarıldım ona. Hiç ayrılmayalım istedim.
Hala bornozumla olduğum aklıma gelip "Giyinip geliyorum sen geç." diyip odama koştum.
İç çamaşırlarımdan sonra tam tişörtümü giyecekken Nicolo'nun "Sırtına ne oldu senin?" demesini duymamla beraber ona döndüm.