Kaybetme Korkusu

40 8 2
                                    

Ayaz'dan...

Gaza bastım, hayatımda önemli olan birinin daha ölmesine izin veremezdim. Sakin olamıyordum. Önümdeki her arabaya korna çalıyordum. Gözleri geldi aklıma, gülünce ışık saçan gözleri. O gözlerinin kapanıp bir daha açılmamasına dayanamazdım. Evinin önüne gelince hemen frene bastım.
Çok korkuyordum. Acaba onu ne halde bulacaktım. Arabadan indim. Evin kapısına doğru koştum. Kapı kapalıydı. Odasının camına doğru koştum. Onu gördüm. Tekerlekli sandalyesinde kanlar içerisindeydi. Yumruğumu sıkıp cama yumruk attım. Cam kırılmıştı. Şu an kendimi umursayamazdım. Camdan içeri atladım. Yanına gittim. Kan kokusu her yeri sarmıştı. Vakit kaybetmeden onu kucağıma aldım. Bedeni soğuktu. Koşarak çıkış kapısından çıktım. Bu sırada gözlerimden yaşlar akıyordu. ''Dayan Bal'ım, dayan. Sen de gitme benden. Yalvarırım.'' Buraya en yakın mesafedeki hastane 10 dakika uzaklıktaydı. Melina'yı  arka koltuğa yatırdım.Ve hemen arabayı çalıştırıp gaza bastım. O 10 dakika hayatımın en uzun anıydı sanki. Sık sık arkamı dönüp onu kontrol ediyordum. Nihayet hastaneye vardığımda Melinayı kucağıma aldım.Hastanenin içine girdim. Hemşireler beni gördükleri gibi koşarak sedyeyle yanıma geldiler. Melina'yı sedyeye bıraktım. Onun güzel yüzüne baktım ''Lütfen beni bırakma... Daha seni yeni buldum.'' dedim.


Hemşireler koşarak bir yere götürüyorlardı Melina'yı. Kimseyi duymuyordum her konuşulan bir uğultu olarak ulaşıyordu kulağıma. Sadece onu nereye götürürlerse oraya gidiyordum. Bir kapının önünde beni durdurdular. ''Buraya giremezsiniz.'' Dediler. Kapının üzerinde ''AMELİYATHANE'' yazıyordu. Duvarın kenarına çöktüm. Onu kaybetme ihtimali beni mahvediyordu. Herkes gider miydi? Benim hayatımda kimse kalmamıştı. Herkes gitmişti. Tam birini buldum dedim. O da şu anda can çekişiyor. Ben çok korkuyorum. Çünkü o benim son şansımdı.

 Yalnızlık insanın canını en çok kötü günlerinde acıtıyor. Çünkü  o zamanlarda birileri sana sarılsın istiyorsun. Birilerinin sana ''Geçecek.'' demesini istiyorsun. Annemin ve kardeşimin ölümünde de ben yalnızdım. Babam bile bana sarılmadı. Bana hiçbir şey söylemedi. Acısını içerek geçirmeye çalıştı. Ben onu hep sokaklardan getirdim eve. Kendi acımı doğru düzgün yaşayamadım.

Ellerimdeki kanı görünce ağlamam daha da şiddetlendi. Onun kanı ellerimdeydi. Onun kanı...

Ameliyathanenin kapısı açıldı. İçeriden bir doktor çıktı. Hemen ayağa kalktım. ''Bir gelişme var mı?'' dedim. Doktor endişeli bir şekilde yüzüme bakıyordu. İçimi çok büyük bir korku kapladı. ''Durum kritik. Çok kan kaybetmiş. Acil kan lazım. A RH pozitif.''

''Benimki de A RH pozitif. Hemen alın kanımı. Yaşatın onu. Lütfen.'' Onun yaşamasını o kadar çok istiyordum ki... Gerekirse onun yaşaması için ben ölürdüm.

Doktor hemen başını salladı. Bir hemşire yanımıza geldi. ''Benimle gelin.'' dedi. Beni kanımı almak için bir odaya götürdü. Kan alma koltuğuna oturdum. Gözlerimi kapattım. Ve Melina'yı düşünmeye başladım. Ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Yüzü gözlerimin önüne geldi. O güzel gözleri, saçları ve elleri... Kalbim hızlanmaya başlamıştı. Sonra onu tekerlekli sandalyesinde kanlar içinde yatarkenki hali gözlerimin önüne geldi. Huzursuzluk bütün bedenimi ele geçirdi. Aklıma bir soru geldi. Ona bunu kim yapmıştı? Ve neden?

Aklıma tek bir kişi geliyordu. Melina'nın öz babası... İçimi bir sinir kaplamıştı. O adamı bulacaktım. Her ne olursa olsun. Sonucunda ben ölsem bile. Ne istiyordu bu adam? Melina'nın hayatını mahvettiği yetmemiş miydi?

Hemşire ''Kan alma işlemi bitti. Geçmiş olsun.'' dedi. Gözlerimi açtığımda hemşire bana meyve suyu uzatıyordu. Başımı iki yana salladım. ''İstemiyorum,teşekkürler.'' Dedim.

Hemşire ''Sağlığınız için gerekli,lütfen.'' dedi. İstemeye istemeye elindeki meyve suyunu aldım. İçmeyecektim. Canım hiçbir şey istemiyordu. Hemşire elindeki iki ünite kanla yanımdan uzaklaştı. Doğruldum, tam ayağa kalkacaktım ki çok şiddetli bir şekilde başım dönmeye başlamıştı. Geri yerime oturdum. Gözlerimi kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Bir kez daha denedim ama yine aynı şey oldu. Anlaşılan kendime gelebilmem için elimdeki meyve suyunu içmem gerekiyordu.

Melina orada can çekişirken bunu yapmak canımı çok sıkıyordu. Derin bir iç çektim. Ve meyve suyunu içmeye başladım. Meyve suyunu bitirdikten sonra tekrar gözlerimi kapattım. Birkaç saniye gücümü topladıktan sonra gözlerimi açtım ve ayağa kalktım. Artık başım dönmüyordu. Bedenen iyiydim ama ruhen hiç iyi değildim. Ruhum da Melinayla birlikte can çekişiyordu.

Ameliyathaneye doğru yürümeye başladım. Az önce oturduğum yere tekrar oturdum ve beklemeye başladım. 

 Neredeyse 2 saattir burada bekliyordum ama hâlâ bir haber gelmemişti. Elimden sadece dua etmek geliyordu. Yalvarıyordum '' Allah'ım onu benden alma.'' diye.  Yaşama amacımı kaybetmek istemiyordum. Eğer onu kaybedersem kendimi de kaybederdim. Ameliyathanenin kapısı tekrar açıldığında içeriden doktor çıktı. Hemen ayağa kalktığımda başım dönmüştü.  Duvara tutundum. Derin bir nefes aldım ve doktora doğru yürümeye başladım. 

''Durumu nasıl?'' dedim. ''Ameliyat bitti. Hastamızın bir kez kalbi durdu. Ama hayata döndürmeyi başardık. İlk 48 saat bizim için çok önemli. Bu yüzden hastamızı yoğun bakıma alacağız. Her an her şeye hazırlıklı olmalısınız. Geçmiş olsun.'' dedi ve yanımdan ayrıldı. Orada öylece kaldım.

Her an her şeye demişti. Her şey... Ölüm... Düşüncesi kalbimi sıkıştırmaya başlamıştı.

Nefes almakta zorlanıyordum. Sanki bir el boğazımı sıkıyordu. Öksürmeye başladım. Başım dönüyordu. Hayır bu olamazdı. Şu an olmamalıydı. Astım krizim tutmuştu.  Çantamı aradım ama çantam evde kalmıştı. Dolayısıyla astım ilacım da evdeydi. Elimi boğazıma götürdüm. Artık hiç nefes alamıyordum. Gözlerim karardı ve bir anda kendimi yerde buldum. Sesler uğultu olarak kulağımda çınlıyordu.

İlk defa sadece o an ölmek istemedim. Sadece Melina için. O an anladım. Ben Melina'ya aşıktım. Gerektiğinde onun için yaşayacak gerektiğinde ise onun için ölecek kadar. Sadece her şey için çok geç olmasından korkuyordum...









Elimden TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin