Biraz daha şarkı dinledikten sonra gözlerimi açtım. Ayağa kalkıp cama doğru yöneldim. Kalbim yerinden çıkacak gibi hızlı atıyordu çünkü camın arkasındaki bir çift göz bana bakıyordu. Melina uyanmıştı. Bal'ım uyanmıştı. Gülümseyerek ona baktım. Doktora haber vermem gerekiyordu. Asansörden çıkan bir doktoru gördüm ve ona doğru koştum. ''Uyandı. Melina uyandı.'' dedim. Doktor benimle birlikte Melina'nın odasına doğru yürüdü. ''Ben bir durumunu kontrol edeyim ona göre nasıl bir yol izleyeceğimize karar verelim.'' dedi. Başımı salladım.
Melina gözünü benden ayırmıyordu. Ben de ondan. Doktor biraz sonra yanıma geldi ve ''Sabaha odaya alabiliriz. Geçmiş olsun'' dedi.
Derin bir nefes aldım. ''Teşekkür ederim.'' dedim.
Doktor yanımdan ayrıldı. Ben hâlâ Melina'yı izliyordum. O sırada koridorda bir ses yükseldi. Demir amcanın sesiydi bu. ''Melina'' diyordu. Yanıma doğru geldiğinde perişan görünüyordu. ''Sakin olun ,o iyi'' dedim. Daha sonra camı gösterdim. Melina hafif bir şekilde gülümsüyordu.
''Güzel kızım. Canım. Bir tanem, ne yaptılar sana böyle?'' dedi gözünden yaşlar akarken. Demir amcanın omzuna elimi koydum. Bir süre daha böyle durduktan sonra konuşmaya başladı. ''Nasıl oldu bu?''
''Ben onu tam olarak bilmiyorum ama beni aradı ve yardım istedi. Evine geldiğimde tekerlekli sandalyesinde kanlar içindeydi. Birisi onu karnından bıçaklamış. Ben birinden şüpheleniyorum.'' dedim.
''Kim?'' diye sordu.
''Biyolojik babası. ''dedim.
Demir amcanın gözünü büyük bir sinir kaplamıştı. ''Başka bir şey yapmış mıdır?'' dedi.
Düşünmesi bile canımı çok sıkmıştı. İçimden böyle bir şey olmamış olması için Allah'a yalvardım.
''Ne zaman oldu bu?''
''Neredeyse 2 gün olacak.'' dediğimde Demir amcanın sinirlendiği ve şaşırdığı her halinden belli olurdu. ''2 gün oldu ve benim daha 2 saat önce haberim oluyor. Öyle mi?'' dedi sitemle.
''Üzgünüm. Ama ben yeni yeni şoktan çıkabiliyorum.'' Demir amca bir şey söylemedi. Gözlerini kısıp sadece yüzümü inceledi. Acaba çok mu berbat görünüyordum?
Demir amca Melina'ya doğru baktı ve konuşmaya başladı. ''Ona acıdığın için mi ?''Bana döndü.
Başımı hemen iki yana salladım. ''Onda farklı bir şey var. Ama farklı olan bu durumu değil. Farklı olan bu kadar kötülüğün içinde kalbinin bu kadar temiz olması. Korkuyorum, onu kırmaktan, üzmekten... ''
Demir amcanın yüzüne buruk bir tebessüm yerleşti . Sanki bir şeyleri hatırlamıştı. Sonrasında gözlerinin dolduğunu gördüm. ''Sen ona aşıksın. Onun değerini bil. Onu kaybetmeden...'' dedi.
Gözlerinden, sesinden yaşanmışlık akıyordu. Bir anda '' Sizin var mıydı? Sevdiğiniz birisi?''dedim.
Demir amcanın yutkunduğunu gördüm. Gözü uzaklara daldı.'' Vardı. Ama hayat birbirimizin olmamıza izin vermedi. ''Dedi.
Merak etmiştim. ''Anlatmak isterseniz dinlerim.'' dedim.
Derin bir iç çekti ve anlatmaya başladı. ''Adı Zeynep'ti. Üniversitede tanışmıştık. Her şey çok hızlı gelişmişti, ben onun gözlerine tutulmuştum. O da bana karşı boş değildi. Daha sonrasında çıkmaya başladık. İlişkimiz çok güzel ilerliyordu. Üniversiteyi bitirdikten sonrası için evlilik planları yapıyorduk. 1999 da okulun 3. senesindeydik. O senenin başlarında Zeynep bir yeğeni olacağını öğrendi.16 Ağustos akşamı doğumun başladığı haberini verdiler ve Zeynep apar topar Ankara'dan İstanbul'a gitmek için otobüs bileti aldı.'' Demir amca biraz bekledi. Sanki boğazı düğümlenmişti.
''O gece içimde kötü bir his vardı. Gece yarısı uykumdan bir kabusla uyandım. Geri uyuyamadım. Ve vakit geçsin diye radyoyu açtım. Radyoda bir haber kanalı çıktı. Haberde İstanbul yakınlarında çok şiddetli bir deprem olduğundan bahsediyorlardı. O an içimi çok büyük bir korku kapladı. Hemen elime telefonumu aldım ve onu aramaya başladım. Arıyordum ama telefon çalmıyordu. İçim içimi yiyordu. Arabama atladığım gibi İstanbul'a doğru yola çıktım. Trafik çok yoğundu, yollar kapanmıştı. Çaresizdim çok çaresizdim. Nerede olduğunu bile bilmiyordum. Eve dönüp haber beklemekten başka çarem yoktu. Depremin üzerinden neredeyse 1 hafta geçmişti. Hâlâ bir haber yoktu. Ve benim artık gücüm kalmamıştı. Telefonum çalmaya başladı. Benim üniversiteden bir arkadaşım arıyordu. Kendisi yardıma gitmişti ve herhangi bir gelişme olursa beni haberdar edecekti. Telefonu açtığımda sesi yorgun ve üzgün çıkıyordu. Zeynep'in bindiği otobüsü Kocaeli'de bir dinlenme tesisinde bulmuşlar. Dinlenme tesisi yerle bir olmuş ve o da oradaymış. Ama onu bulduklarında her şey için çok geçmiş...''Dediğinde gözünden bir yaş aktı. Sanki o anı tekrardan yaşıyordu.
''Ben bunu duyduğumda yıkıldım. Kendime gelemedim. Kendimi toparlamaya çalışıyordum ama her yaptığım şeyde her duyduğum şarkıda her uyuduğumda rüyalarımda onu buluyordum. Onun mezarına her gün gitmek istiyordum. Bu yüzden her şeyimi bırakıp İstanbul'a taşındım. Tam 4 yıl boyunca her gün onun mezarına gittim. Yine onun mezarına giderken duydum bağırış seslerini ve o gün Melina'ma kavuştum. Hayat benden en sevdiğim kişiyi alıp Melina'mı vermişti. Zeynep hep bir kızımız olursa ismini Melina koymamızı isterdi. O yüzden koydum ona bu ismi. Ben Melina'ya hep Zeynep'le benim kızım gibi baktım. ''
Bu çok acı bir şeydi. Düşünmek bile canımı yakmıştı. Gözlerimi 1 saniyeliğine kapattığımda bir şeyler hatırladım. Ben tam felaketin içine doğmuştum. 17 Ağustos 1999 saat 03.02 İstanbul'da. Parçalar tek tek yerine oturmaya başladı. Annemle kardeşimin mezarına gittiğimde orada hep birinin ismini görüyordum. Ama kim olduğunu bilmiyordum. ''ZEYNEP ATEŞ'' ''ÖLÜM TARİHİ 17.08.1999'' Şimdi anlamıştım. Zeynep benim halamdı. Ve dolaylı yoldan benim yüzümden ölmüştü. O yüzden de babam benden nefret ediyordu. Ama eğer halam ölmeseydi Demir amca Melina'yı bulmayacaktı. Bu sefer de Melina ölecekti. Kader bizi o kadar çok bir araya getirmek istemiş ki bizim bir araya gelmemiz için bir aşk yarım kalmış. Bir insan gençliğinin baharında hayatını kaybetmiş. Bu yüzden birbirimizin olmalıydık. Bu yüzden aşkımızı en güzel şekilde yaşamalıydık. Bu yüzden yarım kalan aşklar için dolu dolu sevmeliydik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elimden Tut
Novela JuvenilBabası tarafından hayatı çalınmış bir kız... Kaybetmeye alışmış bir adam... Kader onları hayatın her noktasında birleştiriyordu.Ama onlar bunun farkında değildi.