🫀 prologue

124 2 7
                                    

"Pakize!"


🫀

Zile delicesine basarken bir yandan da sanki etki edecekmiş gibi kapıyı yumrukluyordum hemen açılsın diye. Aynı zamanda da durmadan akan göz yaşlarımı da yüzümü kazımak istermişçesine siliyordum tenimden. Lakin ben sildikçe o çoğalıyordu inadıma. Zaten ağlamamı durduramıyordum, göz yaşlarım da durmuyordu...

" Beni delirtmek mi istiyorsunuz ya?!" diye kendi kendime bağırırken aslında muhatap aldığım göz yaşlarımdı.

" Durun artık ya... Durun! Siz de açın şu lanet kapıyı!" derken hepsinden daha sert vurdum kapıya avuç içimi. Tenimin karıncalandığını hissediyordum ama kalbimdeki üzüntü hepsini göz ardı etmeme yeterdi.

Bu kadar rahat olup - buna ne kadar rahatlık denilirse artık - çokça ses yapabilmemin en büyük sebebi de evde sadece çalışanların olduğunu bilmemdendi bugün. Içten içe buna şükürler ederken sonunda kapı açılabilmişti.

Bana uzun bir ömür gibi gelmişti çünkü.

" Ayy kız! Ne bu halin?!" diye dehşetle sesini yükselten bu evde aşçı olarak çalışan kadının kızı , benim de tek arkadaşımdı.

Onun bana sesini aratmayan bir yüz ifadesi ile bakan hâline bakıp daha da çok ağlarken ,şoktan olsa gerek, kımıldamayan bedenini ittirip kendime bir yol açtım.

" Kimseyle konuşmak istemiyorum. Sakin gelme peşimden!"

Bunu derken aslında geleceğini biliyordum ve hatta içten içe de gelmesini istiyordum. Kalbim çok buruktu ve güzel şeyler duymaya ihtiyacım vardı. Ama bunu ona söylemedim. Neyse ki o , beni anlayabildiğinden değil de, çok meraklı bir kızdı ve ne olup bittiğini öğrenmeden bırakmazdı beni.

" Ay tabii ki geliyorum! Saçmalama Pakize!"

Benim arkamdan merdivenleri çıkarken o da dediği o son kelime ile olduğum basamakta durup ona döndüm ve çığlık atarcasına konuştum.

" Sakın bana bir daha Pakize deme!"

Neredeyse göz bebekleri çıkacak derecesinde açılırken onu arkamda bırakıp odama doğru ilerlemeye devam ettim. Her adımımda tak tuk eden topuklu ayakkabılarım daha da sinirimi bozarken bir an durup onları çıkardım ve ellerime alıp hâlâ aynı yerde durup bana bakan kıza doğru attım biraz da ona gelmemesine dikkat ederken.

Olduğu yerde çığlık atıp kaçmak yerine daha çok bana doğru yaklaştırmıştı bu hakeretim onu. Ona gözlerimi devirip odamın kapısını açtım ve gerisin geri koca bir gürültü ile kapattım.

O sırada aşçı kadının sesini duydum kapı arkasından.

" Kız! Kız Neslihan n'oluyor?! Ev başımıza mı yıkılıyor?! Ne o ses kız! Neslihan!"

" Ay yok anne, bir şey olduğu yok! Ne olacak, sadece bu kız en sonunda delirmiş işte! Dur ben şuna bir bakayım. Sen git mutfağa."

Birkaç adım sesi ve en sonunda formaliteden tıklanan kapı.

" Pişt! Bak tıkladım kapını güzelce. Giriyorum he... Gireyim mi? Kız? Kız ses etsene Pakize!"

Benim konuşmam için zaman bile tanımadan kapının kulpu aşağı inince elime geçen ilk şeyi ne olduğuna bile bakmadan ondan tarafa fırlattım. Lakin attığım şey - peluş ayıcık - ona ulaşamadan bile yarı yolda kalırken aralanan kapıdaki kız ve ben öylece birbirimize bakakaldık.

" Kız..." dedi bir süre sonra o. Merakla ne diyecek diye bakarken dedikleri ile bu defa daha sağlam bir şey bulmak için odanın içinde aranmaya başladım bağırarak.

" Kız sen harbi safsın he... Pakize! "

O ise kahkaha atarak gülmeye başladı.

🫀

Amanin! Nerelere geldik!

Sessizce'yi okuyanlardan varsa buralarda orada bahsettiğim kitaplardan biri buydu. Beni heyecanlandıran ve aklımdakileri doğru bir şekilde geçirebilirsem güzel bir şeyler çıkacağını düşündüğüm bir kitap.

Giriş bölümünü ve bu kitabın simgesini -🫀- nasıl buldunuz?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. 💖

Not: Kitaba Sessizce bittikten sonra başlanacaktır. Diğer kitabımı okumayanları da oraya beklerim.

Kendinize harbi Barbie bakın. 💖🫀( Bu kitabın sözü de bu mu olsa ki... Güzel gibi geldi kulağa. )

06.08.2023

Mahsusçuktan Barbie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin