Kısa bir bakışmanın ardından yabancı adamın dudakları aralandı ve genç kıza doğru konuştu, "Sen!" dedi ama devamını getiremedi.
Genç kızın dudaklarından adamın dediğine karşılık tek bir kelime dökülmüştü. "Evin"
Adam soran gözlerle kıza bakıp, "A...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Evin'in anlatımı ile
"Azad Ertoşi"
Duyduğum ses elimi ani bir atakla geri çekmeme sebep olmuştu. Çünkü o ses abime aitti.
Tanımadığım bu adamın halayda elimi tutuğunu görmüş ve dahası benim buna itiraz etmediğime de şahit olmuştu kesin. Sahi bu adam buraların adetini hiç mi bilmiyordu da, yabancı bir kızın elinde halaya girmişti. Peki ben neden buna itiraz etmemiştim…
Beynimde anında felaket senaryoları canlanmıştı. Abim yanlış bir şey yapmasın diye içimden ardı ardına dua ederken, o gelip az önce elini bıraktığım adama sarıldı. Ben onlara şaşkın bir vaziyette bakarken, onlar gayet dostane bir tavırla sarılmaya devam ediyorlardı. Anlaşılan tanışıyorlardı ve dahası dost bile olabilirlerdi.
Birbirlerinden ayrılınca ilk konuşan abim olmuştu, "Azad Bey siz buralara gelir miydiniz? Sizin şuan İtalya'da o uzun makarnayı yiyor olmanız gerekirdi." Abimin söylediklerine pek anlam veremesem de, adının Azad olduğunu öğrendiğim adamın baya gülmesine sebep olmuştu.
"Spagetti onun adı Devran uzun makarna değil." Kalın ve erkeksi ses tonuyla abimicevaplamıştı.
"Aynı şey oğlum her ikisi de, aynı çeşit makarna işte. Tabi siz İtalyanlar için hassas bir durumdu dimi?" Abimin sırıtması üzerine bende gülmüştüm. İtalyanların makarna hassasiyeti açıkçası benim içinde bir merak konusuydu. Asıl merak ettiğim ise abimin bu adama neden İtalyan dediğiydi. Şahsen bu kara kaşlar, kara gözler Kürt erkeğinden başkasına ait olamazdı.
"Devran Celali geldiğime pek sevinmedin galiba. Doğruyu söyle, eski dostunu özlemedin mi?"
"Özledim tabi lan, özlemez olur muyum. Dile kolay on yıl geçti aradan. Sahi onca yıl sonra seni tekrardan buraya getirten sebep ne?"
Azad cevap vermeden ben araya girmiştim. Konuşmalarına bir anlam veremiyordum. Yanlarında dikilmek yerine varlığımı belli etmek istemiştim. "Abi, gördüğüne bu kadar sevindiğin dostun kim?"
Abim bana cevap vermeden Azad'a kaşları ile beni işaret ederek, "Tanıdın mı?" dedi. Azad'ın bakışları anında beni buldu, o zeytin karası gözleri ile tekrar buluştu gözlerim. Beni tanıdığını sanmıyordum, çünkü onu daha önce görmediğime emindim.