6

44 2 33
                                    

Kimi günler öyle dolu bir zihinle uyur ki insan, henüz gözlerini aralamadan ayağa dikilir düşünceleri. Bundandır ki hiç dinlenmiş hissetmedi turuncu saçların sahibi gözünün önüne gelen ancak kendisine ait olmayan tutamlara gülümserken.

Dünden kalma olmamasına rağmen başı ağrıyordu. Sebebi ise kollarının arasında anlamsız mırıltılarıyla uyumayı sürdürüyordu rahat olduğu açıkça görünürken.

Gözlerini bir süre Jisung'un üzerinden çekemedi büyük olan.

Yaşadıklarını düşündü, soyunma odasından başlayarak değil üstelik. Çok, çok daha eskiye gitti gözleri gerisinde yaşanan fırtınayı açık etmeden belirgin bir yüzde gezinirken.

"Ne yani bize hiçbir şey getirmedin mi?"

Kardeşimin huysuz sesi sanki bir suyun içinden, gerilerden geliyor gibiydi. Kafamın içinde yangın alarmı sonucu koşuşturan insanlardan hallice bir kaos başlamıştı iki saniye kadar önce.

Kardeşimin arkadaşı şehre dönmüştü.

Bu, olduğu haliyle nasıl bir etki yaratırdı insanda bilmiyordum. Çünkü başka bir ülkeye yolcu ederken olduğum kişi değildim belli ki.

"Hoş... geldin."

Işıltısı hiç sönmemiş gözleriyle baktı yüzüme "hoş buldum hyung!"

Her zamanki Jisung buradaydı işte. Geçen yıllarla bedeni daha gelişmiş, teni en güzel tona kavuşmuş haliyle olsa da tanıdığım çocuktu o.

Sadece-

"Abi akşam yemeğine ne hazırlayacaksın?"

"Misafirimiz ne isterse."

Babamın sürdüğü arabanın ön koltuğundan bize doğru sarkarak bir kez daha somurttu kardeşim, yan yana oturuyor olduğumuzu da dakikalardır onu izlediğimi de böylece fark edebildim.

Oturuşum gibi saçlarımı da hızlıca düzeltip Yongbok'un yanaklarını sıkıştırdım gülümseyerek.

Buna rağmen, akıp giden sohbete yahut trafiğe odaklanmayı tercih etsem bile gözlerimiz tekrar kesiştiğinde kaldığı yerden devam etti zihnimdeki ses.

Sadece çok güzelleşmişti.

Kelimelere dökmesem bile bunun kulağa tuhaf geldiğini biliyordum.

Yine de eve varır varmaz çantalarını taşımasına yardım ettiğim için ya da her zaman favorisi olduğunu söylediği yemeği hazırladığımda beliren gülümsemesi göğüs kafesimdeki kalbimi hatırlattı duvarlarına çarparken çıkardığı sesle.

Varlığını kardeşimin arkadaşlarının yanından unuttuğum kalbimin.

Üstelik cömert gülümsemesini kazanmak öyle kolaydı ki daha fazla görmek adına her yolu deneme isteğim perçinleniyordu.

Mantık çerçevesinden sıyrılamayan tarafıma rağmen evimizde olduğu süre boyunca da yaptığım bu olmuştu zaten.

Jisung'un gülmesine sağlamak.

'Ah tanrım, çok ciddi bir sorunum var.'

'Ah tanrım, çok ciddi bir sorunum var.'

Uyanık olsa inadına yaptığına ihtimal verebileceğim şekilde göğsüme sokulduğunda daldığım yerden alıp çıkarmıştı düşüncelerimi.

Bencilce diye geçirdim içimden, düşüncelerimin başrolü de kendisinden başkası değildi sonuçta.

Titrek bir nefes çekip güldüm halime. O gün Yongbok bile ellerimin titrediğini fark ederek iyi olup olmadığımı sormuştu.

belle lavande | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin