"Merhaba, iyi akşamlar!"
Felix kapı açılır açılmaz neşeyle cıvıldadı. Yarısına kadar açtığı kapının ardına saklanan Hyunjin sadece sarı kafasının bir kısmını ve gözlerini gösteriyordu.
Felix'in kapı aralığından gördüğü kadarıyla ev yine kötü durumdaydı. Çok dağınıktı ve ortalıkta büyük, siyah çöp poşetleri duruyordu. Yatağın dibinde duran alçak boylu masada dizüstü bilgisayar ve üst üste dizilmiş boş tabaklar vardı. Halının deseni eşyalardan, çamaşırlardan, kitaplardan gözükmüyordu. Evde düpedüz kaos vardı.
Sarı saçlı adam aralık dudaklarının arasından yorgun çıkan sesiyle, bıkkınlığını belli ederek sordu.
"Yine mi seni gönderdiler? Şimdi de her hafta sen mi geleceksin?" Saklamadan yüzünü ekşitti.
Felix her hafta Cuma günü pizza sipariş edilen bu adrese her defasında kendisi gelebilmek için patrona yalvarmış, ona göre vardiyasını ayarlatmıştı. Diğer kuryeler Hyunjin ile karşılaşmayı pek de sevmediğinden de bu işi beklediğinden kolay halletmişti. Neden, diye sorulduğunda kimseye cevap verememişti ama. Sadece öyle işte, diyebilmişti.
"Efendim." dedi Felix gururla. "Bu benim görevim."
Hyunjin kapının arasından büyük elini uzatıp açtığında ince bilekleri bir anlığına çocuğu ürkütmüştü.
"O zaman pizzamı verip git. Görevin bu." dedi çocuğa. Eli havada beklemeye devam etti.
Felix gülüşünü soldurup pizzayı Hyunjin'e uzattı. Hyunjin kutuyu aldıktan sonra ayıplar sesler çıkarırken kapıyı kapatmak için harekete geçmişti. Ancak kapı kapanmıyordu. Felix eliyle kapıyı tutmuştu.
"Ş-şey," Kapının ardından ürkek bir ses duyuldu. "Ben Felix."
Felix, cevap olarak Hyunjin'den iğrenmiş bir surat ve kalkık kaşlar almıştı.
"Ne yapayım?"
"H-hiç. Tanışmak istedim sadece."
Hyunjij kapıyı sonuna kadar açıp kendini ve evini tamamen görünür kıldı. Geçen Cuma bu çocuk yüzünden kriz geçirdiğine inanamıyordu. Kendini müşterilere tanıtma gereği duyan bu saf veledin geçen sefer tehlikeli ve ürkütücü olduğunu düşünmüş olmak ne aptalcaydı!
Kendine Felix diyen bu çocuk Hyunjin için artık sadece sinir bozucuydu.
Hyunjin biraz düşündükten sonra pizzayı bir kenara bırakıp kollarını bağladı. "Ne o? Benimle dalga mı geçeceksin?" diye sordu.
"Ne?"
Hyunjin başıyla evin içini işaret etti.
"Kendimi eve kapattığımı bilerek gelmedin mi? Sana nasıl biri olduğumu kesin anlatmışlardır. Ya dikkatli olmanı tembihlemişlerdir ya da ağzımdan laf almanı. Sizin gibileri çok gördüm."
Felix, Hyunjin ya da başka müşteriler için iş arkadaşlarıyla kavga etmeyi dahi göze alabilecek bir çocuktu. Duydukları onu üzmüştü.
Hyunjin'in diğer kuryelerle muhtemelen yaşamış olduğu şeyleri düşününce ona hak vermeden edemedi. Şimdi ne dese inandırıcı olmayacağını da biliyordu. Yine de çaresizce kendini savunmaya çalıştı.
"Öyle bir amacım yok, yemin ederim ki yok." diye şansını denedi. Kafasını sağa sola hızla sallayıp doğruyu söylediğine dair inandırıcı olmaya çalışıyordu.
Hyunjin çocuğu aşağıdan yukarı süzüp gözlerine baktı.
"Neymiş amacın, söyle o zaman."
"Arkadaş olmak istemiştim." Felix az önce birinin değerli vazosunu kırmış gibi korkuyla ve kısık bir sesle, suçlu hissederek cevaplamıştı.
Hyunjin kalp kırmaktan çekinmiyordu. Haklı olduğunu düşündüğü sözlerine devam etti.
"Arkadaşlarını dışarıda ara ve bir dahakine benimle konuşmadan servisini yap. Resmi ol biraz."
Çocuğun merakı bu sefer belâ yerine sol tarafından diyaframına doğru inen değişik bir sızıya sebep olmuştu. Başını öne eğdi. Gözleri kurumuştu ve canını acıtacak kadar yanıyordu.
"Afiyet olsun." dedikten sonra arkasını dönüp merdivenleri inmeye başladı. Hızla aracına ulaşıp motoru çalıştırdı.
Motoruyla uzaklaşıp gittiğinde kazandım, diye düşünmüştü Hyunjin. Bu sefer kriz falan geçirmeden başka bir baş belâsına daha haddini bildirmenin gururuyla pizzasının tadına varacaktı.
Dolaptan aldığı buz gibi biralarla koca pizzayı mideye indirip tüm gün uyuklayıp hiçbir şey yememenin acısını çıkardı.
Pizza bittikten sonra içmeye devam etmişti. Dördüncü kutu biradan sonra yedinci sigarasını yakmıştı. Formalitede de olsa halen bir sağlıkçı olmasına rağmen sigara içerken hep gülerdi, şu sağlığınız için kötüdür, bu öldürür, bu yasaktır ve benzeri zırvalarla ve bunları söyleyen şifacı kesimle dalga geçerdi. Herkes bir gün ölecekse hayat kurtarmanın ya da hayatına dikkat etmenin ne anlamı vardı ki?
Hyunjin güle oynaya yiyip içiyordu. Sarhoş ve mutluydu. Yatağına uzanıp tekrar uyumayı bekledi. Düşünme yetisi geri gelmeye başladıkça aklına da can sıkan şeyler gelmeye başlıyordu. O aptal çocuğun yüz ifadesi gözünün önüne gelip durdu. Önüne eğdiği başı ve kaçırdığı gözleri şimdi suçlu hissettirmişti.
Hyunjin saçlarına yapışıp bilgisayarının siyah camından yüzünü incelerken kendi kendine sordu.
"O kadar mı sarhoşum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shut-in ₪ hyunlix
Romance"Adam evden çıkmıyor. Çok bakma ve bir şeye burnunu sokmadan paketi teslim edip dön." demişlerdi.